Ayşe TANSEVER yazdı – Chaves kıtada yeni dönenin yolunu açtı ve ona hizmet etti ve edecek. Ancak ne yazık ki Chaves, vücudunda gelişen kansere yenik düştü. Küba’lı doktorların büyük uğraşına rağmen 5 Mart 2013 yılında, genç yaşta hayata gözlerini yumdu.
Venezuela lideri Hugo Chaves Latin Amerika yoksul halkları kadar tüm dünya devrimci hareketi açısından da çok önemli bir yere sahip devrimciydi. Kendine has liderlik özellikleri ile dünya liderlerini hem şaşırtır hem de adını tüm dünyaya duyururdu. Arkasına halklarını alarak egemen güçlere karşı cesur saldırılar yapar, bunları savunur ve meydan okurdu.
Askeri okullarda yetişmiş ve Venezuela ordusunda üst kademelere yükselmiş Hugo Chaves 1992 yılında başarısız bir askeri darbe sonucu tutuklandı ve iki yıl sonra çıkarken iktidarı darbe ile değil seçim ile almak gerektiğini söyleyip 5. Cumhuriyet Partisi’ni kurdu. 1998 yılında seçimleri kazanıp devlet başkanı oldu. O güne kadar ki iktidarların neoliberal politikalarını terk ederek ülkesinin yoksul halk kesimlerinden yana politika yürütmeye başladı.
Bize göre işte ondan sonra da Chaves, Chaves olarak dünya sahnesine adını yazdırmaya başladı. 2002’de ABD eli ile bir darbe yapılıp Chaves bilinmedik bir yere götürüldü. Venezuela başkenti Caracas’ın gecekondu semtlerinden yüzbinlerce insan sokaklara dökülüp kenti ve başkanlık sarayını günlerce kuşattılar. ABD ve onun yerli yandaşlarına Chaves’i serbest bırakmaktan başka çare bırakmadılar. Chaves tekrar halkçı politikalarına devam etti. ABD ve Latin Amerika’daki neoliberal politikacı müttefikleri asla Chaves’i iktidardan alma emellerinden vazgeçmediler.
Venezuela dünyada bilinen en büyük petrol kaynaklarına sahiptir ve ülkenin tek gelir kaynağı hemen hemen budur. 2003 yılında petrol şirketi PVDS de grev başlatıldı, petrol üretimi durdu. Chavez iktidarı gelirsiz bırakılarak, ekonomik zorla al aşağı edilecekti. Petrol işçileri de ülkenin en iltimaslı işçileri idiler. Petrol çıkartmayı becerecek ülkede başka da işçi yoktu. Onların taleplerini kabul etmemek çıkarımın durması demekti.
Grev bir ay sürdü. Chavez taviz vermedi, gene en devrimci ve cesur kararı vererek petrol şirketini millileştirerek Exxon Mobil’den aldı; 13.000 grevciyi işten attı. Petrol üretimi durdu. Ama sıradan bu işi bilmeyen işçiler büyük bir beceri ile kısa zamanda zar zor petrol çıkarımını öğrendiler. Birkaç ay sonra tekrar petrol çıkarımı rayına oturdu. Chaves böyle kahraman ve cesur bir liderdi.
21.yy Sosyalizmi doğrultusunda adımlar
Chaves 2005 Porto Allegre’de yapılan Dünya Sosyal Forumu’nda yaptığı konuşmada dünya devrimci hareketine damgasını, ülkesinin sosyalizm yolunda olduğunu ama bunun Sovyetler’deki uygulamadan farklı olacağını açıklayarak vurdu. Sovyetler Birliği sosyalizminin yıkılmasından dersler çıkarıp yeni bir sosyalizm modeli ortaya koydu. Adına da 21.yy Sosyalizmi dedi. Partisinin adı da Birleşik Sosyalist Venezuela Partisi- PSUV- oldu.
Sovyetlerde kurulan sosyalizmi “devlet sosyalizmi”, Bolşevik Parti iktidarını halkı tepeden yönetilmesi olarak eleştirdi. Oysa 21.yy sosyalizminde halk kendi kendini yönetecekti. Bu da her ülkenin kendi siyasi, ekonomik ve gelişkenlik koşullarına göre çeşitli yollardan yapılacaktı. Bu devrime de Bolivar, eski bir devrimci liderlerinin adını verdi. Venezuela da Bolivar Cumhuriyeti adını aldı.
