Mayıs ayı Çerkesler açısından acılarla dolu bir ay. 21 Mayıs 1864’te Kafkasya’da soykırım ve sürgün… 2 Mayıs 1923 ise Cumhuriyet tarihinin ilk iç sürgünü Gönen Manyas Çerkes Sürgünü kararnamesinin yayımlandığı tarih. 14 Çerkes köyü bu kararnameyle 97 yıl önce sürgün edildi.
Cumhuriyet Tarihi’nin ilk iç sürgünü
“Mondros Mütarekesinin imzalandığı tarihlerde Marmara bölgesi son derece karışıktır. Çok sayıda etnik gurubun birlikte yan yana yaşadığı yöre; kışkırtmalara, isyanlara ve hür türlü anarşiye elverişlidir. Bir taraftan İngilizlerin, diğer taraftan da Milli Mücadele yanlılarına karşı tavır alan İstanbul Hükümetlerinin neden olduğu bir kargaşa hakimdir. İttihat ve Terakkicilere karşı bir tavır içindeki Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlılarının da etkin oldukları bu kargaşada Çerkeslerin zarar görmemesi için İstanbul’dan Binbaşı Çerkes Sıtkı Getsev ve Mustafa Butbay “nasihat heyeti” olarak gönderilmişse de istenilen sonucu alamamışlardır. İşte böyle bir ortamda Ege’de temeli atılan Kuva-i Milliye çalışmalarına, Çerkes Ethem Beyin çağrısına uyup da en önde koşanlar yöre Çerkesleridir. Bu hususu Yunan tarihçileri de açıkça yazmaktadırlar.
Yunanlıların ilerlemesini durduran, Anadolu’yu bir yangın gibi saran isyanları bir bir bastıran Ethem Bey, düzenli ordu kurulurken yaşanan krizler sonucunda, iradesi dışında da olsa geçiş protokolü ile Yunanlılara teslim olunca; serbest bırakılan adamaları genellikle yöredeki köylerine geri dönmüşlerdir. Ancak, o güne kadar büyük fedakârlıklar gösteren ve düşmanın karşısına ilk dikilen Çerkeslerin aleyhinde bir hava hakimdir. Henüz yayınlanmamış olan Ahmet Haratoka’nın anılarında da yer aldığı üzere açıktan olmasa da Ankara’dan talimat verilmiş gibi Çerkeslere karşı bir sindirme politikası başlatılmıştır.
Kara Hasan ve farklı çetelerin yarattığı asayiş sorunları, Ahmet Anzavur’un bu mıntıkada İstanbul Hükümeti lehine çalışmalara ve isyanlara başlamış olması, kimi parayla kandırılarak kimi de hatır zoru Anzavur’a uyan bir kısım Çerkesin ve Ethem yanlılarının çoğunluğunu oluşturduğu; adamı olanların listelerden çıkartıldığı, sahipsiz ve savunmasız birçok Çerkesin listeye konulduğu, sağlıklı olarak düzenlenmediği hususunda araştırmacıların mutabık kaldığı 150’lilikler listesine 1924 yılında genellikle yöre insanları ama daha çok da Çerkesler alınarak mükerreren cezalandırılmışlardır.
Lozan Antlaşmasına göre af dışı bırakılan 150’lilkler listesine alınan Çerkesler için geçerli sayılan kriterlerin aynılarına ilaveten ekonomik ve sosyal yaşam düzeyi Çerkeslerden geri olan diğer etnik kökenli köylülerin tahrikiyle, tarihte örneği az görülen bir uygulamayla, yöredeki 14 Çerkes köyündeki tüm insanlar suçlu-suçsuz, çoluk-çocuk, yaşlı-genç ayrımı yapılmadan cebren sürgüne gönderilmişlerdir. Bu olay 150’lilikler listesinin düzenlenmesinden bir yıl önce yaşanmıştır. Üstelik Başbakan Rauf Bey ve birçok Çerkes kökenli Paşanın varlığına rağmen. Çerkesler adeta oyuna getirilmiş ve bazıları için ikinci, bazıları için de üçüncü kez sürgün başlatılmıştır.
Savaştan galip çıkan Cumhuriyet Türkiye’sinin milliyetçi kadrolarından bazılarının, Gönen, Manyas ve Bandırma’da yerleşik Çerkesleri; Afyon, Sivas, Tokat, Urfa, Muş, Bitlis, Konya, Niğde ve Malatya taraflarına dağıtarak açıktan söylemeseler de onları asimile etmeyi amaçladıklarında mutabakat vardır. İlk sürgün 18 Aralık 1922 tarihinde Gönen’in Mürüvvetler (Çizemuğ hable) köyünde uygulanmıtır. Topluca sürülen bu köyle ilgili kayda değer bir tepki olmayınca diğer 14 Çerkes köyünün sürgün kararnamesi Mayıs 1923’te uygulamaya konulmuştur.
