SiyasiHaber … Selahattin Demirtaş, Ahmet Davutoğlu’nun HDP’yi kastederek “Ermeni çeteler gibi Rusya ile işbirliği yapıyorlar” sözlerine yanıt vererek “Davutoğlu 1915’te Ermenilere ne yaptıysak bugün de size aynısını yaparız diyor. Soykırımla tehdit kafası” dedi.
SiyasiHaber
28 Şubat günü Batman’da HDP’nin düzenlediği ve on binlerce insanın katıldığı mitingde konuşan Selahattin Demirtaş, Ahmet Davutoğlu’nun HDP’yi kastederek “Ermeni çeteler gibi Rusya ile işbirliği yapıyorlar” sözlerine yanıt vererek “Davutoğlu 1915’te Ermenilere ne yaptıysak bugün de size aynısını yaparız diyor. Soykırımla tehdit kafası” demişti.
Gerçekten de dün Ermenilere yapılanlara bakmak, pekâlâ bugün Kürtlere yapılanlarla aralarındaki benzerlikleri görmeyi ve izdüşümlerini fark edebilmeyi mümkün kılıyor.
1878’de Osmanlı-Rus savaşı sonrası (’93 harbi), İngiltere’nin de araya girmesiyle Abdülhamit döneminde Berlin’de yapılan ve 61. Maddesi Osmanlı Ermenilerinin koşullarını düzeltmeye dönük olan antlaşma, hiçbir zaman karşılık bulmayacak ve zamana yayılacaktı. Gündeme geldiğinde ve antlaşma hatırlatıldığında, Saraydan bir heyet Ermenilerin yoğun yaşadığı Batı Ermenistan’da incelemeler yapmak ve sonuçlarını Saray’a bir rapor halinde bildirmek için yola çıkacak ama araya giren başka siyasi gelişmeler ile bu konu tekrar hatırlanana kadar unutulacak, unutturulacaktı.
1895 yılında yaşam koşullarının iyileştirilmesi talebiyle Hınçaklar öncülüğünde Babıali’ye yürümek isteyen çoğunluğu taşralı ve İstanbul’a iş bulmak için gelmiş yoksul Ermeniler zorla dağıtılacak, daha önceden oraya getirilmiş ve ellerine uçlarında demir olan sopalar verilen ahali 2 gün süren saldırılarda yüzlerce Ermeni’yi döverek öldürecekti. Ermeni sorununa dikkat çekmek için 1896 yılında Ermeni militanlarca Osmanlı Bankası’nın basılması sonrasında aynı yöntemlerle İstanbul’da öldürülen Ermenilerin sayısı ise on bin civarında olacaktı. Yolda yürüyen, dükkânlarından çıkartılıp, tramvaylardan indirilen ve kafalarına vurularak öldürülenler, gece yarısı çöp arabalarıyla toplanarak götürülecek ve topluca Harbiye’de bulunan Ermeni mezarlığına gömüleceklerdi.
1890 yılında, Ermenilerin yaşam koşullarını düzeltecek reformların hayata geçirilmesi beklenirken, Ruslara karşı sınır güvenliğini korusun diye tamamen Kürtlerden oluşturulan Hamidiye Alayları Ermenilere kan kusturacak, Ermenilerin topraklarına ve mallarına el koyacaktı. 1908 yılında Meşrutiyet sonrası İttihat Terakki Hükümeti tarafından Ermenilerin desteği ve gücüne ihtiyaç duyulduğunda onlara bu alayların kaldırılacağı sözü verilecek, ama alaylar kaldırılıyormuş gibi yapılarak isimleri “Aşiret Hafif Süvari Birlikleri” olarak değiştirilerek özel alaylar biçiminde Osmanlı Ordusunun içine katılacaktı.
1909'da 31 Mart ayaklanmasının başladığı ilk saatlerde canlarını zor kurtaran İttihatçı önderler, Ermeni partilerinin yardımıyla gizlenmişlerdi. Beyoğlu’nda Balo sokakta bulunan Taşnaktsutyun binasında sabaha kadar saklanan İttihatçılar, İktidarı almaları durumunda Ermenilere reform sözü vermekten geri durmayacaklardı. 1911 yılında Selanik’te yaptıkları gizli kongrede; "Osmanlı devleti salt Türk olmalı. Yabancı unsurların mevcudiyeti, Avrupalıların müdahalesi için bahanedir. Onları zorla Türkleştireceğiz, Ermenileri kışkırtan ve onlara bu akılları veren bir başka üst akıl var" diyeceklerdi.