Halkın kendi iktidarını kurması için en alttan komünler içinde örgütlenmelerine başlandı. Halklar komünler içinde örgütlenip kendi yerellerinin yönetim ihtiyaçlarını ve hedeflerini belirleyerek ve bunları hayata geçirerek deney kazanıyorlardı. Yerel komünler gelişip kent yönetimi komünleri altında toplanacaklar yani kent yönetimini üstleneceklerdi. Sonra tüm ülke kent komünleri de devlet yönetimini ellerine alacaklardı. Böylece halklar yerelden devletin tepesine kadar yönetimi öğrenecek ve halk yönetimi Bolivar devrimi gerçekleşmiş olacaktı. Venezuela için 21.yy sosyalizmi kurulmuş olacaktı.
Neoliberal politikalar ve ABD sömürgeciliği yıllardır halkları yoksul, cahil bırakmıştı. Onlara hiçbir sosyal hizmet sunulmamıştı. Chaves Misyon adını verdiği çeşitli sosyal hizmetleri devreye soktu. Robinson Misyonu ile ülkede büyük bir eğitim seferberliği başlatıldı. Tabandaki halkların eğitimi önceliği oldu. Bölge radyonları ile de halkların eğitimi desteklendi. Yeni okullar, üniversiteler açıldı. Tüm gençlerin en üst seviyere kadar eğitiminin önü açıldı. Okullarda çocuklara tabletler dağıtıldı ve iki öğün yemek verildi. Eğitim bedava sosyal bir hak oldu.
Yoksul halkların hiç sağlık güvenceleri olmamıştı. Adentro Bario misyonu ile yoksulları sağlık, diş, göz bakımı ile spor alanlarına kavuşturdu. Chaves ülkesinde binlerce hastane, sağlık ocağı kurarak halk sağlığını ülke çapında ücretsiz yaptı. Venezuela’lı doktorlar yoksul kesimlere gidip hizmet vermekten kaçındılar. Küba’dan doktorlar getirdi ve halkına baktırdı. Binlerce ameliyat yapıldı. İlaç dağıtıldı, aşılar yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü ve UNİCEF bile bu programları övdü.
Kırda toprak reformu ile toprak ağalarının elinden aldığı toprakları topraksız yoksul köylülere dağıttı. Gerekli teknik alet ve makineleri ithal ederek dağıttı ve çoktandır unutulan üretim tekniklerini yeniden canlandırmaya çalıştı. Yurt dışından tarım uzmanları getirtip dersler verdirdi. Çeşitli kooperatifler kurulmasını teşvik etti.
Halkın bilinçlenmesi için her yerelde radyo istasyonları kuruldu ve halkın bizzat bu kanallarla biribiri ile bağlantısı sağlanmaya, eğitilmeye çalışıldı. Halklar kendi küçük alanlarından çıkıp tüm ülke ve dünya haberlerine açıldılar.
Yılların neoliberal politikaları halkları karınlarını doyurabilmek için kentlere göç ettirmişti. Yoksul halklar kent kenarlarında bario denilen yoksul gecekondu mahallelerinde çok sefil koşullarda yaşıyorlardı. Onların da örgütlenmesi için mücadele verdi. Habitat Misyonu ile bariolarda yaşayan halkların daha insana yaraşır koşullarda yaşaması için konut yapımına başlandı. Binlerce konut yapılıp halklara bedava dağıtıldı. Şimdilerde bedava dağıtılan bu konutların sayısı 3.3 milyona ulaşmıştır. Carakas’ın dağlarını sarmış kargacık burgacık yollardan kente inmeye çalışan halk için teleferikler kurdu. Bario halkının ulaşımını kolaylaştırdı.
Neoliberalizm döneminde halklar yiyecek bulmada zorlanıyorlardı. Ülke burjuvalarının elindeki marketler çok pahalı, halkın alış veriş yapamadığı yerlerdi. Bu nedenle Chaves tüm ülkeye ucuz sübvansiyonlu yiyecek maddeleri satacak Merkel Misyonu adını verdiği market zincirleri kurdu. Buralarda halklara çok ucuza yiyecek maddeleri satıldı. Hatta binlerce asker kapı kapı dolaşıp aç evlere yiyecekler dağıttılar.
