Adını “Cizir” koymak istemişlerdi, nüfus memuru kabul etmediği için “Cemile” yazılmıştı kimliğine. Ama ailesi onu istedikleri isimle yani “Cizir“ diye çağırıyordu. Yaşasaydı bugün 19 yaşında olacaktı.
Tam 9 yıl önce 4 Eylül 2015’de Cizre’de süresiz sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.
Özel Harekat Timleri ağır silahlarla operasyona başlamıştı. İlçede elektrik, su, mobil şebekeler kesilmişti. Acil ihtiyaçların karşılanacağı fırın ve eczaneler bile kapalıydı. Kurşun ve havan topu yağıyordu evlere.
Tam 9 gün sürecek olan sokağa çıkma yasağı sırasında süren operasyonlarda 22 sivil yurttaş yaşamını yitirmişti.
İşte onlardan biriydi 10 yaşındaki Cemile Çağırga.
7 Eylül 2015 akşam saatleriydi. O gün ortalık biraz sakindi. Çatışma sesleri azalmıştı. Cemile her çocuk gibi bahçeye çıkıp biraz oynamak istedi. Annesine defalarca bahçeye çıkalım deyince öyle yaptılar.
Bahçede komşularıyla birlikte oturuyorlardı.
Birden silah sesleri gelmeye başladı. Herkes içeriye doğru kaçmaya çalıştı.
Ama “Cemile” kaçamadı. Kapının önünde yerde yatıyordu. Annesi anlayamadı önce, “Cizir kalk” diye defalarca seslendi. Cizir kalkamadı. Son sözü “Oy anne” oldu.
İçeriye çektiler Cemile’yi.
Sabaha kadar kızının ölü bedeniyle birlikte yattı anne Emine Çağırga. Belki yaşıyordur umuduyla sürekli kontrol ederek…
Kınayı çok seviyormuş Cemile. Onun için ellerine saçlarına kına yaktılar.
Ertesi sabah ambulansı çağırdılar, gelip cenazeyi hastaneye götürsün diye.
Gelmedi ambulans. Hava çok sıcaktı. Ne yapacaklarını bilemediler.
Sonra Cemile’nin amcasının evindeki derin dondurucuyu getirdiler. Cemile’yi yıkayıp, kefenleyip derin dondurucunun içine koydular.
Cizir’in ağabeyi Baran derin dondurucudaki kardeşinin fotoğrafını çekti ve sosyal medyaya koydu. Adı Baran’dı ama onun da kimliğinde Behrem yazıyordu. Tıpkı kardeşinde olduğu gibi nüfus memuru Baran ismini kabul etmemiş ve kimliğe Behrem diye yazmıştı.
Herkes Cemile’nin küçük cansız bedeninin derin dondurucudaki fotoğrafını onun sayesinde gördü. Ama kıyamet kopmadı…
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve milletvekilleri çok uğraştı, Cemile’nin defnedilmesine izin verilmesi için.
Olmadı.
Cemile tam üç gün yattı o derin dondurucuda.
Üç gün sonra ambulansın gidişine izin verildi. Ancak dokuz gün süren uğraşlar sonucunda gömebildi Çağırga ailesi 10 yaşındaki kızlarını.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Cizre’de sivil ölüm yok” dediği günlerde yaşandı bu olay.
Trol hesaplar ve kimi yandaş medya da boş durmadı. Ortalığı bulandırmak ve kafaları karıştırmak için paylaşılan bir fotoğraf üzerinden yola çıkarak “yalan“ demeye başladılar. “O fotoğraf İsrail saldırısında Gazze’de öldürülen bir çocuğa ait“ diyorlardı.
Evet, Gazze’de İsrail saldırısında ölen 2 yaşında bir bebeğin cesedi hastane morgunda yer olmadığı için derin dondurucuya konulmuştu. Fotoğrafı da sosyal medyada yer almıştı.
“Araştırmacı Saray medyası“ bu fotoğrafı görmüş ve “Cizre yalanı“ demişti ama Cemile’nin derin dondurucudaki kefenli fotoğrafını yok saymıştı.
Cizre Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı Cemile’nin ölümü için. Ama hiçbir fail bulunamadı!
Sadece onun için de değil, ilçede daha sonra da defalarca tekrar eden sokağa çıkma yasakları sırasında yaşamını yitiren 110’a yakın sivile ilişkin başlatılan soruşturmaların birçoğunda da ya fail bulunamadı ya da takipsizlik kararı verildi.
4 Ağustos 2018‘de Cemile’nin öldürülmesine ilişkin soruşturmada savcılık “Daimi arama kararı” verdi, yani olayı zaman aşımına bıraktı.
Savcılığa göre Cemile “Nereden geldiği tespit edilemeyen bir kurşunun vücuduna isabet etmesi sonucu ölmüştü.“
Ve dosyada tek bir şüpheli olmadığı için zaman aşımı dolana kadar failler aranmaya devam edecekti!
Cemile’nin öldürülmesinin üzerinden tam dokuz yıl geçti. Ve bugün öğreniyoruz ki meğer savcılık da olayın Cizre’de değil Filistin’de geçtiğini sanıyormuş!
Mezopotamya Ajansı’ndan Mahmut Altıntaş’a konuşan anne Emine Çağırga anlatıyor:
“Cemile bir çocuktu. Hiçbir şey yapmamıştı. Devletin silahıyla katledildi. Ancak inkar ettiler. ‘Biz yapmadık‘ dediler. İnkar ettiler ve ‘Bu olay Filistin’de yaşandı‘ dediler. İşte kızım burada dedim. Ancak kabul etmediler. Cenazesinden üç kurşun çıktı. Ancak katilleri cezalandırılmadı. Dokuz yıldır bir mahkemesi bile görülmedi.
Bir defa savcılıkta şahitleri çağırdılar. Komşularımız gidip olayı anlattı. Savcı yine ‘Bu olay Filistin’de yaşandı‘ dedi. Babası, Cemile hakkında çıkan haberleri göstererek savcıya bağırdı. Savcı, ‘Kusura bakmayın bilmiyordum‘ dedi. Ancak yine katiller cezalandırılmadı.“
Herhalde savcı trol hesapları takip edip, yandaş medyayı okuyormuş.
Evet Filistin’de çocuklar öldürülüyor. Belki de Filistin’de çocuklar öldürülmesin diye en yüksek ses AKP’lilerden çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’nin dünyanın en büyük çocuk mezarlığına dönüştüğünü söylüyor, Birleşmiş Milletler’i somut adım atmaya çağırıyor.
Ama Türkiye’de Cizre’de sokağa çıkma yasakları sırasında öldürülen bir çocuğun, Cemile’nin ölümü “Filistin’de yaşandı“ denilerek kapatılmaya çalışılıyor. Olmadı, sonsuzluğa ışınlanıyor.
Neden mi?
Çünkü Cemile (Cizir) adı gibi dili de inkar edilen bir Kürt.
Tıpkı öldürülen diğer Kürt çocukları gibi onun da failleri yargı önüne çıkarılmıyor.
Tam dokuz yıldır buzdolabı gördüğünde acısını yeniden yaşayan anne Emine Çağırga boşuna “Kürtleri yok sayıyorlar“ demiyor.