MUSTAFA KEMAL ERSÖZ yazdı: “Elinde pala ile HDP binasına saldıran lümpen başka bir milletten, Filistinlilerle birlikte direnen Rachel Corrie başka bir millettendir. Charlotte’ta bir siyahiyi vuran polisle Ankara’da Ethem’i vuran polis, üniformasındaki bayrak ne olursa olsun aynı millettendir.
MUSTAFA KEMAL ERSÖZ
Memlekette her daim bir damarı bulunan,kitle tabanı olan, bir kriz yönetim enstrümanı olarak aynı zamanda zımni bir tehdit aracı olarak devletlû, resmi ve gayri nizami şebekelerce hep el altında tutulan,bizatihi örgütlenen, “münferit abi” kod adıyla bilinen “halkımızın haklı tepkisi”, “milletimizin hassasiyetleri”, “milli refleksler” vb. söylemlerle kılıf giydirilen ve her daim korunup kollanan, hatta onun ötesinde bizzat “devletli”, “yetkili”, “hususi vazifeli” “abiler” eliyle örgütlenen linç mekanizması, linçci güruhlar, bir süredir olduğu gibi yine, yeni, yeniden Suriyeli göçmenler vesilesiyle işletiliyor, harekete geçiriliyorken; devlet geleneğinin içrek bir unsuru olan linç kültürü on yıllardır Ermenilere, Rumlara, Alevilere, Kürtlere karşı hangi bahane, yalan, hile, iğrenç provokasyonlarla işletiliyorsa bu defa da aynı aşağılık yöntemlerle Suriyeli göçmene karşı işletiyorken; en pespaye, adi, iğrenç, ırkçı söylemler, aptalca, manüpülatif argümanlarla sabahtan akşama sosyal medyalardan, yerel medyalardan, milliyetçi, ulusalcı tandanslı haber portallarından üstümüze boca edilirken; hülasa dalga boyu hep bir muayyen aralıkta kalan, ırkçı, yabancı/göçmen düşmanı, şoven dalga, Suriyeli göçmenler bahanesiyle bir kez daha yükselirken; yükselen bu dalga nerdeyse gün aşırı irili ufaklı linç, yağma girişimlerine dönüşürken; en nihayetinde İstanbul, İkitelli’de nerdeyse bir pogrom girişimine varırken; hülasa toplum olma vasıflarını aşındıran, insaniyet ve medeniyet hasletlerini erozyona uğratan, ar-hayâ eşiklerini zorlayan, saldırı ve söylemler kesif bir karanlık gibi bir kez daha üzerimize çökerken; Akdeniz sularının üzerinden bir umut huzmesi yükseldi, hepimize halen umudun var olduğunu muştulayan bir yıldız gibi parıldayan Kaptan Carola Rackete’nin diğerkâm, onurlu, yüksek haysiyet sahibi eylemi haber sayfalarına düştü.
Aşırı sağcı İtalya hükümetinin başbakanından içişleri bakanına kadar bir ağızdan, “savaş suçlusu”, “kanun kaçağı”, “korsan” macera arayan hayalperest sorumsuz “zengin”, “beyaz” “alman kadın” olarak yaftalayarak karalamaya çalıştıkları Sea-Watch 3 gemisinin kaptanı Carola Rackete ve 22 kişilik mürettebatı 12 Haziran’da yaptıkları kurtarma operasyonuyla Libya kıyılarında boğulmaktan kurtardıkları 53 göçmenin bulunduğu gemilerini, iki haftadan uzun bir süre İtalya açıklarında uluslararası sularda beklettikten sonra önce İtalyan kara sularına, ardından oradaki 16 günlük uzun, yorucu bir bekleyişin ardından izinsiz olarak İtalyan savaş gemileri ve sahil güvenlik botlarıyla ablukaya alınmış olan Lampedusa limanına ablukayı yararak yanaştırmayı başardılar.
Her ne kadar bu cesur, cesaret ve ilham verici eylemiyle Kaptan Carola Rackete göçmen karşıtı cepheye karşı yürütülen insanlık mücadelesinin sembolü, parlayan yıldızı olmuşsa da -ki bunu şüphesiz ve tereddütsüz bir şekilde hak etmişse de- Kaptan, uzun süredir sürdürülen örgütlü bir mücadelenin parçası, gönüllü aktivisti olarak mücadele yürütüyordu. 2015 yılında Alan Kurdi’nin Ege Denizinde boğularak yaşamını yitirmesinin ardından âtıl durumda olan eski bir balıkçı teknesini satın alarak mare liberium olarak bilinen uluslararası açık sulara açılan, evvela 2016 ve 2017 yılları arasında Malta ve Libya kıyılarındaki kurtarma operasyonlarıyla başlayarak bugün Akdeniz sularının tamamına genişleyen bir sahada üç farklı gemi operasyonuyla denizde mahsur kalan göçmenleri kurtaran ve bu mültecilerin Avrupa’ya kabulleri için hukuki, siyasi ve kamuoyu oluşturma mücadelesi yürüten Sea Watch organizyonu, o günden bugüne yüzlerce göçmeni ölümden kurtarmanın yanında pek çok hukuki, siyasi başarı elde ederken kamuoyu desteği elde etmeyi de başardı. 6 Kasım 2017'de, Libya Donanması'nın engellemesi nedeniyle 20 kişinin yaşamını yitirmesine rağmen 58 kişiyi kurtaran organizyonun Libya Sahil Güvenlik'in sorumluluğunu kanıtlayan video görüntüleri daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde İtalyan devletinin ihalelerine karşı dayanak olarak kullanıldı. 2019 başlarında öncelikle 30 kişiyi, daha sonra da 49 kişiyi daha kurtaran organizyasyon, elde ettiği güç ve destekle İtalya başbakanı sağcı Conte’nin kurmaya çalıştığı göçmen karşıtı cepheyi delmeyi başararak göçmenlerin farklı Avrupa ülkelerine kabulünü sağlamayı başarırken Avrupa Parlamentosunda ve komisyonunda göçmen karşıtı sağcı iktidarlara karşı güçlü bir blokun ve karşı duruşun oluşmasında tetikleyici bir rol oynadı.
