Cumhurbaşkanlığı seçim müsabakası başladı. “Üç yiğit çıktı meydane, hepsi de birbirinden merdane” diye bir peşrev çekeceğim ama durum öyle değil! Demirtaş’ın yiğitliğinden hiç şüphemiz yok elbette. Şüphemiz diğer iki müsabık üzerine. Her ikisinin sicili de namertlik dolu!
Abartıyor muyum? Şayet abarttığımı düşünüyorsanız asıl siz küçümsüyorsunuz!
Tayyip Erdoğan’ın marifetlerini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hepsi orta yerde duruyor. Daha döktüğü kan kurumadı. Yıktığı ocaklar sönmedi. Ağzını her açışında hala kin ve nefret kusmaya devam ediyor.
Belki pek bilinmeyen İhsanoğlu’nun incileridir, onların da bu süreçte iyice gün yüzüne çıkacağından hiç kaygımız yok. Kimlerin “ortak” adayı olduğuna bakarak bir fikir geliştirmek mümkün ama biz yine de bir iki çentik atalım hafızamıza. Malumunuz, hafıza-i beşer nisyanla malüldür (yani, unutkanlık insan halidir).
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismini bu toprakların ilericilerine ve devrimcilerine karşı kurulan en önemli şer yuvalarından birinin yönetim kurulundan biliyoruz. Kurucuları arasında Fethullah Gülen’in de aralarında bulunduğu Komünizmle Mücadele Derneği’nin isim değiştirmiş hali olan İlim Yayma Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu’nda rastlıyoruz adına. Allah için tutarlı adam İhsanoğlu. Siyaset sahnesinde görüldüğü ilk andan son ana kadar yeminli “sol düşmanı”. Malumunuz, İhsanoğlu’nun son görevi de İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreterliğiydi. Bu örgüt de aslında bir nevi Türkiye’de kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin dünya teşkilatı durumundadır. İslam Konferans Örgütü, Soğuk Savaş’ın dünyayı kasıp kavurduğu günlerde, Amerikan emperyalizminin Müslüman halkların dini duygularını istismar ederek Sovyetler Birliği’ne karşı oluşturduğu Yeşil Kuşak politikasının bir parçası olarak 1969 yılında Fas’ın başkenti Rabat’ta düzenlenen bir toplantıda kurulmuştur. Bu teşkilatın milyonlarca, hatta milyarlarca yoksul Müslümanların gerçek sorunlarıyla uzaktan yakından alakası yoktur. İKÖ’nün tek derdi zengin Müslümanların nasıl daha zenginleşebileceği, emperyalistlerin işbirlikçisi zalim iktidarların bir süre daha iktidarlarını nasıl sürdürebileceğidir. Sizin anlayacağınız İhsanoğlu’nun hayat düsturu net: İçeride, dışarıda emekçileri, yoksulları, eşitliği, özgürlüğü, komünizmi parçala!
Hadi biz önyargılı olmayalım ve “insan değişebilir” diyelim! Hem Erdoğan, hem de İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığıyla birlikte nedamet getirebileceklerini, tüm toplumu kucaklayacak, haktan, halktan, yoksuldan, emekçiden, ezilenden yana bir cumhurbaşkanlığı yapmaya soyunabileceklerini varsayalım.
Önyargılı olmayalım olmasına da, saf da olmayalım! Adaylıklarını açıkladıkları andan itibaren her üç adayın görüşme trafiklerine, hitaplarına, konuşmalarındaki hedef kitleye ve topluma vermeye çalıştıkları mesajlara baktığımızda dahi (evveliyatları bir yana) Demirtaş’ın 1-0 önde olduğu açık değil mi?
Demirtaş attığı her adımda bu toplumun sömürülenlerinin, ezilenlerinin, horlananlarının, ötekileştirilenlerinin, yasaklananlarının, yok sayılanlarının adayı olduğunu ortaya koyuyor. 2 Temmuz Madımak katliamı anmasına, Kamu Emekçileri Kongresine, 6 Nokta Körler derneğine ziyarete gidiyor. İhsanoğlu ise Hacıbektaş “müzesini”, TÜSİAD’ı, Anıtkabir’i, Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyaret ediyor. Erdoğan ise Cumhurbaşkanı adayı olmasına karşın hala “Başbakan”! Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladığı Ankara Ticaret Odası’nın kapısında bir tek 40 devenin kesilmesi eksikti. Adaylığını mı açıkladı, halifeliğini mi belli değil. Dilinde en küçük bir kırılma, değişim yok. Hala kin, nefret ve düşmanlık söylemi baskın. Bu durumun değişeceği de yok. İnsan bu iki adaya bakınca aklına gelen sözler de sınırlı oluyor: Al birini vur ötekisine!
Demirtaş emekten, barıştan, özgürlükten bahsediyor, diğerleri sermayeden, savaştan, ayrımcılığın devamından.
Demirtaş “bu böyle gitmez, değişim şart” diyor, diğerleri var olanı muhafaza etmenin derdinde.
Demirtaş “ben halklarımızın mücadelesinde bir su damlasıyım, kurutuluşumuz hep birlikte diyor”, diğerleri çoktan kendilerini küçük dağların yaratıcısı, kurtarıcı ilan etmiş durumda.
Müsabakanın bitmesine daha 35 gün var ama gel de önyargılı olma!
Tuncay Yılmaz
SYKP Eşgenel Başkanı
04.07.2014