İşçilerin örgütlenmesi ve eğitimi ve ileride fabrikaları yönetebilmeleri için özel yasalar çıkardı. Fabrika yönetimi işçilerle düzenli toplantılar yaparak onlara tüm fabrika yönetimini öğreteceklerdi. Sadece kendi yaptıkları işi değil meta girişinden işlenip pazarlanıp satılmasına kadar olan süreci işçiler görecek öğreneceklerdi. İşçiler üretimin tüm safhasında söz sahibi olacaktı.
Ülke ekonomisinin %80’i özel sektörün elinde idi. Petrol şirketinden sonra sırasıyla birçok özel şirketi de millileştirdi. Chaves’in hedefi bir çok şirketi de sırasıyla millileştirmekti. Kağıt ve vana fabrikaları, Venepal ve İntervepal işçi yönetimine verildi. Sidor metal işleri fabrikası arkasından geldi. Elektrik telekomünikasyon devlet eline alındı. Bunların hepsi büyük mücadeleler ile oldu. Günlerce grevler, ele geçirmeler yaşandı. Millileştirme, işçi yönetimine geçmesi tartışmaları ile işçiler bilinçlendirmeye çalışıldı. Çeşitli evrelere ayrıldı. Ama en önemlisi de müthiş karlar yapan Venezuela Bankası’nın devletleştirilmesi oldu.
Chavez emperyalizme karşı tüm yoksul kıta halklarının ortak mücadele vermesi gerektiğini gördü. En büyük destekçisi olarak Küba ile sıkı ilişkiler kurdu: 2004 yılında ALBA (Bizim Amerika Halklar İttifakı. İspanyolca harflerin anlamı bn.)örgütünü kurdular. Bir yıl sonra 18 Karaipler ülkesi ile Petrocaribe kuruldu. Chaves ABD emperyalizmi sömürüsü altında ezilen ülke halkları ile ülke petrolünü bile paylaştı. Onlara bedava petrol vererek 90 milyon insanı enerjiye kavuşturdu. Hatta ABD yoksul halklarına bile subvansiyonlu petrol dağıttı. Orada bir rafineri bile kuruldu.
Chaves yönetimi altında sosyal harcamaların artması ile halklar daha eğitimli, daha sağlıklı, daha karnı tok bir toplum oldular. Gelecek güvenceleri arttı. 2012 yılında Venezuela, kuzeydeki Costa Riko’nun arkasından dünyanın en mutlu ikinci halkı oldu.
Chaves hem ülkesinde hem de komşu ülkelerde yaptıkları ile kıtadaki tüm devrimci güçlerin hayranlığını kazandı. Kıta çapında “Chavezciler” ortaya çıktılar. Bir çok ülkede devrimci hareketler gelişti. Bolivya’da Evo Morales iktidara gelip ülkesinde yerli halklar sosyalizmini kurmaya başladı. Ekvador’da Rafael Correa iktidara geldi ve “Vatandaş Devrimi” adını verdiği bir düzen kurmaya başladı. Nikaragua’da Sandinistler güç kazandılar. Bunların dışında güneyde Brezilya, Arjantin ve Uruguay’da “pembe devrimler” denilen dönem başladı. İlerici iktidarlar neolibaralizmi devirdiler ve güney kıtası ABD emperyalizmine karşı kendi örgütlenmelerini kurmaya başladılar. Chaves’in kıtasal 21.yy sosyalizmi ideali çiçek açmaya başladı.
Sorunlar
Venezuela’da Suudi Arabistan’dan bile daha büyük petrol rezervlerinin olduğu bilinir. Ancak bir deyiş vardır: “Petrolün varsa buna bağımlısındır”. Petrol ihraç ederek dünyadaki her şeyi satın alabilirsin. Bu güzel gibi görünse de bir bağımlılıktır. Bu nedenle ülkede başka bir sanayi kurulmaz. Chaves’in ülkesi de böylece rantiye bir ülke olmanın tüm zorlukları ile karşı karşıyadır. Bolivar Devrimi’ni de vuran bu olgu olmuştur.
Chaves petrol gelirlerini halkına iletme sistemini kurmuştur, ama onların rantiye bir toplum olmaktan kurtarılması sorunu ile karşı karşıyadır. Halkın tarımsal ve sanayi üretimini öğrenmesi ve kendi ayakları üstünde durması süreci başlar. Kır komünlerinde kendi yiyeceklerini ekip biçmek, hayvanlarını yetiştirmek, fırınlar, mutfaklar, tekstil, ayakkabı gibi el sanatlarını yeniden öğretme mücadelesi başlar. İthal yerine yerli mallar üretilmelidir. Ülke kendi ayakları üzerinde durabilen petrol rantiyesi ülke olmaktan çıkacaktır.
