Bülent Tekin yazdı: Güç ve para hırsıyla kör olmuş kötülük timsali suçlulara bu topraklar zemin olamaz.”
Artık haftalarda her şey çok hızlı değişiyor. “Güçlüyüz ve dimdik ayaktayız” imajı bir anda su baloncukları gibi dağıldı. İşler öylesine sarpa sardı ki daha önce başarıyla iş gören algı operasyonları bile iş görmez oldu. Yolsuzluk olayları konusunda artık muhalefet partileri hayli etkili olmaya başladı. Ortaya çıkan belgeler ve söylenenler iktidara oy verenler üzerinde erozyon etkisi yapıyor. Özellikle Sedat Peker’in itirafları ve konuşmasının engellenmesine dair yapılanlar insanların gözlerini açtı. HDP’yi kapatmak istemeleri, HDP’ye silahlı saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesi nasıl bir ortamda bulunduğumuzu açıklayıcı niteliktedir.
Gencecik bir genç kadına baş sağlığı bile dileyemeyen insan profili yaratanların ödülüdür bu ülke. Aslında kimdir terörist, güzel insan Deniz Poyraz mı, onu katleden katil mi? Katilin geçmişi ve paylaştığı resimleri onun hakkında önemli bilgiler veriyor? Bozkurt selamı verdiği resmi önemli bir resimdir. Haber sitelerinde yapılan tespitler onun Suriye’de epeyce iş gördüğü şeklindedir. Hiçbir terör bağlantısı bulunmadan alelacele tutuklandı. Oysa öylesine ciddi bir siyasi cinayetin aydınlatılması için 12 güne kadar gözaltında kalması sağlanabilirdi. Polisin onu gözaltına alırken “İsmin ne abicim?” demesi de anlam taşıyor. Öyle görülüyor ki bu siyasi cinayet diğer siyasi cinayetler gibi ferdi bir davranışla yapılan ve cezası verilen bir dosya şeklinde yargıda yerini alacağa benziyor. Bunun böyle olmadığını, gerçeğin bu olmadığını herkes biliyor. Çünkü bir değişim, dönüşüm var insanlarda. İnsanlar bu ırkçı cinayeti tanıyor. İnsanlar, insan düşmanlığının ve özellikle de Kürt düşmanı anlayışların, yapıların farkında. Aslında kimin, neyin kapanması gerektiğini de biliyor. İnsanlarda artık öyle algı oyunları ile aldatmak kolay değil. Bir dönüşüm ve gelişim yaşanıyor.
Saray çevresi sanki bu değişimi ve dönüşümü fark etmemişe benziyor. Kim bilir, belki de fark ettiler ama çıkış yolu bulamıyorlar. Sedat Peker neden susturulmak isteniyor? Normalde demokratik ülkelerde suçların belgelerle açıklanması çok arzu edilen bir durumdur. Suça bulaşmış, içlerinden birinin suçları, suç ortaklarını belgelerle açıklamak istemesi neden engellenir? Düşünsenize, bugün suç örgütü lideri denilen kişi yakın zamana kadar iktidar adına mitingler yapıyordu. Muhalifleri “kanlarında duş almakla” tehdit ediyordu. Ama şimdilerde konuşması istenmiyor. Neden ama? Oysa bir suç insanının konuşması, suçları ifşa etmesi toplum yararınadır. Sedat Peker’in şu ana kadar anlattıkları ve anlatacağını söylediği konular (ki anlatamıyor artık herhalde) hukukun işlediği demokratik bir ülkede iktidarı düşürür, ordudan yargıya, polisten siyasetçiye ve oradan medyaya şiddetli sonuçları olurdu.
Yolsuzluk iddiaları belgelerle açıklandıkça iktidardakilerde bir suskunluk, sessizlik yaratıyor. Mantıklı cevaplar verilemiyor. Ama yolsuzlukları ne yazık ki araştıracak, yargılayacak mekanizmalar işletilemiyor. Bu böyle elbette sonsuza kadar devam edemez. Bu ancak tek bir şekilde devam eder, o da bu sistemin devam ettirilmesi sağlanırsa. O zaman da bunun adı başka bir şey olur. Sedat Peker “derin devlet”in elinde büyümüş biri olarak “Bir tripod bir kameraya yenileceksiniz” diyerek itiraflarda ve ifşaatlarda bulunuyor. Kürt iş insanlarının infazından gazeteciler Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı cinayetlerine, kokain ticaretinden silah kaçakçılığına kadar işlenen suçları ifşa ediyor. Aslında Peker duymadığımız konuları söylemiyor. İfşa ve itiraf ettiği her şeyi biz zaten yıllardır dinliyoruz, okuyoruz. Bu sefer bunun önemi, suçların içinde olan biri olarak suçları anlatmış olmasıdır.
HDP neden kapatılmak isteniyor? Kürtlerden oy aldığı için mi? Diğer bir deyişle bir Kürt partisi olarak algılandığı için mi? Büyük olasılıkla gerçek düşünce bu yönde olmalı. Eğer böyle düşünülüyorsa bu devlet o zaman bu Kürtlerle hangi şartlarda birlikte yaşamayı sürdürmek istiyor? Kürtlerin seçme ve seçilme haklarının bir şekilde böylesi bir yöntemle elinden alınması bu çağda nasıl algılanır? Ne yapılmak isteniyor?
Bu topraklar yetersiz açgözlü politikacıya, savaşın, şiddetin ve nefretin ideolojilerine teslim olmuş hukuksuz ve çürümüş bürokrata alan olamaz. Bu topraklarda evrensel hukuktan uzaklaşmış, adil olmayan ve herkese eşit uygulanmayan bir yargı kabul edilemez. Güç ve para hırsıyla kör olmuş kötülük timsali suçlulara bu topraklar zemin olamaz. Politik ahlaktan uzak, insanlığını erozyonda yitirmiş toplum kesimlerinin yetişmesini sağlayan toplum mühendisliğine teslim edilemez bu topraklar. Eğer bunlar daim olursa sonumuz bir “çöküş” olur.