Nevzat ONARAN yazdı: Pontos ve Koçgiri’de imha, yakıp yıkma harekatlarına katılan Teşkilat-ı Mahsusa yetiştirmesi Topal Osman önce batı cephesinde görevlendirildi, rütbesi yükseltildi. Sonra “devletin bekası için gereken yapılır” denerek 2 Nisan 1923’te ise cesedi TBMM kapısına asıldı.
Devlet paramiliter güçleri hep kullandı, kullanıyor. Ermeni sürgününde sokaktaki çetelere ilaveten cezaeviler boşaltıldı[1] ve TBMM de bunları[2] affetti. 1960’ların ortasından itibaren sokağa salınan faşistler de böylesine yedeklerdi. Evveliyatı aşiretlerden Hamidiye Alaylarıydı ve bugünse Korucular… Çeteler hep gözetildi; 1921 başında Çerkez Ethem tasfiye edilirken, Topal Osman’a görev emri verildi. Hatta 45-50 askeri öldüren Katil İlyas ve çetesi[3]Karadeniz Rumlarını vurmak koşuluyla affedildi. Koçgiri’de Kürtlere ve Karadeniz’de Rumlara karşı harekâtta çetesiyle görevlendirilen Teşkilât-ı Mahsusa yetiştirmesi Topal Osman, batı cephesine de katıldı ve rütbesi yarbaylığa kadar yükseltildi. Sonra işler tersine döndü; “devletin bekası için gereken yapılır” dendi ve rütbesine, hizmetine bakılmadan 2 Nisan 1923’te meclis kararıyla[4] cesedi TBMM kapısına asıldı. Geride kalan servetiyse[5] 500 bin liraydı.
1921’den bugüne Koçgiri’de ve Pontos’ta 100 yıllık kanayan yara…
Topal Osman, Koçgiri ve Pontos’ta imhadan yakıp-yıkmaya ve devletle temasına açık konuştu; çekincesi yoktu. 19 Şubat 1922’de Ahmet Emin Yalman’a 38 yaşında olduğunu belirten Topal Osman’ın anlatımı: “Vatan ve milletin selameti için mücadele meydanına, Balkan muharebesinin bidayetlerinde atıldım. […] Gönüllü olarak muharebeye karıştım. Bir muharebede 10, 15 yerimden yaralandım. 8-9 ay Şişli Hastanesinde yattım. Sağ bacağım sakat kaldı. Bu sırada Harbi Umumi zuhur etti. Benim yaralarım henüz kapanmamıştı. Fakat dayanamadım. Teşkilât yaptım. Acara [Acaristan, merkezi Batum olan bölgedir] taraflarında Teşkilât-ı Mahsusa’ya karıştım. Değnek koltuğumda topallayarak muharebe ettim. […] Pontos teşkilâtı adam akıllı kuvvetlenmişti. İnebolu’ya kadar Pontos hükümeti yapmak istiyorlardı. Müdafaadan başka çare yoktu. Teşkil ettiğim kuvvetlere zabit bulduk. İzmir’in işgalinden sonra teşkilat derhal takviye edildi. İstanbul hükümeti idamıma hükmettiği için tamamıyla dağlara çekildim. […] Ankara hükümetinin fikrini sahilde tamamıyla takib ettim. Ne emir vermişse harfiyen yaptık. […] Koçgiri’deki taburu alay haline koyduk. Bir taraftan da teşkilata devam ettik. Dersim’de Ovacık Kürtleri başkaldırınca bunların üzerine yürüdük. Derhal vaziyeti anladılar ve Koçgiri isyanının uğradığı akıbetten kurtulmak için Erzincan hükümetine dehalet ettiler. Bundan sonra Pontos meselesiyle uğraştım. […] Hükümetten emir beklemeye lüzum görmedik. Hemen mütecavizlere karşı harekete geçerek eşkıyayı imha ettik.”[6]
İfade ettiği gibi Koçgiri ve Pontos harekâtına katılan Topal Osman’ın çetesi, ardından batıda görevlendirildi. Topal Osman, hizmeti karşılığında Genelkurmay’ın rütbeli[7] elemanı oldu. Koçgiri’de Giresun Müfrezesi Komutanı ve Pontos’ta 42. Piyade Alay Komutanı olan Topal Osman’ın rütbesi, Sakarya’da 47. Alay Komutanı’yken Binbaşı ve Büyük Taarruz’da 47. Piyade Alay Komutanı’yken de Milis Yarbay’dır. Topal Osman’ın birliği, İzmir’in işgalden kurtarılması sonrasında Çankaya Muhafız Kıtası[8] olarak görev yaptı. Topal Osman 2 Nisan 1923’te öldürülene kadar Ankara’da yaşadı.