Bütün bunların yapılması demek bu metaları dışarıdan ithal etmeye alışmış, bunun üzerinden geçinen nisbeten zengin Venezuela ticari burjuvazisi ile kafa kafaya gelmektir. Onların engellemeleri başlar.
Halkın kendi ayakları üzerinde durma sürecinde Chaves ideolojisinden kopuk, eski burjuva ideolojisi ile beslenmiş kişiler ortaya çıkar. Halka yiyecek dağıtımından, konut yapımına, toprakların dağıtımına çeşitli köşeleri kaparlar. Sübvansiyonlu yiyecekleri, metaları komşu ülkelere satıp karlar ederler. Ya da komünlerin, kooperatiflerin bürokratik taleplerinden kendilerine çıkar sağlamaya başlarlar. Yolsuzluklar yaparlar. Devlet dairelerinde eski burjuvazi kalıntıları ile işbirliği ve sahtekarlıklar yaparlar. Chavez sistemi kendi burjuvazisini, başka adı ile Bolivar burjuvazisini doğurur. Halk girişimlerinin önünde bir engel olmaya başlarlar. Hatta PSUV içine girerler. Misyonların gelişmesini engellerler. Chaves’in savaş açtığı burjuvazi, iki yüzlülüğü, bencilliği ile Chaves ideolojisinin içine sızmış onu yolundan saptırmaya, içten yıkmaya çalışır. Bunlar da siyasi arenada yankısını bulur. Chaves ideolojisi parçalanmaya başlar. Sol kendi içinde parçalanır. Sonuçta da kimilerine göre PSUV sosyalist bir örgütü olmak yerine halkın üstünde, aynı Sovyetlerdeki gibi ondan kopuk bir parti haline gelmiştir. Dünyadaki kimi sosyalist ideologlar Venezuela’da sosyalizmin olmadığını savunmaya, 21.yy sosyalizmi karalamaya başlarlar. Yaşanan deneyin yeniliğini, orijinalliğini, ikili iktidar özelliğini kavramak yerine eski bakış açısından bakarak, 21. Yüzyılda yeni mücadele yollarının gelişmekte olduğu gerçekliğini görmezler.
Chavez sonrası dönem
Chaves yaptıkları ile hem sosyalizmi tekrar yoksul halklar için bayraklaştırdı hem de emperyalizmin neoliberal politikalarına büyük bir darbe indirdi. Başta emperyalizmin baş ülkesi ABD ve AB ülkelerinin hedef tahtası oldu. Çeşitli darbeler, yaptırımlar, suikastlar, sınırdan saldırılar yolu ile Chaves’e ve ülkesine saldırılar yapıldı. Onun önü kesilmeye çalışıldı ama kalıcı bir başarı sağlanamadı. Ve ölümünden hemen sonra da saldırılar arttırıldı.
Ölümünden sonraki seçimleri Moduro kazandı ama hem ABD hem de gerici iç güçlerin saldırısı, ayrıca dünyada petrol fiyatlarının 2014 yılından başlayarak düşmeye başlaması Maduro iktidarının Chaves yolunda ilerlemesinin önünde engeller oluşturmaya başladı.
En başta ülkenin neoliberal burjuvazisi, ekonominin üstüne eskiden beri çöreklenmiş sömürücüler, ekonomik güçleriyle yapay yokluk ve kıtlıklar, çeşitli sabotajlar vs ile düzeni baltalamaya başladılar. Chaves’in başlattığı sosyal harcamalar, kamu şirketlerine yeni yatırımlar düştü. Kırda büyük toprak sahipleri seslerini yükselttiler ve yoksul köylülerle savaşlarını artırdılar. Komünlere destek vermekten uzaklaşıldı, işçiler hapse atılmaya başlandı. Ekonomik saldırı ile enflasyon yükseldi. Ücretler kuşa çevrildi. Gelirler düştü. Öte yandan yolsuzluklar başladı. Bolivar burjuvazisi köşe başlarını tutup kendi ceplerini doldurma yarışına girdi. Halkın yönetime katılması engellendi. Burjuvazinin kendine güveni geldi ve Chaves’in kurmaya çalıştığı düzeni tekrar eski neoliberal yapısına döndürebilecekleri umuduna kapıldılar.