31 Mart 1909 'da ki gerici ayaklanmayı bastıran Hareket ordusunun İstanbul’a gelişine kadar her safhada Ermenilerden destek gördüğü, 500 kişilik Taşnaktsutyun birliğinin silahlandırılarak hareket Ordusuna katıldığı ve ordu komutanlarının, “ayrımız gayrımız yok, hepimiz biriz” dediği biliniyor. Sonra, aynı Hareket Ordusu Ermeni katliamını engel olmak için Adana'ya gidecek; “silahları herkesten topluyoruz” diyerek Ermenileri silahsızlandırıp, ilkinden daha beter olan, otuz bin Ermeni’nin canına mal olacak bir katliamı gerçekleştirecekti.
1909 yılında Meclis-i Mebusan’da Adana olaylarını araştırmak için bir heyet kurulacak, Adana’ya gidip araştırmalar yapacak. Heyet, kendi içinde anlaşıp Meclis’e bir türlü rapor veremeyecek, heyetteki Ermeni vekil Babikyan bu arada esrarengiz biçimde ölecekti. Türk vekil Yusuf Kemal ise Meclis’e katliamı son derece önemsiz kılan bir rapor vererek katliamın üstünün kapatılmasını sağlayacaktı. Ölümünden 3 yıl sonra açıklanan Babikyan raporunda ise katliamda kendisinin de mensubu olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni ağır biçimde suçladığı ve katliamın esas sorumlunun o olduğuna işaret ettiği görülecekti.
1912 yılı seçimleri öncesinde İttihatçılar’ın, Ermeni partisi Taşnaktsutyun’la yaptığı dokuz maddelik anlaşmaya göre, Ermeni reformu gündeme alınacak ve yeni meclise 19 Taşnak vekil girecekti. Ermenilerin canla başla çalıştığı kampanya döneminden sonra seçimi İttihatçıların kazanacağı anlaşılınca söz verilen vekil sayısı 9’a düşecek, anlaşma maddelerinin hiç biri yerine getirilmeyecekti.
Balkan savaşı ile birlikte Bulgar çetelerinin Müslüman ahaliye uyguladığı soykırım sonrası Anadolu’ya göç eden on binlerce Sırp ve Bulgar Müslüman, Ermeni ve Rumların yoğun yaşadıkları bölgelere yerleştirilecekti. Etnisite mühendisliği olarak tanımlanacak bu uygulama ile hem Türkleşmeleri sağlanacak hem de daha sonra gerçekleştirilecek soykırımda kullanılacaklardı.
1914 yılında Birinci Dünya savaşının arifesinde, “sorunu çözeceğiz, Ermeni reformu yapacağız” diyen İttihatçılar, bunun şartı olarak Ermenilerden Kafkasya’da Rus Çarına karşı silahlı mücadele başlatmalarını isteyeceklerdi. Teşkilatı Mahsusa şefi Bahattin Şakir önderliğinde bir heyetle 1913 yılında Erzurum’da Taşnakların gerçekleştirdikleri kongreye giderek bu teklifi yapan İttihatçılar, Kongre sonrasında Taşnaktsutyun önderlerinin dönüş yoluna pusu atmayı da deneyecekler ama bunda başarılı olamayacaklardı. Bu yıllarda İttihatçı önderler için Ermeniler "söküp atılacak bir ur” gibiydi. Onlar için dış düşmanla, iç düşman birdi. Ve bunu her yerde söylüyorlardı.
Balkan ve Çanakkale savaşları sonrası Anadolu’nun tümüyle Hristiyanlardan arındırılarak bir Türk yurdu haline getirilmesini ve homojenizasyonunu “göçertme” ya da “halletme” projesiyle uygulayan İttihat ve Terakki önderliği, bir milyona yakın Ermeni’yi Der Zor’a sürüyorum diyerek katledecekti.
Dolayısıyla buzluğa kaldırıldığı söylenen çözüm ve müzakere sürecinin yeniden ilerleyebilmesini, Kürtlerin silah bırakması, teslim olması ve diz çökmesi şartında arayan akla karşı Selahattin Demirtaş Batman’da yaptığı konuşmada “ Biz siyasi tarih bilincine sahibiz, 100 yıl öncesi yapılan bu oyun ve hileleri, bu şiddeti biliyor ve tanıyoruz” demiş oldu…