Mustafa Kemal’le buluştu [mu?]
Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderilmesinin resmi gerekçesi[9] Hıristiyan ahaliye İslam çetelerin saldırısını önlemek ve asayişi sağlamaktır. Bu görevle yola çıkan Mustafa Kemal’le Topal Osman’ın yolunun ilk kez Havza’da kesiştiği iddia edildi. Havza’da kaldığı 25 Mayıs-12 Haziran 1919 tarihleri arasında 18 günlük icraatını araştıran K. Tuncer Çağlayan’a göre, Mustafa Kemal kendisini ziyaret eden Havzalılara bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurmalarını ve bunu çevre illere duyurmalarını istedi. Böylece Havza Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 28 Mayıs 1919’da kuruldu ve “Bölgede faal olan Pontosçu Rum çetelerine karşı bu teşkilat sayesinde düzenli bir mücadele” başladı.[10] O sıra Topal Osman da Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi olarak faaldir; hatta Rum ve Ermenilerden Kuvay-ı Milliye için büyük miktarda paralar toplamaktadır.[11]
Havza’da Mustafa Kemal ile Topal Osman’ın buluştuğunu iddia eden Hüsamettin Ertürk, Talât’la Almanya’ya kaçmadan evvel bizzat Enver tarafından Teşkilât-ı Mahsusa’ya reis olarak atandığını ve İstanbul’da Mustafa Kemal’le de görüştüğünü açıkladı. Buluşmada Mustafa Kemal’in Topal Osman’a emri, “Osman Ağa demişti, İstanbul hükümetinden emir gelmiş olsa bile, sen gene Pontosçularla sonuna kadar mücadeleye devam edecek ve bunların tenkilinde bulunacaksın, işine sakın ola ki nihayet verme, bilâkis hız ver” olmuştu. Topal Osman’ın bölgesel faaliyeti ve Mustafa Kemal’le ilişkisi de “Karadeniz kıyılarında Pontosçular kazanamamışlarsa, bu işte Giresunlu Topal Osman Ağanın büyük bir rolü vardır. Ne yazık ki, sonradan siyaset ihtirasları ve bazı kimselerin teşvik ve ifsadı, Osman Ağayı, Atatürk aleyhine harekete sevk etmiş, uzun bir müsademeden sonra, bu yanlış yol üzerinde Osman telef olmuştur” diye aktarıldı.[12]
Cemal Şener, 29 Mayıs 1919’da Havza’da Mustafa Kemal’in Topal Osman’la buluştuğunu ve bunun Hasan İzzettin Dinamo’un Kutsal İsyan’ında, Giresunlu araştırmacı Mustafa Dağ’ın makalesinde ve eski Giresun Mücahitler Derneği Sekreteri Mustafa Hakyemez’in anlatımında yer aldığını yazdı. Hasan İzzettin Dinamo’ya göre, Mustafa Kemal, çok buhranlı günler yaşandığını belirterek, “Bu mücadeleyi kaybedecek olursak, tarihten siliniriz” dedi ve Topal Osman’ın cevabı da “Siz hiç merak etmeyin paşam! Bu Pontos Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki hepsi mağaralarda eşek arıları gibi boğulup gidecek” oldu. Mustafa Dağ, Topal Osman’ın buluşma sonrasında Mustafa Kemal’e bağlılığını ölünceye kadar devam ettirdiğini iddia ederken, Mustafa Hakyemez de, “Osman Ağa, Giresun’un kurtarıcısıdır. Rum çetelerden bizi o kurtardı. Rum elebaşlarını çuvallara koydu, çuvalların ağzını bağlayıp denizin dibine attı. […] Atatürk, Samsun’a çıkınca Osman Ağaya elçi gönderip çağırıyor. Osman Ağa, belediyeye davet ediliyor [ve görüşülüyor]” diye anlattı.[13]