2015 yılında yapılan meclis seçimlerinde ülke gericileri meclisde 2/3 çoğunluğu elde ettiler. Maduro ve PSUV bu ortamda geleneksel burjuvazi ile dialoglara başladı. Bu süreçte hep ulusal ve uluslararası özel sektör ile ittifak yapmak “mantıki” görülmeye başladı. Onlara bazı tavizler verilmek zorunda kalındı ama bunlar mümkün olduğu kadar Chaves görüşleri içinde kalınarak yapılmaya çalışıldı.
Muhalefet baskılarını saldırılarını her geçen gün arttırdı. 2017’de petrol şirketi PDVSA’ya direkt saldırılar başladı. Bile bile petrol üretimi düşürülmeye çalışıldı. Gelirler daha da düştü. Daha sonraları enerji santrallarına saldırılar başladı. Birçok yerde çok uzun süreli enerji kesintileri yaşandı. Metrolar çalışmaz hale geldi. Günlerce enerji sorunu halledilemedi. Ülke bir iç savaşın eşiğine geldi. Başkent Caracas’ın zengin mahallelerinde barikatlar kuruldu. Saldırılar yaşandı. Bu dönemde 150 kişi teröre kurban gitti. Ama Maduro bu süreci iyi yönetti ve muhalefet liderlerinin bir kısmı ayaklanmaya teşvikten ve adam öldürmekten tutuklandılar. Hapse atıldılar.
2018 yılında bir dron ile Maduro öldürülmeye çalışıldı. ABD Venezuela ordusunu darbe yaparak iktidarı almaya çağırdı. Hatta bazı subayları bile örgütlemişti ama başarılı olmadı. Chavezciler Ordu içinde çoğunluğa sahiptiler. Özellikle komşu Kolombiya üzerinden paramiliter bir saldırı püskürtüldü.
Bu süreçte yapılan meclis seçimlerinde birkaç bölgede yolsuzluk yapıldı ve muhalefet adayları haksız yere seçilmiş sayıldılar. Maduro ve PSUV bu meclisin anayasaya aykırı olduğunu savundu ve meclisi yasa dışı ilan etti. Muhalefetin elinde olan meclis başkanlığına Juan Guaido geldi. ABD ve AB seçimlere yolsuzluk karıştığını ilan ederek Maduro yerine Guaido’yu devlet başkanı olarak tanıdıklarını açıkladılar. Maduro güçleri de inatla meclisteki bazı vekillerin haksız yere orda olduğunu savunup bu meclisi boykot ettiler. Yeni seçimlerle ikinci bir Ulusal Meclis kuruldu. Böylece ülke iki başlı bir hale geldi.
2020 yılında yapılan başkanlık seçimlerini muhalefet kaybedeceğini bildiğinden boykot etti. PSUV ve ona destek veren sol güçler seçimleri kazandılar. Şu anda tek meclisli ve devlet başkanı olarak Maduro ülke yönetimini elinde tutmaktadır. Guaido da yurtdışına kaçmış olarak hala ABD ve AB yönetimleri tarafından tanınmaktadır. Ayrıca tanınmanın getirdiği çeşitli maddi destekleri almaktadır. Örneğin yaptırımlarla el konulan Venezuela paraları kendisine verilebilmektedir. O da bunu kendi yandaşlarına aktarıyor. Maduro bu konuda uyarıda bulundu. Venezuela halkları yaptırımlar nedeniyle açlık içinde yaşarken Guaido’nun halkın parasını çar çur etmesini ve ABD ve AB güçlerinin buna çanak tutmasını çok sert dille eleştirdi.
Yaptırımlar ve etkileri
Venezuela’daki korkunç durumun en büyük nedeni ABD, AB ve müttefiklerinin yaptırımlarıdır. Chaves hayatta iken de yaptırımlar vardı ama Trump dönemi ile giderek arttırıldı. Şu anda üstlerinde 450 tane yaptırım vardır. Ülke dışa kapatılmıştır. Maduro ve bir çok ilerici ülke bunun bir jenosit olduğunu açıkladılar. Birleşmiş Milletler yasalarına göre yasadışıdır ve ayrıca pandemi döneminde tam bir insanlık dışı uygulamadır.
