SEÇTİKLERİMİZ – Selahattin DEMİRTAŞ Artı Gerçek’ten Derya OKATAN’ın sorularını yanıtladı: “Halkın beklentisi en büyük motivasyon kaynağımdır. Açık söyleyeyim, ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil.”
Kobane operasyonu öncesinde gönderdiğimiz sorular, Demirtaş’ın “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ve “Bir ittifak modeli önerisi” başlıklı yazılarına odaklanıyor. Kobane soruşturmasıyla birlikte gündemden düşmüş gibi görünse de her zaman güncelliğini koruyan tartışmalara ve eleştirilere yanıt veren Demirtaş, önerilerinin “tek adam rejimine karşı alternatif bir model” olduğunu ifade ediyor.
“Kapsamlı bir sistem değişikliğiyle kurumsal demokrasiye geçilmesini öneriyoruz” diyen Demirtaş, “ilk seçimlerde, HDP ve diğer muhalefet partilerinin seçmenlerinin AKP-MHP bloğunu tarihin çöplüğüne göndereceğini” belirtiyor.
Demirtaş, “Halkın beklentisi benim en büyük motivasyon kaynağımdır. Açık söyleyeyim, ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil” derken, muhalefete yönelik eleştirilerde de bulunuyor.
Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sorularımıza yazılı olarak gönderdiği yanıtlar şöyle:
“Hükümetin başarızsılığın faturasını yoksullar ödüyor”
Pandemi nedeniyle kızlarınızla görüşemediğinizi biliyoruz. Peki, genel olarak pandemi süreci nasıl geçiyor cezaevinde? Hem sizin koşullarınız hakkında bilgi almak hem de dışarıya dair gözlem ve değerlendirmelerinizi almak isterim. Türkiye’de pandemi yönetimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her seferinde bir kızımla görüşebiliyorum. Yani her birini ayda bir kez görebiliyorum. Burada, Mart ayından beri karantina uygulaması devam ediyor. Aile ve avukat görüşleri sadece kapalı ve sınırlı bir şekilde yapılabiliyor. Spor ve benzeri faaliyetler her gün yerine sadece haftada bir saat yapılabiliyor. Mektuplar ve gazeteler 24 saat bekletilip öyle veriliyor.
Dışarıda ise işin çığırından çıktığı anlaşılıyor. Halk adeta kendi kaderiyle baş başa bırakıldı. Hazine tam takır olacak şekilde boşaltıldığından, hiçbir tedbir alınamıyor. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir politikası uygulanıyor. Elbette Hükümetin başarısızlığının tüm faturasını en ağır şeklide halk, özellikle de yoksullar ödüyor.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem yazınıza dair birkaç sorum olacak. Birincisi, bu yazıda demokratik özerklikten bahsetmiyorsunuz. Partiniz demokratik özerkliği savunuyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Ben, merkezi yönetim modelinin nasıl olabileceğine dair bir öneri yaptım sadece. Demokratik özerklik ise bir yerel yönetim modelidir ve her tür demokratik merkezi yönetim modelinde uygulanabilir. Dolayısıyla önerimin HDP programıyla ters düşen bir tarafı yok.
“Demokrasi kanadını büyütmek zorundayız”
Tutuklanmanızdan bu yana siyasetteki isimlerin HDP’ye, Kürtlere yaklaşımında bir değişiklik olmadı. “Samimiyet ve cesaret” çağrısını kime yapıyorsunuz?
Değişiklik olmadı demek yanlış olur. Belki istenen veya beklenen düzeyde olmadı ama yine de hem muhalefette hem toplumda değişim oluyor. Bunu görmek ve buna değer biçerek büyütmeye çalışmak daha doğrudur. Bu zordur ama başka seçeneğimiz de yoktur. Sabırla çalışmak ve demokrasi kanadını büyütmek zorundayız.
“Tek adam rejimine karşı alternatif bir modeli ifade ediyor”
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tanımını diğer parti liderleri de dillendiriyor. Burada sizin ve HDP’nin önerisinin farkı ne? Sadece parlamenter öneri olarak algılanmasın, diyorsunuz ancak önerilerinizin çoğunluğu parlamenter sistemin ihya edilmesine odaklanıyor. Oysa, içinde bulunulan duruma son vermenin yol ve yöntemlerinin daha fazla öne çıkarılması gerekmez mi?
Bizim sunduğumuz öneri, sadece TBMM düzeyinde değişiklik içermiyor. Yargıdan medyaya, yerel yönetimlerden bürokrasiye, üniversitelerden sivil topluma, siyasi partilerden seçim sistemine kadar tüm alanlarda reform yapılması ve kapsamlı bir sistem değişikliğiyle kurumsal demokrasiye geçilmesini öneriyoruz. Bu öneriler parlamenter sistemin ihyası değil, tümden demokratik bir sistem yapılanmasını içermektedir. Zaten bu öneriler, içinde bulunulan tek adam rejimine son verilmesine dair ciddi ve alternatif bir modeli ifade ediyor. Bunun yolu ve yöntemi ise diğer önermemizde yani demokrasi ittifakı tartışmalarında detaylı bir şekilde sunulmuştur. İki metin birbirini tamamlar niteliktedir.
Meral Akşener, kahvaltı çağrınıza “kan davası” örneği ile yanıt verdi. Böyle bir yanıtı bekliyor muydunuz? Size bu çağrıyı yaptıran motivasyon neydi?
Bu yanıta cevap vermeme gerek yok, yeterince tartışıldı zaten. Ben tüm kesimlerle diyalog kurmayı başaramadan sorunlarımızı çözemeyeceğimizi görüyor, buna inanıyorum. İnsanların bize karşı ön yargılı olmamasını beklerken bizim de aynı şekilde ön yargıların tutsağı olarak siyaset alanımızı daraltmamız doğru olmaz. İlkeli davrandıktan sonra oturup konuşamayacağımız hiç kimse yoktur. Bize güvenen, inanan, en zor koşullarda bile desteklerini esirgemeyen halkımız da bizden siyasi çözüm bekliyor, kuru slogan değil.
Halkın beklentisi benim en büyük motivasyon kaynağımdır. Açık söyleyeyim, ben acı çeken, bedel ödeyen on milyonların onurlu duruşuna bakıyorum, tuzu kurulara veya klavye silahşörlerine değil. Ve her zaman çözüme odaklanmaya çalışıyorum. Her tavrımın veya sözümün bu şekilde anlaşılması gerekir. Ki halk bunu böyle anladığı için de içim rahat bir şekilde ve özgüvenle hareket ediyorum…
…Derya OKATAN’ın Artı Gerçek’teki Selahattin DEMİRTAŞ röportajının tamamını okumak için TIKLAYIN