İSİG Mart Ayı İş Cinayetleri Raporu verilerini Beşiktaş’ta gerçekleştirdiği basın açıklaması ile duyurdu. Rapora göre, Mart ayında en az 142 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yapılan açıklamada yüz binlerce işçinin işten atılmasında patronların silahına dönüşen KOD 29’un iptal edilmesi istendi.
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), birçok sendika ve çeşitli iş kollarından işçilerin katılımıyla dün akşam saatlerinde Beşiktaş İskele Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklamasında “Mart Ayı İş Cinayetleri Raporu” açıklanırken, işçilere son dönemde uygulanan “Kod-29” zulmünün iptal edilmesi gerektiği vurgulandı.
Mart ayında en az 142 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti
Ulusal ve yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Mart ayında en az 142 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti:
142 emekçinin 123’ü ücretli (işçi ve memur), 19’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…
Ölenlerin 7’si kadın işçi, 135’i erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, eğitim ve sağlık işkollarında gerçekleşti…
Üç çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi ölümleri tarım işkolunda gerçekleşti…
51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 40 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, maden, büro, eğitim, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, sağlık, konaklama ve belediye işçileri…
4 göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 2’si Suriyeli, 1’i Afganistanlı ve 1’i Sırbistanlı…
Ölen işçilerin 8’i sendikalı. Sendikalı işçiler eğitim, metal, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu…
Ölümler en çok ticaret/eğitim/büro, tarım, taşımacılık, inşaat, sağlık, maden, metal, konaklama, güvenlik ve belediye işkollarında gerçekleşti…
En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, kalp krizi ve intihar…
En çok ölüm İstanbul, İzmir, Sakarya, Ankara, Kocaeli, Antalya ve Gaziantep şehirlerinde meydana geldi.
Kod-29 iptal edilsin
Açıklamada, kamuoyunda “Kod-29” olarak bilinen ve işçinin iş sözleşmesinin işveren tarafından İş Kanunu’nun 25-II maddesinde yer alan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” maddesi bahane edilerek işten çıkarmaların durması için çağrı yapıldı. 2020 yılında 176 bin 662 işçi Kod-29 nedeniyle işten çıkarıldığı, 34 bin 145 kadın ve 142 bin 517 erkek işçi Kod-29 bahanesiyle işten çıkarıldığı ve böylece Kod-29 ile işten çıkarılanların sayısı ayda ortalama 14 bin 772 ve günde ortalama 491 kişi olduğu dile getirildi.
Basın açıklamasını Enerji-Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin okudu. Keskin açıklamasına Türkiye’nin dört bir yanında süren tüm işçi direnişlerini selamlayarak başladı.
“İşçi Sınıfına yönelik saldırılara ve Kod-29’a karşı mücadeleye!” başlıklı basın açıklaması şöyle:
“İktidarın salgın yönetimi adı altında işçi sınıfına karşı saldırıları sürerken itirazlar, örgütlenmeler ve direnişler de filizleniyor. Buradan başta Migros Depo, Sinbo, Baldur, Döhler, Ekmekçioğlu, PTT, TÜVTÜRK, Yasin Kaplan Halı ve Güven Boya, Mapfre Sigorta Tur Assist, Bayrampaşa Belediyesi, SML Etiket, Cargill, Uzel, CPS Otomotiv Tekstil ve Bel Karper olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında süren tüm işçi direnişlerini selamlıyoruz.”
“Çarklar dönsün diye işçiler ölesiye çalıştırıldı”
“Salgın sürecinin birinci yılı sona erdi. Bu süreçte çarkların döndürülmesi için işyerlerinde tedbirler alınmadı, işçiler ölesiye çalıştırıldı ve işçi sınıfı birçok saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bunlardan birisi de işten atmalar. Salgın sürecinde sözde işten atmaların yasaklandığı açıklamalarıyla tazminatsız işten atmaların önü açıldı. İş Kanunu’nun 25/2 Maddesi kapsamında işten çıkarmanın “yasal” olması ile birçok işçi çıkış kodu 29 olarak işaretlenerek, haksız-hukuksuz bir şekilde tazminatsız olarak işten çıkartıldı. Yani bu süreçte Madde 25/2’de sıralanan “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” işten çıkarma yasağı kapsamının dışında tutuldu. Böylece bir yandan işten atmalar yasaklandı denirken diğer yandan tazminatsız işten çıkarmaların önü açıldı.