Yatırımlar çeşit çeşittir ve Chaves’in düzeni devrilsin diye akla gelebilecek hiçbir şey esirgenmemektedir. Ülke parasız bırakılmak için petrol, ülkedeki altın ve diğer madenlerin satılması, sanayi sektörünün yedek parçalarının alınması, devlet havayolu, televizyon gibi basın kurumları hepsi yaptırım altındadır. Her türden ihtiyaç maddesi, yedek parça, ekonomi için ara maddelerin alınması yaptırım altındadır. Venezuela ile ticari ilişkide olan herkes yaptırıma takılır.
Merkez bankasının yurt dışındaki tüm mal varlıkları dondurulmuştur. İngiltere merkez bankasında Venezuela’nın tonlarca altını bloke edilmiştir. Maduro’nun açtığı davalar bir sonuç getirmemiştir. Ülkedeki yabancı şirketlerin faaliyetleri bile engellenir. Bazı devlet görevlilerinin dolaşımı yasaktır. Ülkenin dış dünya ile bağı sıfırlanmıştır. Elbette muhaliflerin çıkarlarına dokunulmuyor ve onlara destek veriliyor. Örneğin bir takım devlet paralarının Guaido’ya verildiği biliniyor.
BM geçtiğimiz günlerde yaptırımların yol açtığı durumu yerinde izlemek üzere raportör yolladı. Bu raportörün raporundan alıntılarla biraz durumu özetlemeye çalışalım. (Rapor metni: https://amerika21.de/dokument/248149/menschenrechte-sanktionen-venezuela)
Raporda yaptırımların petrol çıkarımını neredeyse sıfıra indirdiği, ülkenin yakıt ihtiyacının karşılanamadığı, taşımacılığın çeşitli yerlerde durduğu, her yere her zaman elektrik verilemediği yazılmaktadır. Elektirik verilemeyen yerlerde su dağıtımı aksamaktadır. Çoğu haneye haftada bir veya iki kez o da birkaç saat için su verilebilmektedir. Suyun içecek hale getirilmesi için kullanılan arıtım maddesi ithal edilemediği için ülke içecek su sıkıntısı çekmektedir.
Petrol zengini ülkede petrolsüzlükten hayat durmuş gibidir. Arabalarına yakıt almak için birkaç gün kuyrukta beklemek gerekir. Ambargoların acısını çok iyi yaşayan diğer bir ülke İran birkaç petrol tankerini ABD gözetimlerinden kaçırma başarısını gösterdi. Yine İran ve Çin’in teknik yardımı ile birkaç aydır da petrol çıkarımına yeniden başlamıştır. Maduro yeni meclis açılışında yaptığı konuşmada bu yıl içinde günde 1.5 milyon varil çıkarmayı hedeflediklerini açıkladı.
Venezuela gıda tüketiminin %50’ sini ithal etmekteydi. Yoksul halklara sürekli gıda yardımı yapılırdı. BM raportörü raporunda bu konuya da değiniyor ve artık hiç bir gıda maddesinin dışarıdan getirtilemediğini yazıyor. İnsanlar yeterli beslenememektedır. 2.5 milyondan fazla insan ciddi gıda güvensizliği, yeterli beslenememe sıkıntısı içindedir. İnsanların öğün sayısının 3 den 2 ye hatta bazen tek öğüne indiği yer alıyor söz konusu raporda.
Sağlık hizmetleri de birçok açıdan dışa bağımlıdır. İlaçlar, aşılar, çeşitli tıbbi aletler ve parçaları hep ithal edilmekte idi. Ambargo bu sektörün de kaynak bulmasını olanaksız hale getirdi. Hizmetlerin kalitesi düşmüştür. Yine BM raportörüne göre şeker ve diğer hastalıklar için ilaç ülkede bulunamıyor. Ameliyatlar yapılamıyor. Örneğin geçtiğimiz yıllarda Karakas’ta 1000 ameliyat yapılırken 2020 yılında sadece 162 tane yapılabilmiştir. Yeni hastane, sağlık ocağı inşaatları durmuştur. Sağlık sistemi tamamen çökme noktasında hizmet verememektedir.
Eğitimli personel öğretmenler, mühendisler, profesörler, hakimler, doktorlar vs. hem ödenek hem de çalışma koşulları madden olmadığından çalışamamaktadırlar. Kadrolar boş kalmaktadır. Bu da kalifiye personeli başka ülkelere göç etmeye zorlamaktadır. Göç nedeniyle ülke nüfusunun önümüzdeki dönemde azalacağı tahmin ediliyor.