Kaptan Carola Rackete’nin son eylemi de işte böyle bir mücadele akışının içerisinde bir parlayış, pik noktasını mimledi. Kaptan ve kahraman mürettebatının kararlı, cesur, inatçı eylemleri, ölüme terk edilmiş onlarca sığınmacının yaşamını kurtarmakla beraber bir yandan da Avrupa hükümetlerinin tutarsızlıklarını, ikiyüzlülüklerini gözler önüne sermeyi başardı. Panik ve korku stratejisine başvuran sağcı politikacıların kifayetsizliğini açığa çıkardı. Avrupa teknokrasisinin insanlık dışı, soğuk ve vicdansız politikalarını ifşa etti. Eylemin neticesinde kaptanın gözaltına alınması ve on binlerce euroluk cezalar ile yıllar sürecek hapis cezalarıyla karşı karşıya kalması baskıcı politikaları deşifre etti. Burjuva demokrasinin süslü şalını yırtarak hudutlarını gösterirken aslında nasıl bir diktatörlük olduğunun görünmesini sağlamayı başardı. Diğer yandan ise bu eylem ve oluşan güçlü kamuoyu desteği, yukarıda bahsettiğimiz zımni göçmen karşıtı blok arasında çatlakların oluşmasına, zevahiri kurtarmaya yönelik yumuşama söylemlerine başvurulmasına neden olurken sol siyasetlerin cesaretlenmelerine, seslerinin daha gür çıkmasına, daha duyulur olmasına vesile oldu.
Diğer bir yandan ise Kaptan ve mürettebatının eylemi, büyük bir dayanışma dalgasının yükselmesine de vesile oldu. Gemi limana girdiğinde hem sevinç gösterileri hem de alkışlarla karşılanmıştı. Halen pek çok Avrupa ülkesindeki İtalyan elçilikleri önünde protesto gösterileri gerçekleştiriliyor. İnternet üzerinden Rackete’ye özgürlük talebiyle düzenlenen imza kampanyasına 50 bine yakın kişi imza attı. Almanya ve İtalya’da Kaptanının hukuki harcamaları ve bir İtalyan sahil güvenlik botuna çarpmasından ötürü alacak olduğu 58 bin euroluk cezanın karşılanabilmesi için başlatılan bağış kampanyalarında bağışlanan miktarlar sadece iki günde Almanya’da 1 milyon euroyu, İtalya’da 400 bin euroyu aştı. Yabancı düşmanlığının, göçmen karşıtlığının ve bunlara bağlı olarak aşırı sağ partilerin yükseliş trendinde olduğu Avrupa’da bu eylem pek çok kişinin sesini yükseltmesine, cesaretle konuşmasına da vesile oldu. Öyle ki Manchester City’nin Katalan teknik direktörü Pep Guardiola dahi twitter hesabından “Carola Rackete. Benim kahramanım. Akdeniz'de hayat kurtarmaktan tutuklandı. Bok içindeyiz!” yazarak desteğini ve hâlihazır duruma tepkisini ifade etti.
Hülasa Reckete ve onun cesur ve cesaret verici eylemi, insanlığa umut veren, ilham veren, ufuk açıcı pek çok yanıyla birlikte memlekette yükselen göçmen karşıtı histerinin kasvetiyle birlikte düşünüldüğünde bir hakikati daha bizlere hatırlattı. Dili, dini, milliyeti her ne olursa olsun ırkçılık, gericilik, bağnazlık bir ve aynı millet; eşitlik, hak, adalet, özgürlük mücadelesi yürütenler bir başka bir millettir. Göçmenleri kurtarmak için açık denizlere açılan Rackete başka bir millet, mültecilere çelme takan gazeteci Lazslo başka bir millettir. Elinde pala ile HDP binasına saldıran lümpen başka bir milletten, Filistinlilerle birlikte direnen Rachel Corrie başka bir millettendir. Charlotte’ta bir siyahiyi vuran polisle Ankara’da Ethem’i vuran polis, üniformasındaki bayrak ne olursa olsun aynı millettendir. Arizona Mesa’da beyaz sağcı bir siyasetçiyle Türkiye’deki sağcı bir siyasetçi, adına konuştuğu din, millet ayrı da olsa aynı dille aynı argümantasyon ve muhteva ile konuşurlar. Karanlığın ve düşmanlığın dilini konuşurlar. Brezilya’da Venezuelalı göçmenleri linçe kalkışan güruhla Suriyeli avına çıkan güruh aynı güruhtur. Sivas’ta Madımak’ı ateşe verenler ile Almanya’da mülteci yurdunu ateşe evrenler aynı kimselerdir. Bu düzlemde düşmanımız bir, dostlarımız ve mücadelemiz de birdir. Yurdumuzsa bütün cihandır. Karanlık ne denli zifiri olursa olsun Rackete’ler hep olacak, onların cesareti de. Unutmayalım ki cesaret bulaşıcıdır. Bir iki üç daha fazla Rackete!