DİSK-AR’ın açıklamasına göre 2020 yılında 34 bini kadın ve 143 bini erkek işçi olmak üzere toplam 177 bin işçi Kod-29 maddesi ile işten çıkarıldı. Yani her ay yaklaşık 15 bin işçi Kod-29 gerekçesiyle işten atıldı.”
KOD 29 işçi çıkarmada patronların silahına dönüştürüldü
“Kod-29 ile işçi çıkartmada patronun beyanı yeterli, hiçbir ispat yükümlülüğü yok. Zaten Madde 25/2 yoruma açık. “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” içinde bulunan “işverenin güvenini kötüye kullanmak”, “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” ifadeleri keyfi işten atmaların önünün açılması anlamına geliyor. Kod-29’dan atılan işçinin kıdem tazminatı gasp ediliyor, işsizlik maaşına da hak kazanamıyor. Ayrıca “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” nedeniyle işten atıldığı için fişleniyor ve iş bulması imkansız hale getiriliyor. Oysa bu dönemde sadece salgında ölümüne çalıştırma koşullarına karşı çıkan, haklarını isteyen ve bu yüzden sendikalaşan işçiler Kod-29 nedeniyle işten atıldı. Yani Kod-29 bir sermaye keyfiyetidir ve temel olarak işçilerin haklarının baskı altına alınması ve örgütlenmesinin engellenmesinin bir ifadesidir.”
“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”
“Bizler bu noktada “Kod-29 kaldırılsın!” şiarını yükseltirken diğer yandan da Kod-29’a karşı direnen tüm direnişlerin koordinasyonunu sağlamalıyız, işçi sınıfının bütününe bu saldırının tekil olmadığını anlatabilmeliyiz ve ortak-birleşik bir mücadeleyi örebilmeliyiz.
Unutmayalım, patronlar hak-hukuk dinlememektedir. Sendika düşmanlığı yapılırken keyfi işten atmalarla gözdağı verilmektedir. İktidar ise nerede bir işçi direnişi varsa orada Valilik kararları veya Hıfzıssıhha Kanunu’na dayanarak yasaklar getiriyor. İşte tam da bu noktada salt mahkeme süreçlerine bel bağlamayan ve oyalanmayan bir anlayışa ihtiyaç vardır. Bu saldırılara karşı bizlerin tek bir cevabı var: Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!”
“Direniş ve dayanışma yaşatır!”
“Yüzlerce işçinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği, binlerce işçinin ise hastalandığı salgın sürecinin ilk yılını geride bıraktık. Bu süreçte patronlar, uluslararası pazardan daha fazla pay almak için fabrikalarda geceli gündüzlü kuralsız bir şekilde çalışmayı artırmaktadır. Ücretsiz izin, Kod-29, işsizlik, hayat pahalılığı derken işçi sınıfı büyük bir baskı altındadır.
Bizler, sadece her ay kaç işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiğini söyleyerek, infografikler yaparak ya da işçiler için salt talepler oluşturarak betimlemeler yaparak gerçeklerin değişmeyeceğinin farkındayız. Bunlar bize ancak yol gösterebilir. Bu süreçte çıkış noktalarımızı ve taleplerimizi bizzat işyerlerinde işçi komite, konsey ve meclislerimizi örgütleyerek hayata geçirebiliriz. Salgın sürecinde birçok işyerinde işçilerin kendiliğinden mücadele deneyimleri başladı. Sınıf sendikalarına düşen görev ise bu deneyimleri sahiplenerek yön göstermek, kurumsallaştırmak ve ülke çapında bir direniş-dayanışma hattını oluşturmaktır: Direniş ve Dayanışma Yaşatır!”