Hele pandemi döneminde aşı çok önemlidir. Ama Venezuela Latin Amerika kıtasında en az ölümlerin yaşandığı ülkedir. Halk bu yoksulluk ve çaresizlik içinde kendisini korumasını çok iyi becermiştir. Küba ve sonra Çin ülkeye hem aşı hem de uçaklar dolusu koruyucu malzeme yardımı yapmıştır. Son günlerde de Rusya aşısı taşıyan uçaklar Karakas’a indiler. Aşılanmanın bu yazıyı kaleme aldığımız günlerde başlayacağı belirtiliyor.
Yukarıda BM raportörünün raporundan ülke insanlarının açlığına ilişkin tesbitlerini yazdık. Bu ambargo koşullarında kır komünleri ve kooperatifleri tarım ürünü ekme ve çeşitli sebze ve meyveler yetiştirme faaliyetlerini arttırdılar. Her ay tonlarca yiyecek maddesi direkt olarak, yani aracı olmaksızın, devletin tahsis ettiği taşıma araçları ile kent pazarlarına taşınmakta ve aracısız olduğundan yarı fiyatına satılmaktadır. Petrolsüzlük bu taşıma işinin ancak ayda bir yapılabilinmesine olanak tanıyor. Komünler de hem mallarını satabilmek hem de kent halkına hizmet etmekten çok memnunlardır. Elde ettikleri kazançların dağıtımını gene komün içinde hallediyorlar. Ambargo dayatması tarım kooperatifleri ve komünlerin gelişmesine hizmet etmektedir. Son zamanlarda hayvan yetiştirmeye başladıkları ve bunda da ilerlemeler kaydettikleri basında çıkıyor. Bu zor ambargo koşulları halkı kendi ayakları üzerinde durmaya zorluyor ve Chaves’in özlemi bir şekilde yavaş yavaş gerçekleşiyor. Hatırlayalım acı da olsa her musibette bir hayır vardır demiş atalarımız.
Sonuç
Bu kadar dış ambargo ve içeride muhalefetin bu kadar saldırıları karşısında bu halk nasıl isyan etmiyor? Halk neden şu Maduro gitsin de biz de bu eziyetlerden kurtulalım demiyor? Şimdiye kadar 21 seçim yapılmıştır ve 20 tanesini Chaves’in partisi PSUV kazanmıştır. Hala tüm acılarına, yokluklarına rağmen inatla Chaves’in açtığı yola sıkı sıkı sarılıyorlar. Kaçanlar yok mu, var. Ama sonra pişman olup geri dönenler de var. Maduro onlarca uçak dolusu, komşu ülkelere kaçmış Venezuelalıyı geri getirdi.
Chaves halka verdikleri ile emperyalist sömürünün ne olduğunu onlara iyi öğretmiştir. Chaves’in kendilerine verdiklerinin emperyalizmin kendilerinden çaldıkları olduğunu öğrenmişler ve bu ellerindekini kaybetmeme mücadelesini, tüm yaptırımlara, tüm tehditlere, tüm saldırılara karşı cesurca veriyorlar. Siyasi eleştirmenlerden Reinaldo İturriza şöyle yazıyor:
“Eğer halk ruhu mutasyona uğruyorsa neden Chavezcilik hala statik ve yerinden oynatılamıyor? Bazı şeylerin Chavizm ile bağlantısı olmadığı hipotezini kabul etsek bile Chavizmin kendisinin çok önemli bir kısmı, eskimek bir yana günümüzde hak ettiği yere, çok uzak bir gelecekte değil yakınlarda dalganın göbeğine tekrar oturacaktır.” (Reinaldo Iturriza: ‘An Important Part of Chavismo is Demanding Its Rightful Place at the Crest of the Wave’ Links International Journal of Socialist Renewal 818.Kadım.2020)
Bizce de oturacaktır. Chaves kıtada yeni dönenin yolunu açtı ve ona hizmet etti ve edecek. Ancak ne yazık ki Chaves, vücudunda gelişen kansere yenik düştü. Küba’lı doktorların büyük uğraşına rağmen 5 Mart 2013 yılında, genç yaşta hayata gözlerini yumdu.