Kariyer.net’in CURIOCITY ile yaptığı araştırmaya göre, 10 yıl öncesine kıyasla, çalışanların daha stresli olduğu düşüncesine katılanların oranı yüzde 86 oldu.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında haftalık ortalama çalışma saatinin en uzun olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Uzun iş saatlerinin yanında iş ve yaşam dengesinin sağlıklı bir şekilde kurgulanmaması, çalışanlarda kaygı ve stresi ivmelendiriyor. Bu anlamda daha mutlu ve sağlıklı çalışanlara sahip olmanın yolu, mesai saatleri süresince verimi artırmaya odaklanıp bu dengenin korunmasından geçiyor.
Yaptığı işin karşılığını alamamak, aşırı iş yükü, uzun mesailer, performansa dayalı rekabetçi anlayış ve yönetici baskıları gibi gelişmeler emekçilerde stres seviyesini de artırıyor.
Kariyer.net’in CURIOCITY işbirliğiyle yaptığı “Çalışma Hayatında Stres” konulu araştırması, çalışanları strese sokan faktörleri ortaya koydu. Çalışmaya, sağlık, eğitim, perakende gibi farklı sektörlerden 1872 çalışan katıldı. Araştırmada, 10 yıl öncesine göre, çalışanların daha stresli olduğu düşüncesine katılanların oranı yüzde 86, yoğun stresin iş değişikliklerinde en büyük etken olduğuna katılanların oranı ise yüzde 89 olarak gerçekleşti.
Çok çalışma, az ücret
Araştırmaya katılan her 10 profesyonelin 6’sı, çalışmalarının karşılığını kazanç olarak alamamayı stres kaynağı olarak görüyor. Yüzde 51’lik bir kesim aşırı iş yükünü stres kaynağı olarak görürken, yüzde 58’lik kesim ise şirketinin yönetim tarzının stres yarattığını belirtiyor. Özellikle hiyerarşinin çok fazla hissedildiği şirket yapılarında, pozisyon seviyesi arttıkça, aşağıya doğru uygulanan güç kullanımı çalışanların yaşadığı stresi artırabiliyor.
Araştırmaya katılanların stres kaynağı olarak gördüğü diğer etmenler; sorumlulukların belirgin olmaması (yüzde 41), çalışma saatleri (yüzde 34-kadın ağırlıklı), beklentileri yüksek yönetici (yüzde 33), yöneticiyle yaşanan iletişim bozuklukları (yüzde 33), çalışılan ortam ve fiziki koşullar (yüzde 31), işi kaybetme kaygısı (yüzde 26-erkek ağırlıklı) şeklinde sıralandı.
Araştırmaya göre, “günümüz çalışanları 10 yıl öncesine göre daha streslidir” ifadesine katılanların oranı yüzde 86 olarak gerçekleşti.
İş başa düşüyor
Araştırmaya katılanların yüzde 85’i işyerinde yaşanan stresin kendilerinde gerginlik yarattığını belirtiyor. Diğer yandan, çoğunluğu kadınlardan oluşan bir kesim ise stresin tahammüllerini azalttığını (yüzde 77), baş ağrısına yol açtığını (yüzde 53), kalp çarpıntısı yaptığını (yüzde 22) ve iştah bozukluğuna neden olduğunu (yüzde 20) söylüyor. Stresin uyku bozukluğu yarattığını düşünenlerin oranı ise yüzde 47.
Araştırmaya katılanlara “Şirketiniz stresi önleyecek ya da azaltacak yöntemler uyguluyor mu? Uyguluyorsa neler olduğunu belirtir misiniz” diye sorulduğunda, her 10 çalışandan 8’i şirketlerinin stresi önleyecek ya da azaltacak hiçbir şey yapmadığını ifade ediyor. Stresle mücadelede en çok başvurulan ilk 10 yöntem; iş dışındaki saatlerde aile ve arkadaşlarla sosyal aktiviteler düzenlemek (yüzde 46), daha çok kafeinli ürün tüketmek (yüzde 33), gün içinde küçük molalar vermek (yüzde 33) olarak sıralanıyor.
(Cumhuriyet)