FATOŞ OSMANAĞAOĞLU yazdı: Peki esas mesele ne? Maden. Yerin altını üstüne getirmek iktidar/yandaş sermaye için çok önemli. Kaç işletmeye ruhsat verildi bilmiyorum ama talan edilecek bölgeler kendi verdikleri bilgilere bakıldığında Marmara, Ege, Akdeniz epey bir bölümünü yok edecek kadar büyük bir alan.
Geçtiğimiz günlerde “zeytin/talan yasasının” geri çekilmesi için, ekoloji mücadelesi aktivistleri olarak bir yandan sokakta olup diğer yandan Meclis’e baktığımız soluk soluğa bir süreç yaşadık. Zeytin ormanları ve meralar şimdilik kurtuldu. Şimdilik çünkü hemen ardından Sanayi Bakanı’nın ağzından yeniden geleceğini öğrendik.
Peki esas mesele ne? Maden. Yerin altını üstüne getirmek iktidar/yandaş sermaye için çok önemli. Kaç işletmeye ruhsat verildi bilmiyorum ama talan edilecek bölgeler kendi verdikleri bilgilere bakıldığında Marmara, Ege, Akdeniz epey bir bölümünü yok edecek kadar büyük bir alan.
Bu meselenin hemen ardından İspanya, Endülüs bölgesine gittim. Madrid’e oradan trenle Malaga’ya. Madrid Malaga arası 531 km. Mesafe anlaşılır olsun diye bir örnek vereyim, İstanbul Ankara arası yaklaşık 449 km. Bunu neden yazıyorum çünkü bu yol boyunca gözünüz alabildiğince, uçsuz bucaksız zeytin ağaçları, ormanları görüyorsunuz. Gözlerimi alamadan hüzünle izledim. Aklımda uçuşuyor düşünceler, birkaç gün önce “zeytine dokunma” pankartımız, basın açıklaması, burası da kapitalist bir ülke bizim şu anda her yandan yaşadığımız vahşi saldırılar…
Evet zeytin. Bir bölümü de bayağı genç zeytinler yani bilinçle sonradan ekilmiş. Arada yerleşim çok az, birkaç küçük köy ve sahile yaklaştığımızda Cordoba gibi tarihi kentler. Bakmayın böyle anlattığıma İspanya da 70’li yıllarda “kitle turizmi” denilen betonlaştırma/yapılaştırmadan nasibini almış bir ülkedir aynı zamanda. Fakat bu sistem içinde bile kuvvetler ayrılığı, yürütmenin denetlenebilirliği, yargının bir nebze de olsa “adalet”ine güven nasıl önemli oluyor ülkemle kıyaslandığında apaçık görünüyor maalesef. Şu son 15 yıldır, muhtelif defalar doğaya karşı yapılan önleyebildiğimiz saldırıları önleyemez duruma geldik.
Bu yazının birinci bölümünü yazmayı çok istediğim halde geldiğimden bu yana koşturmaca ve hastalık engel oldu. Fakat Cerattepe kararını gördüğümde yazmam gerek dedim. Yine maden. Birini savuşturamadan diğeri geliyor saldırıların. Yargının “adaleti” var mı? Bugünlerde ne çok konuştuk bunu, mahkemeler peşi sıra başımız döndü her yerde bunu tartışıyoruz. Cerattepe bilirkişisi yenilendi, bir kez daha rapor ve tabii ki olumsuz, mahkeme heyeti değiştirildi yani her şey seferber edildi Cengiz İnşaat’ın altın çıkarması ve doğayı ve yerelde yaşayan insanları yok etmesi için. İktidar kararlı, her yerde HES, maden ama illaki her yerde Cengiz, en son Akkuyu’da iktidar eliyle nükleer santral projesine ortak edilmişti.
Cerattepe kaybedildiğinde Artvin’i kaybedeceğimizi biliyoruz. Cerattepe’de dur demenin “doğa için adalet” sözünü büyütmenin, hak – hukuk için mücadelenin tam zamanıdır.