Ahmet Saymadi yazdı: Cihatçıların göstere göstere gelen suikastine AKP göz yumdu! Artık ülkeyi yönetemeyen, ülkenin her geçen gün daha da kötü bir sabah uyanmasına sebep olan hükümet istifa etmelidir.
AHMET SAYMADİ
Dün akşam Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi'ndeki bir resim sergisi açılışına giden Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Saldırıyı gerçekleştirenin polis memuru Mevlüt Mert Altuntaş olduğu ortaya çıktı. 1994 Aydın Söke doğumlu olan Mert Altuntaş, 2,5 yıldır polislik yapıyormuş.
AKP’ye yakın kaynaklar saldırıyı gerçekleştiren Mert Altuntaş’ı ‘FETÖCÜ’ olduğunu iddia ediyor. Hatta saldırının CİA-FETÖ ortak işi olduğunu iddia eden de var. Hükümet Rusya ile yakın temasa geçip, saldırıyı kınasa da bu saldırının adım adım ve göstere göstere geldiğini biliyoruz.
Türkiye Suriye’deki savaş başladığı andan itibaren, cihatçı grupların en büyük lojistik üssü oldu. Cihatçılar için hem geçiş noktası hem de lojistik olarak kullanılan Türkiye, bu gruplara, ‘Eğit-Donat’ adı altında askeri eğitim ve askeri mühimmat da verdi. MİT tırlarıyla cihatçı gruplara silah gönderildiği ortaya çıktı. IŞİD’e ve cihatçı gruplara bomba yapımında kullanılmak üzere potasyum nitrat gönderildiği bile belgelendi. Türkiye’den cihatçı gruplara katılanların sayısı tam olarak bilinmese de dönem dönem açıklanan sayılar binlerle ifade ediliyor.
Ancak Türkiye cihatçı grupları desteklemeyi sürdürse de, bazı stratejik değişiklikler yapmak zorunda kaldı. Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin ardından dış politikada iyice sıkıştı ve Rusya ile anlaşmak hatta Rusya’ya teslim olmak zorunda kaldı. Fırat Kalkanı operasyonunun başlamasının ardından, Rusya’yla yapılan anlaşmalar sonucunda, Türkiye Halep’teki üç bin cihatçıyı El-Bab’a kaydırdı. Cihatçı savaşçıların sayısının Halep’te azalmasının ardından ise, Rusya, Suriye Ordusu ve Şii Milisler Halep’te büyük bir operasyona girişti.
Halep’teki cihatçı gruplar, Halep’in düşeceğini anlayınca, bir yandan AKP’yi Rusya’yala anlaştığı için suçlamaya başladırlar ve AKP’nin Halep’i Rusya’ya teslim ettiğini ifade ettiler. Cihatçı gruplar bir yandan da Türkiye’deki İslamcıları hareket etmeye çağırdılar, ‘Halep düşerken Türkiye’deki cemaatler ve tarikatlar ne yapıyor’ diye yazmaya başladılar.
Kasım ayının son haftası Rusya’nın protesto edilmesine dönük çağrılar karşılık buldu. İlk eylem 03 Aralık günü İstiklal Caddesi’ndeki Rusya Konsolosluğu önünde yapıldı. Alperen Ocakları’nın yaptığı eyleme İslamcı gruplar destek verdi. Ertesi gün Anadolu Gençlik Derneği tarafında, Ayasofya Camisi önünde ‘Teheccüd namazı’ çağrısı yapıldı. 09 Aralık Cuma günü, Cuma Namazı sonrası için Beyazıt Meydanı’na çağrı yapıldı. Aynı gün üniversitelerde de Cuma Namazı sonrası eylem yapılması için çağrı yapıldı. Sakarya, Erzurum ve Bingöl’deki eylemler oldukça kalabalıktı.