Kararname çok acımasızdır; her aile ancak bir kağnı arabasının götürebileceği kadar eşyasını alabilmektedir. Çerkesler mallarını yok fiyatına elden çıkarmak zorunda kalırlar. Jandarmalar tarafından kuşatılan köylere giriş-çıkışlar yasaklanmış, belirli alıcıların insafına bırakılan satışlarda normal fiyatı 200 lira olan bir çift öküz en çok 30 liraya elden çıkarılmıştır.
Sürgün edilen köyler ve sürgün tarihleri
Gönen’e bağlı köyler:
1-Üçpınar Köyü – 28 Mayıs 1923 Pazartesi
2-Muratlar Köyü – 5 Haziran 1923 Salı
3-Armutlu (Sızıköy) – 9 Haziran 1923 Cumartesi
4-Dereköy (Keçideresi) – 13 Haziran 1923 Çarşamba
5-Çınarlı (Keçeler) köyü – 16 Haziran 1923 cumartesi
Not: Gönen’in Çerkes köylerinden Karalar çiftliği, Bayramiç, Hacı Menteş ve Ayvalıdere köyleri de tüm malları sattırılmış ve göçe hazır vaziyette uzun süre bekletilmişlerdir.
Manyas’a bağlı köyler:
1- Boğazpınar (Mürüvvetler) – Aralık 1922-Ocak 1923 arası
2- Kızılkilise (Kızılköy) – 7 Haziran 1923 Perşembe
3- Yeniköy – 7 Haziran 1923 Perşembe
4- Dümbe (Tepecik ) – 7 Haziran 1923 Perşembe
5- Ilıca (Ilıcaboğaz) – 11 Haziran 1923 (Şimdi Susurluk’a bağlı)
6- Karaçallık – 13 Haziran 1923 Çarşamba
7- Bolağaç – 13 Haziran 1923 Çarşamba
8- Değirmenboğazı – 21 Haziran 1923 Perşembe
9- Hacıosman – 21 Haziran 1923 Perşembe
Not: Manyas ilçesine bağlı Işıklar, Hacıyakup, Süleymanlı, Durak, Çakırca, Elkesen, Çavuşköyü, Kızık, Kulak, Eskimanyas, Tatarköyü, Haydar, Esen, Ergili, Salur, Hamamlı, Muradiye, Geyikler köyleri de mallarını hiç fiyatına satmış olup her an sürgün olacakmış gibi hazır bekletilmişlerdir.
14 Çerkes köyünün sürgününe karşı, kitle hareketi olarak nitelendirilebilecek bir tepki olmamıştır. Nitekim Mürüvvetler köyünün sürgünü sırasında bir karşı tepkinin olup olmayacağı adeta gözlemlenmiş, olmayınca da diğer köylerin sürülmesine dair kararname yayınlanmıştır. Buna karşın değerli bir düşünür, yazar ve Kafkas milliyetçisi olan Mehmet Fetgerey ŞOENU peş peşe kaleme alıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu iki önemli yazı ile ferdi tepkisini ortaya koymuştur.
F. Şoenu, Çerkeslerin bu ülke için yaptıklarını, Türk topraklarında Çerkes Devleti kurmak gibi bir amaçlarının olmadığını, Çerkeslerin özelliklerini, sürgün sırasında yaşanan ıstırapları ve kayıpları anlattığı yazılarında Meclisin ne yapması gerektiğine ilişkin oldukça geniş ve okunması, bilinmesi gereken yazıları nedeniyle yaşam boyu bir daha yayın yapmamak gibi bir cezaya çarptırılmıştır. Ancak bu yazıları ile F. Şoenu amacına ulaşmış, Çerkes aydınları Rauf Orbay, Hunca Ali Sait Paşa ve diğerlerinin gayretleri de eklenince sürgün durdurulmuş ve bir yıl sonra per perişan ve ellerinde hiç bir şeyleri kalmamış halde 14 köyün sakinleri geri dönmüşlerdir. Ancak bu sefer de başka aksiliklerle karşılaşmışlardır.
Bazı köylere Bulgar göçmenleri yerleşmiş (Hacıosman Köyü gibi) onları evlerinden çıkartmak hayli zor olmuş, evlerini, bağ-bahçelerini talan edilmiş halde bulmuşlardır.
Dereköy örneğinde olduğu gibi geri dönenler uzun bir süre kendi muhtarlarını dahi seçememiş, Kaymakamlıkça atanan yöneticiler tarafından idare edilmişlerdir.
Düğünlerini, milli oyunlarını, mızıka ile yapamamış, girişimde bulunanların enstrümanları “Burası Rusya değil” denilerek toplanmış, düğünleri dağıtılmıştır.”