Çorlu tren kazasında yakınlarını kaybeden aileler ve avukatlarına ‘polis mukavemet’ iddiasıyla açılan davada dinlenen polis, kimden şikayetçi olduğunu bilmediğini söyledi.
Çorlu tren kazasında yakınlarını kaybedenlerin ve yaralananların 12 Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde tutmak istediği “Adalet Nöbeti”, polis saldırısıyla engellendi. AYM önünde yaşananların ardından Çorlu aileleri ve avukatları hakkında, “Toplantı ve gösteri yürüyüşünde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma” iddiasıyla açılan davanın duruşması, Ankara 50’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Tutuksuz yargılanan Mısra Öz, Hüseyin Şahin, Hüseyin Kartal, Burak Arı ile avukatlar Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan, Mürsel Ünder ve Gökmen Yeşil, duruşmada hazır bulundu. Demokratik kitle örgütlerinin de destek için geldiği duruşma, sayının fazla olması nedeniyle Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüldü. Gazeteciler, mahkeme heyeti tarafından “Salon dolu” gerekçesiyle duruşmaya alınmadı. Gazetecilerin ısrarı ve avukatların müdahalesi sonucunda gazeteciler salondaki yerlerini aldı.
Salonda gerginlik yaşandı
Kimlik tespitiyle başlayan duruşma, avukatların savunmasıyla sürdü. Avukatlar savunmasına devam ederken, davacı polislerin yargılanan aileleri tahrik etmesi ve ailelerin tepki göstermesi üzerine duruşma salonunda gerginlik yaşandı.
Avukatların savunmasının ardından sanık savunmalarına geçildi.
3 yıldır mahkemede
Çorlu ailelerinden Hüseyin Şahin, “Biz hiçbir kolluk kuvvetine direnmedik, onların önlerinde siperler vardı, bizim onlara müdahale etme şansımız yoktu. 18 yaşındaki çocuğumu kaybettim ben, 3 yıldır bitmeyen mahkemelerle uğraşıyoruz. Bunun sebebi sizin gibi hakim ve savcılar. Kolluk kuvvetlerine gelince de ne olursa olsun, bizi aşağılamaya hakkı yok. Kendileri bize müdahale etti, bizi yaraladılar” dedi.
İsmail Kartal da suçlamaları reddederek, “Biz birileri zarar görmesin diye bu davanın peşine düşüyoruz, kimseye zarar vermedik. Böyle bir şey yapsak zaten bu bizim davamızın etik olmadığını gösterir” ifadelerinde bulundu.
’Riyakarlık var burada’
Sanık olarak yargılanan avukat Mürsel Ünder ise dosyada hem sanık hem de avukat olarak görüldüğünü belirtti. Yapılan özensizliğe tepki gösteren Ünder, “Ailelerin avukatı olarak ben o gün orada görevimi icra etmek için bulundum. Biz basın açıklamamız başlamadan önce 3 kolluk amiri ile beraber yeri belirledik ve ne yapacağımız konusunda konuştuk. Bu hususta kolluk görevlileri bahsettiğimiz planı kabul etti. Fakat biz AYM önüne geçtiğimizde yığınla polis yolu kesmişti. İki şerit vardı, yolun bir şeridini tamamen kasklar, coplar ve kalkanları hazır bir şekilde kapatmışlardı. Bir riyakarlık var burada. Önde bir sürü vekil var, gazeteci, sendikalar, STK’lar var. Orada 70-80 yaşında insanlar, çocuklar vardı. Rutininde 10 dakika sürecek bir olay için facia çıkartıldı” diye anlattı.
‘Hikaye uyduruyorlar’
AYM önünde aileler tarafından açılan pankartta yaşamını yitirenlerin fotoğrafları olduğunu hatırlatan Ünder, “O fotoğraflara saygısız bir şekilde müdahale etmek, yırtmak ve yere atmak istediler. Orada siz İsmail’in babasının, Mısra’nın, Hüseyin’in çocuğunun fotoğrafını alıp yırtmak istediğinizde, bedeli ne olursa olsun size izin vermezler. Biz de izin vermedik, hiçbir zaman izin vermeyiz. Bunun üzerine kolluk kuvvetleri, canavarca ve düşmanca bir hisle üzerimize saldırdı. Orada aile yakınları arasında ‘benim çocuğum öldü’ diye bir konuşma geçti güvenlik amiri ise ‘şov yapma’ diye bir cümle kullandı. Sonra basın açıklamasına katılan kişiler arasında birkaç kişiyi seçerek kendilerince suç uydurmaya çalıştılar. Silahları, copları ve kalkanları olan polisler, 7 yaşındaki çocuklardan, 70 yaşındaki insanlardan dayak yedikleri yönünde bir hikaye uyduruyorlar ve bizim de o hikayeye inanmamızı istiyorlar” şeklinde konuştu.