Mahmut Goloğlu da Topal Osman’ın Erzurum Kongresi’nden dönen delegelerden Mustafa Kemal’e muhalif olanlara karşı takındığı tavrı, Topal Osman’ın öncesinde Mustafa Kemal’le bir bağlantı kurmuş olduğunun karinesi olarak değerlendirdi ve 19 Mayıs 1919 tarihi itibariyle Pontosculuk planının suya düştüğünü iddia etti. Sabahattin Özel’e göre Havza’da Mustafa Kemal ile Topal Osman’ın buluşması ihtimali zayıftır.[14]
Başkumandan Mustafa Kemal, iki yıl sonrasında 8 Ağustos 1921’de Samsun özelinde neler yaptığını aktarırken kapalı bir tarzda Topal Osman’ın ismini vermeden Karadeniz’de belli bir görevlendirmeden bahsetti ve “Samsun ve havalisinde bendeniz bizzat ilk faaliyete geçtiğim zaman ve benimle orada çalışan arkadaşlar da vaziyetin safahatına vâkıftır” diye konuştu.[15]
Havza’da görüşmeyle ilgili böylesi tartışma olsa da 23 Temmuz 1919’da toplanan Erzurum Kongresi’ne Giresun delegesi olarak katılan Dr. Ali Naci Duyduk ve mühendis İbrahim Hamdi, Mustafa Kemal’e yönelik eleştirisinde karşılarında Topal Osman’ı buldu. Hatta delege İbrahim Hamdi, [Topal Osman korkusundan] İngiltere’ye kaçmak zorunda kaldı.[16]
Havza’da Mustafa Kemal’in Topal Osman’la görüştüğü iddiası asılsız olsa dahi, Topal Osman’ın faaliyeti, Mustafa Kemal’e bağlılığı ve Karadeniz’de Rumların tasfiyesi politikası dikkate alındığında mutlaka ilişki kurduğu anlaşılmaktadır.
Koçgiri’de imha
Koçgiri ve Pontos’ta askeri harekâtı yapan Merkez Ordusu 1920 sonunda kuruldu. 9 Aralık 1920 tarih ve 407 sayılı kararnameyle, 3. Kolordu lağvedilip, Merkez Ordusu kuruldu ve komutanlığına Mirliva [Sakallı] Nureddin atandı (madde 1 ve 2). Kararnamede Merkez Ordusu mıntıkası Sivas vilayetiyle Samsun, Sinop, Amasya, Tokat, Çorum Yozgat livasıydı (madde 3). Merkez Ordusu Kumandanlığı harekât bakımından Genelkurmay Başkanlığına ve diğer hususlarda Müdafaai Milliye’ye bağlı olacaktı (madde 5). Merkez Ordusu Kurmay Başkanı [Nureddin’in damadı[17]] Hüseyin Hüsnü’dür [yani Desim’de kırımın müfettişi Abdullah Alpdoğan]. Mevcudu 15 bin olan Merkez Ordusu, Koşgiri ve Pontos harekâtı sonrasında 8 Şubat 1922’de lağvedildi ve Nureddin de Büyük Taarruz’da 1. Ordu Kumandanıdır.[18]
Ankara nazarında Merkez Ordusu’nun kurulmasının nedeni ‘sorunlu’ görülen sahanın temizlenmesiydi. Nitekim Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin, görevinin kapsamını ayağını Koçgiri ve Pontos’a basmadan açıkladı. Uzatmamak amacıyla bu iki emir ve Topal Osman’ın neler yaptığı üzerinde duracağım.
Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin’in Koçgiri özelindeki ilk emri, 3 Ocak 1921 tarihlidir. Bu, asayişin veya emniyetin sağlanması olmayıp, Koçgiri’de İslâm [ve Alevi-Kızılbaş] ve Hıristiyan nüfusun ne kadar olduğunu öğrenmektir. Hatta Alevi-Kızılbaş nüfusun ne kadar olduğu sorulmakla kalınmadı, emre güya “Alevi Kürtlerin imhası” da yazılmıştı. Koçgiri Tahkikat Heyeti Raporu’nda[19] emre “Alevi Kürtlerin imhası”nın eklendiği ifadesi, esas emir evrakı ortaya konmadığı sürece tartışmalı bir anlatım olacaktır. Ankara’dan Nureddin komutan olarak nasıl görevlendirildi ki, ilk işi Koçgiri’nin demografik yapısında Hıristiyan [Ermeni] ve Alevi-Kızılbaş nüfusu öğrenmek oldu; neyin gerekçesiydi?
