Cumartesi Anneleri/İnsanları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 1020. hafta buluşmasını bugün Galatasaray Meydanı’nda yaptı.
Açıklamada, “1020. haftamızda, 11 köylünün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili 31 yıldır devam eden cezasızlığa son verilmesini; maddi gerçeğin açığa çıkartılarak bu suçtan sorumlu olanların cezalandırılmasını talep ediyoruz” denildi.
“BM Kayıplar Sözleşmesi’ni uygulayın”
Haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Nuray Çevirmen okudu. Çevirmen şöyle dedi:
“Türkiye’nin tarihindeki en büyük yargı krizini yaşadığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Cezasızlık algısını ortadan kaldırmak, toplumun güvenlik ve adalet konusundaki kaygılarını süratle gidermek boynumuzun borcudur’ dedi.
“Biz de diyoruz ki: Türkiye’de cezasızlık algısı değil; cezasızlığı bir yönetim tekniği olarak kullanan bir iktidar sorunu var!
“Hukuku, Anayasa’yı, uluslararası sözleşmeleri değil, siyasi iradeyi takip eden bir yargı pratiği var. Adalet sistemini çürüten ve çöken siyasi iradenin yarattığı derin bir hukuk devleti krizi var.
“Kayıp yakınlarını sistematik bir inkâr ve cezasızlıkla karşı karşıya bırakan, onların sorunlarına çözüm bulma yükümlülüğünü yerine getirmeyenler cezasızlığı ortadan kaldırmaktan söz edemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyoruz: Cezasızlığa son vermek istiyorsanız, önce bizi görün, duyun! İşe zorla kaybetmeleri bir suç olarak tanımlamakla başlayın, BM Kayıplar Sözleşmesi’ni imzalayarak ve uygulayarak.”
“Suçtan sorumlu olanlar cezalandırılsın”
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 1020. hafta eyleminde Türkiye’de yargının nasıl işlediğine ve cezasızlığın nasıl ilmek ilmek örüldüğüne dikkat çekerek Kulp’ta gözaltında kaybedilen 11 köylünün dosyasına vurgu yaptı. Çevirmen, konuya dair şu açıklamayı yaptı:
8 Ekim – 25 Ekim 1993 tarihleri arasında General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Tugayı tarafından yürütülen askeri operasyonda, Kulp ve Muş’a bağlı dağınık köy ve mezralardan çok sayıda köylü gözaltına alındı.
Askerlerin konuşlandığı Kulp Alaca köyü yakınlarındaki alana götürülen köylüler, iki hafta süren operasyon boyunca burada tutuldu. Bu süre zarfında aileleri onlara yiyecek götürdü. Köylülerden bazıları süreç içinde serbest bırakıldı. Ancak, operasyonun son gününe kadar tutulan 11 köylüden bir daha haber alınamadı.
Ailelerin tüm ilgili mercilere yaptıkları başvurular sonuçsuz kaldı. Diyarbakır DGM Başsavcılığı, etkin bir soruşturma yapmadan 29 Nisan 1997 tarihinde dosyada takipsizlik kararı verdi.
Oysa AİHM, 31 Mayıs 2001 tarihli kararında Türkiye’yi 11 kayıp kişinin ölümünden sorumlu olduğu ve etkili bir soruşturma yürütmediği için mahkûm etti. (Başvuru No: 23954/94)
Uzun süre boyunca yasak bölge ilan edilen Kepir mezrasında, 2004 yılında insan kemikleri bulundu. Ailelerin ve İHD’nin çabaları sonucunda, söz konusu kemikler Kulp Cumhuriyet Savcılığı tarafından İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Kimliklendirme çalışması sonucunda kemiklerin kaybolan köylülere ait olduğu kesinleşti.
Yapılan başvuru üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu iddiaları yerinde inceledi. Hazırlanan raporun sonuç bölümünde, “Komisyonumuz, Bolu Komando Tugayı’nın düzenlemiş olduğu operasyon sırasında bazı kişilerin gözaltına alındığına ve daha sonra kaybolduklarına kanaat getirmiştir” denildi.
Ailelerin ısrarlı başvuruları sonucunda 2013 yılında yeniden açılan soruşturmada, Diyarbakır Savcılığı’nın hazırladığı iddianame mahkeme tarafından kabul edildi ve Tuğgeneral Yavuz Ertürk hakkında 11 kez müebbet ve 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Ancak, köylülere ait kalıntıların bir toplu mezarda bulunmasına, AİHM’in mahkûmiyet kararına ve TBMM raporuna rağmen, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, 19 Eylül 2018 tarihinde sanığın beraati ile sonuçlandı.
Ailelerin istinaf başvuruları reddedildi. Bunun üzerine aileler, temyiz talebiyle Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, inceleme tamamlanmadan, evrensel hukuku yok sayarak, 19 Mart 2024 tarihinde dosyada zamanaşımından düşme kararı verdi. Aileler aynı yıl Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
1020.haftamızda, 11 köylünün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili 31 yıldır devam eden cezasızlığa son verilmesini; maddi gerçeğin açığa çıkarılarak bu suçtan sorumlu olanların cezalandırılmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Mehmet Salih Akdeniz, Celi Aziz Aydoğdu, Behçet Tutuş, Mehmet Şerif Avar, Hasan Avar, Bahri Şimşek, Mehmet Şah Atala, Turan Demir, Abdo Yamuk, Nusreddin Yerlikaya ve Ümit Taş için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk normları çerçevesinde hareket etmesi gerektiğini hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.