Son eylem ise 15 Aralık günü Taksim’deki Rusya Konsolosluğu önünde oldu. Yüzlerce cihatçının katıldığı eylemde, cihat çağrıları yapıldı, ‘Cana can, kana kan, intikam intikam’ sloganları atıldı. Cihatçı gruplar İstiklal Caddesi’nde bir yukarı bir aşağı defalarca yürüdüler. Polisin herhangi bir uyarısıyla veya müdahalesiyle karşılaşmadılar. OHAL koşullarında birçok eyleme müdahale edilirken bu eyleme müdahale edilmemesi, Rus Haber Ajansı Sputnik’in dikkatini çekti. Sputnik, İstanbul Emniyeti Müdürlüğü’ne ulaştı ve eyleme dair bilgi istedi. Aldığı cevap şöyleydi: ‘‘Basın açıklaması için de bir izin alınması gerekmektedir. Vatandaşlar istedikleri yerde basın açıklaması yapmakta özgürdür.’’ Sputnik, bu eylem hakkında CHP Milletvekili Ali Özgündüz’den görüş aldı. Özgündüz şöyle dedi, ‘‘Elbette bu eylem yetkililerin, hükümetin, İçişleri Bakanlığı'nın, Emniyet'in gözleri önünde ve bilgisi dâhilinde yapıldı. Başka olaylarda TOMA'yla, gazla müdahale eden polis, bu eylemin tabiri caizse kendi kontrolünde yapılmasına yol vermiştir, göz yummuştur, destek olmuştur. Bunların birçoğu cihadist suç örgütü aslında. Ama maalesef hükümet işine geldiği zaman Suriye'de desteklediği bazı cihadist örgütlerin Türkiye uzantılarına da bu şekilde destek veriyor. Dünkü gösteri de bunun bir yansıması bana göre.’’ Anlayacağınız üzere, Rus Haber ajansı Sputnik de olan bitenleri yakından takip etti… Her şey, herkesin gözleri önünde oldu, suikast adım adım geldi.
Hatta hükümet, cihatçıların, ‘Buraya desteğe gelemiyorsanız, içerdeki Esad yanlılarını, cihat karşıtlarını toplayın’ uyarısını bile dikkate aldı. AKP’nin Suriye politikalarına başından beri karşı olan Hüsnü Mahalli tutuklandı. Halep’te cihatçıların yenilgisine sevinen herkes hedef gösterildi. AKP bir yandan Rusya’yla anlaşırken, bir yandan da bu anlaşmanın sonucuna dair olumlu yorum yapılmasına engel olmaya çalıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırının ardından yaptığı açıklamada, ‘‘Karlov suikastı, Türk-Rus ilişkilerine yönelik açık bir provokasyondur. Halep meselesi başta olmak üzere, Suriye’de olumlu sonuçlar doğurmaya başlayan ilişkilerimizden rahatsız olan çevrelerin olduğunu biliyoruz. Bu menfur suikast, ilişkilerimizi baltalamayı amaçlamaktadır.’’ dedi. Bu ilişkilerden rahatsız olanlar AKP tabanındaki cihatçılardır. Büyükleçi Karlov’u öldüren polis memuru da, ‘‘Halep’i, Suriye’yi unutmayın’’ demiştir. Polis memuru, suikastın ardından cihatçı El Nusra örgütüne ait marşın bir bölümünü Arapça okumuştur. Saldırı Türkiye'deki cihatçı gruplar tarafından yapılmıştır.
Buradan birkaç sonuç çıkarabiliriz.
-Rusya’yla dolayısıyla da İran ve Esad’la yapılan anlaşma; ardından Mavi Marmara hezimeti, AKP tabanındaki İslamcılarda ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır. Önümüzdeki dönemde, İslamcı tabandan AKP’ye yönelik benzer hamleler gelebilir. AKP’nin parti tabanındaki konsolidasyonu Erdoğan’a rağmen azalmıştır.
-AKP kamu kurumlarına CHP ve HDP tabanından kişilerin alınmasına engel olmaktadır. AKP’li olmayan ve her aşamayı geçen kişiler, sözlü sınavlarda elenmektedir. 15 Temmuz’dan sonra sıkça sorulan, ‘‘Kamuda görevden ihraç edilen FETÖCÜ’lerin yeri başka cemaatlerle mi doldurulmaktadır’’ sorusunun haklılığı ortaya çıkmıştır. 15 Temmuz’dan sonra alınan kadroların çoğu İslamcı tabandandır. AKP’nin bu kitleyi kontrol etmesi zordur. Göreve yeni alınanların bir süre sonra başka tarikat ve cemaat bağlantılarından ötürü sorun yaratması muhtemeldir. Cihatçılar AKP eliyle devlete sızmıştır.
-AKP’nin yıllardır eğittiği-donattığı, her türlü desteği verdiği cihatçılar Suriye savaşı sona ermeden AKP’ye ayak bağı olmaya başlamıştır. Savaşın tamamen bitmesinden, cihatçıların Suriye’de tamamen yenilmesinden sonra süpürüleceği yer Türkiye’dir. Bu silahlı cihatçı gruplar, Türkiye’de yaşayan bütün muhalifler için tehlikedir. Hatta, kendilerinden olmayan herkes için tehlikedir.
Tek çıkış yolu vardır: Artık ülkeyi yönetemeyen, ülkenin her geçen gün daha kötü bir sabah uyanmasına sebep olan hükümet istifa etmelidir.