3 Ocak 1921 tarihli emirle Koçgiri özelinde niyet beyanı yapıldıktan sonra geriye bahanesi kalmıştır. Koçgiri ve Ümraniye’de Kürt Alevi-Kızılbaş Koçgiri Aşireti’nin isyan ettiği söylemi, imhanın gerekçesi olarak ileri sürüldü. Aslında ortada ne bir isyan ne de bir ayaklanma vardı. Sivas valiliği, isyan edenle müzakere yapar mıydı? TBMM, isyan edenin muhtariyet başvurusunu kabul eder miydi?
Detayına girmiyorum 11 Mart’ta TBMM Başkanlığına özerklik[20] için başvurulduğu ve Sivas valiliği heyetiyle müzakere yapıp 12 Mart[21] ile 18 Mart 1921[22] tarihli taahhütnameler ‘Vilayet makamına, Merkez Ordusu Kumandanlığına’ hitabıyla kaleme alınıp imzalandığı halde, Ankara-Merkez Ordusu hattında belirlenen imha planı ertelenmedi. Başbakan’ın incelediği[23] özerklik talebinden, hiç kuşkusuz TBMM Reisi Mustafa Kemal de haberdardı. Koçgirililerin özerklik başvurusunu 21 Anayasası’na (madde 11-12) göre müzakere etmek ve çözmek yerine tercih edilen imhaydı.
Harekât hazırlığı olarak 10 Mart 1921’de Elâziz vilayetiyle Erzincan sancağı, Sivas vilayetinin Divriği ile Zara kazalarında idarei örfiye [sıkıyönetim] ilan edildi ve 13 Mart tarihli kararnameyle de Merkez Ordusu Kumandanı asayişi sağlamakla fevkalade yetkiyle görevlendirildi.[24] Çete reisiyse Topal Osman’dı; Genelkurmay Başkanlığı, 21 Mart 1921’de Şebinkarahisar’da bulunan Topal Osman’ı Nureddin’in komuta ettiği Merkez Ordusu bünyesinde görevlendirdi ve birliği 27 Mart’ta Refahiye’ye ulaştı.[25]
11-22 Nisan’da ve 23 Nisan-27 Mayıs 1921’de yapılan iki harekâtta Koçgiri yakıldı-yıkıldı. Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin, Kurmay Başkanı Hüseyin Hüsnü ve Topal Osman’ın askeri harekâtıyla Koçgiri’de taş taş üstünde bırakılmadı. Çok değil beş yıl önce 1915’te de imha edilen[26] Koçgiri Ermenileriydi. Koçgiri’de 1915’te Ermenilerin ve 1921’de Kürtlerin imhasının komutanı Hüseyin Hüsnü yani Dersim’deki soykırımın müfettişi Korgeneral Abdullah Alpdoğan’ın Ocak 1936-Haziran 1943 döneminde, on binlerce Dersimli öldürüldü ve sürüldü.
TBMM’nin Koçgiri harekâtıyla ilgili iki raporu var. İlk rapora[27] göre 1703 hane ve 187 köy yakıldı, 1000 Koçgirili öldü ve 100 kişi de yaralandı, hükümet kuvvetlerinden 63 kişi öldü ve 200 kişi de yaralandı. İkinci rapora[28] göre 1000 Kürt [böyle yazılmış] öldürüldü, 1703 hane yakıldı ve insanların malı-mülkü gasp edildi. Sivas eski valisi Ebubekir Hazım[29] da Kumandan Nureddin’in hükümetin verdiği yetkiyi kötüye kullandığını belirterek, köylerin yakılıp-yıkıldığını, suçlu-suçsuz binlerce insanın ölüme mahkûm edildiğini, ellerinden mallarının alındığını, 133 köyün yakıldığını, 200 silahın toplandığını ve 272 Koçgirilinin öldüğünü yazdı.
Yakılan-yıkılan Koçgiri’yi Meclis’e taşıyan Erzurum Mebusu Hüseyin Avni’dir ve ancak yedi ay sonra ‘temizlik’ müzakeresi gizli celsede Ekim 1921’de yapılabildi. Merkez Ordusu Kumandanı Nureddin’le ilgili 10 maddelik suçlamadan ikisi Koçgiri’yle ilgiliydi: “Koçgiri, Samsun sair yerlerde gayrimesul kuvvetler kullanmak” (madde 1) ve “Ümraniye isyanında halk dehalete hazırken Topal Osman’a milleti kırdırmak” (madde 9). Erzincan Mebusu Emin, Koçgiri’ye asker gönderildiğini, insanların öldürüldüğünü ve namuslarına taarruz edildiğini belirterek, “Efendiler memlekette yapılan bütün felâketi mezalim Büyük Millet Meclisi namına yapılmıştır” dedi.[30] Günlerce süren müzakere sonuçsuz kaldı!