‘Amir ‘şov yapma’ dedi”
“Ben evladını kaybetmiş bir aileyim” diyerek sözlerine başlayan Mısra Öz, şöyle devam etti: “Babasıyla çıkmıştı benim oğlum o trene, trenin ne demek olduğunu öğrenmek için bindi. Ve o trenin altından paramparça bir şekilde çıkarttım oğlumu. Buradan biraz önce bir tren geçti ve tren geçtiğinde burası sarsıldı. Ben her tren geçtiğinde içim parçalanıyor. Ben çocuğunu kaybetmiş bir anne olarak kimseye zarar veremem. Çünkü hepinizi bir annenin çocuğu olarak görüyorum. Bu arkadaşların amiri beni kolumdan tutarak yola itti. Bana bunu yaptığında ben de ona karşılık ‘Bana bunu yapamazsın ben oğlumu kaybettim’ dedim ve o da ‘şov yapma’ dedi bana bütün kameraların ortasında. Benim babam, tek torununu kaybeden, torununun parçalanmış cesedini yıkamış bir dede. Ve onu kolluk darp etti. Biz bunları hak etmiyoruz. Biz burada sizin karşınızda sanık olmayı hak etmiyoruz. Ben bizden şikayetçi olan adına, darp raporu veren adına ve bizi buraya çağıranlar adına utanç duyuyorum.”
‘Vazgeçmeyeceğiz’
Son olarak savunmasını yapan avukat Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan da davanın avukatı hem de yeğenini kaybeden biri olduğunu belirtti. AYM’ye başvuru yapmak üzere Ankara’ya geldiklerini dile getiren Saltan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başvuru yapmadan önce polisle görüşmeler oldu. Daha sonra biz vekillerle beraber AYM’nin karşısındaki parkın oradaki kaldırımdan AYM önüne geçmeye karar verdik. Çok da haklı bir sebebi vardı ailelerin bu kararda. Mısra ‘Burada parkta çocuklar oynuyor ben çocuğumu kaybettim, bu dosyada 7 tane çocuk öldü, dolayısıyla ben burada açıklama yapmak istemiyorum. Bizim muhatabımız AYM ve bundan dolayı karşı tarafa geçmek istiyoruz’ dedi. Karşıya geçmek isterken biz arbede yaşandı. Mehmet Öz baygınlık geçirdikten sonra açıklama yapılacakken, sadece 5 dakika açıklama yapacağımız dair polislerle konuşuyorduk. O sırada amirin ‘süpürün’ emri üzerine bize saldırdılar. Düşenler oldu. Ve bizi zorla karşı kaldırıma ittiler. Bütün yargılamalar hızlı ilerlerken bir türlü Çorlu’daki dosya ne hikmetse ilerlemiyor. Bize açılan davalar son hızla ilerliyor tabii. Bu davaların ve soruşturmaların vicdanı yükü sizlerin omuzlarında. Bu davalar beni hak arayışı mücadelemden vazgeçirmeyecek, aileler de vazgeçmeyecek.”
Şikayetçi polis hatırlamadı
Ailelerden şikayetçi olan A.S. isimli polis, olaydan yaklaşık 20 gün sonra olan 4 Temmuz’da kendisinden beyanda bulunulması istendiği için o tarihte ifade verdiğini belirtti. İfadesini olayın ardından zaman geçtiği için hatırlamadığını söyleyen A.S. “Anons geçildi mi hatırlamıyorum ama bizde anons olmadan müdahale olmaz. Ben kimden şikayetçi olduğumu bilmiyordum, bugün öğrendim. Sanıkları orada gördüm ama beni darp edip, etmediklerini bilmiyorum. Şikayetçi değilim, şikayetimi geri çekmek istiyorum” dedi.
Söz alan diğer polisler de aynı şekilde şikayetlerini geri çektiklerini belirtti.
Ankara Barosu Toplumsal Araştırma Merkezi (TODAM), tüm sanıkları temsilen davaya taraf sıfatıyla katılma talebinde bulundu.
Savunmaların ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, davayı 2 Şubat 2021’e erteledi.
Açıklamaya polis engeli
Duruşma sonrası açıklama yapmak isteyen avukat ve aileler, polis tarafından engellendi. Aileler engellemeye karşı, “Biz AYM önünden beri bu zihniyetle mücadele ediyoruz” sözleriyle tepki gösterdi. (MA)