Yazının devamı niteliğindeki “Cesedi asılan Topal Osman-2”yazısını okumak için TIKLAYIN
NOTLAR
[1] Mahkûmlardan yararlanmayı sağlayan, 19 Şubat 1330 (4 Mart 1915) tarihli Maznun ve Mahkûm Olup Darülharbe Sevk ve Nizamları Talep Edilenler Hakkında Talimatı Kanuniye İcrasının Hükümlerinin İnfazının Teciline Dair Kanunu Muvakkat, MMZC, devre: 3, içtimai senesi: 2, cilt: 1, 7 Kanunuevvel 1331 (20.12.1915), TBMM Basımevi, Ankara-1991, s. 185-186; mahkûm çetelerle ilgili anılar için bakınız, Arif Cemil, Birinci Dünya Savaşında Teşkilât-ı Mahsusa, Hazırlayan: Metin Martı, Arma Yayınları, 2. baskı, İstanbul, s. 195 ve Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, Pozitif Yayınları, İstanbul-2004, s. 38.
[2]4.7.1337 (1921) tarihli ve 135 no’lu Darülharbde Hüsnühizmet ve Yararlık İbraz Eden Mahkûminin Müddeti Mahkûmelerinin Affına Dair Kanun, TBMM ZC, [devre] I/[cilt] 11-[tarih]14.7.1337, s. 261-273 ve Fihrist-s. 2.
[3]TBMM ZC, I/16-12.1.1338 (1922), s. 31-34; TBMM ZC, I/16-19 ve 21.1.1338, s. 92 ve 111-112, Fihrist-s. 3; TBMM GCZ, [cilt] 2-[tarih] 11.8.1337 (1921), s. 215-217; TBMM GCZ, 2-4.10.1337, s. 263-264; TBMM GCZ, 2-19.1.1338 (1922), s. 635-643; Hamdi Ertuna, Türk İstiklâl Harbi, VI’ncı cilt, İstiklâl Harbinde Ayaklanmalar (1919-1921), Genelkurmay Basımevi, Ankara-1974, s. 170-176.
[4] TBMM’nin 2.4.1339 tarih ve 370 sayılı Katil Topal Osman’ın salben teşhirine dair kararı, TBMM ZC, I/28-2.4.1339, s. 304-308 ve Fihrist-s. 5.
[5]Vakit, 1.4.1923, no: 1906, aktaran Sabahattin Özel, Milli Mücadele’de Trabzon, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-2012, s. 322’de 538 no’lu dipnot.
[6] Ahmet Emin Yalman, Vakit Gazetesi, 19.2.1922, aktaran Cemal Şener, Topal Osman Olayı, Ant Yayınları, 3. baskı. İstanbul-1998, s. 145-147.
[7] İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922, Balkan, Birinci Dünya ve İstiklal Harbi, Atatürk KDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Baskı, Ankara-2014, s. 376, 388, 409, 411.
[8] Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş Atatürk Dizisi, İstanbul-1998, s. 262.
[9] Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, cilt: 1, Emre Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2000, s. 230; Falih Rıfkı Atay, age, s.171; Ali Fuat Cebesoy, Millî Mücadele Hatıraları, Temel Yayınları, İstanbul-2000, s. 80; Erik Jan Zürcher, Millî Mücadelede İttihatçılık, İletişim Yayınları, 1. baskı, İstanbul-2003, s. 173.
[10] K. Tuncer Çağlayan, Mustafa Kemal Paşa’nın Havza Günleri, 19 Mayıs ve Milli Mücadele’de Samsun Sempozyumu, 20-22 Mayıs 1999, Bildiriler içinde, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Samsun-2000, s. 42-44.
[11]Akşam, 14.10.1336 (1920), no: 739 ve Vakit, 7.10.1336, no: 1016 ve Anadolu’da Yenigün, 22.12.1337 (1921), no: 371-758 [no’su karışık, N.O.], aktaran Sabahattin Özel, age, s. 323.
[12] Samim Nafiz Tansu, İki Devrin Perde Arkası, Anlatan: Emekli Süvari Albayı Hüsamettin Ertürk, Teşkilâtı Mahsusa Başkanı, 3. baskı, İstanbul-1969, s. 179-180, 336, 346.
[13] Cemal Şener, age, s. 34, 49, 62-64, 125.
[14] Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, Milli Mücadele Tarihi Birinci Kitap, s. 59; Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, Kalite Matbaası, Ankara-1973, s. 245-246; Sabahattin Özel, age, s. 166, 240 no’lu dipnot.
[15]TBMM GCZ, 2-8.8.1337 (1921), s. 192-195.
[16] Cemal Şener, age, s. 68-73.
[17] Necati Fahri Taş, Nurettin Paşa, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara-2014, s. 154, 216, 221.
[18] Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Bir Paşa, 2. Baskı, Babil Yayıncılık, Ankara-2003, s. 9-17, 86, 287-289; Hamdi Ertuna, age, s. 290; Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, s. 252-254; İsmet Görgülü, age, s. 383.
[19] Dilek Kızıldağ Soileau, Koçgiri İsyanı Sosyo-Tarihsel Bir Analiz, İletişim Yayınları, İstanbul-2017, s. 191-192.
[20] 11 Mart 1921 tarihli, Koçgiri Aşireti Reisi Muhammet ve Taki, Sadattan [Seyitlerden] Alişer, Dersim aşiretleri reislerinden Mustafa, Seyidhan, Muhammet, Munzur imzalı başvuru: “Ankara Büyük Millet Meclisi riyasetine, Nefisi Zara hariç olmak üzere ekseriyet azimesi Kürdlerle meskûn olan Koçgiri kazası ile Divriği, Refahiye, Kuruçay[20] ve Kemah kazalarının mümtaz bir vilayet haline ifrağ ve teşkili ile yerli Kürdlerden bir valinin tayininin, memuru adliye ve mülkiyenin yine vazifeleri başında kalmasını arz ederiz.” (Dr. Nuri Dêrsimi, Kürdistan Tarihinde Dêrsim, 2. baskı, Doz Yayınları, İstanbul-2004, s. 152; Ali Kemali, Erzincan, Resimli ay Matbaası, 1932, s. 163-164; Hamdi Ertuna, age, s. 269-270.
[21] Ebubekir Hazım Tepeyran, Belgelerle Kurtuluş Savaşı, Sadeleştiren: Hürriyet Yaşar, Gürer Yayınları, İstanbul-2009, sf. 213-214. Altta imzalar, ama isimler yok. Taahhaütname, Sivas’ta yayımlanan gazete Gâye-i Milliyye’de haberleştirildi. (13.3.1337 (1921), aktaran Çiğdem Aslan-Mustafa Toker (Hazırlayan), Gâye-i Milliyye, Ankara Üniversitesi, Ankara-2012, s. 59.)
[22] Ebubekir Hazım Tepeyran, age, s. 213.
[23]TBMM ZC, I/14-24.11.1337 (1921), s. 317.
[24]13.3.1337 (1921) tarih ve 733 sayılı kararname, BCA-F: 030.18.1.1/K: 2, D: 38, S: 20; Dilek Kızıldağ Soileau, age, s. 198-202, 207-208.
[25] İsmet Görgülü, age, s. 409; 160; Hamdi Ertuna, age, s. 266, 271, 272, 274, 275, 279; Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 151, 156, 158, 162-164, 235; Dilek Kızıldağ Soileau, age, s. 224-225.
[26]Raymond Kevorkian, Ermeni Soykırımı, Çeviren: Ayşen Taşkent Ekmekci, İletişim Yayınları, İstanbul-2015, s. 625-626.
[27] Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 284-285.
[28] Dilek Kızıldağ Soileau, age, s. 301-305 ve Raporun aslı, Ek-13, s. 403-408.
[29] Ebubekir Hazım Tepeyran, age, s. 214, 217-218, 221.
[30] İcra Vekilleri Heyeti Reisi ve Müdafaai Milliye Vekili (Başbakan ve Milli Savunma Bakanı) Fevzi’nin [Çakmak] Erzurum Mebusu Hüseyin Avni’nin 21 Haziran 1337 (1921) tarihli sual takririne verdiği 12.7.1337 tarihli cevabı, TBMM ZC, I/14-24.11.1337, s. 316-318; TBMM GCZ, cilt: 2, 3-5.10.1337 (1921) ve 29.10.1337, s. 248-287 ve 403-409; Prof. Dr. Mustafa Balcıoğlu, age, s. 272-273. 5 Ekim ve 29 Ekim gizli celse tutanakları da birbirinin aynısı olup, böylesi bir karışıklık vardır. N.O