Dev-Genç başkanlığından HDP İstanbul 1. Bölge adaylığına… Mücadele dolu bir hayat Bülent Uluer için devam ediyor. Sosyalist bir devrimci olarak Bülent Uluer ile adaylığını, HDP’yi ve dünden bugüne demokrasi güçlerinin ittifakını konuştuk.
Röportaj:İsa Artar Fotoğraf:Dilce Tanrıverdi
Türkiye halkı aslında Bülent Uluer’i tanıyor. 78’de Dev-Genç başkanlığını yaptınız. Filistin’de mücadele verdiniz, ÖDP’nin kuruluşunda yer aldınız, 95 seçimlerinde HADEP’ten 3. Bölge milletvekili adayı oldunuz. Bir sosyalist devrimci olarak bugün HDP’nin 1. bölge adayısınız. HDP’den aday olmanızda, partinin hangi özellikleri etkili oldu?
Şimdi HDP bir kere bir platform, herkesin görüşünü ifade etmeye olanak sağlayan bir platform. Dolayısıyla hiçbir yerde görüşünü ifade etmeye, görüşünün çoğalmasını sağlama imkanı bulamayan her türden insana; Kürt’e, Çerkes’e, Abhaz’a, Ermeni’ye, Rum’a, Musevi’ye, Alevi’ye, kadınlara, gençlere olanak sağlaması, demokratik bir ortamın oluşmuş olması burada çalışmak için yeter herhalde. Beni en fazla cezbeden bu durum oluyor. Dolayısıyla ben kendimi de burada ifade etme olanağı bulduktan sonra mesele yok. Çünkü her zaman böyle bir platformu insanlar bulamaz. Bu Türkiye’de yeni bir şey. Bu platform üzerinden kendimi HDP’de tarif ettim.
Herkesin de kendini ifade edebileceğini düşünüyorsunuz…
Evet. Herkesin kendini ifade edebilme olanağının olmuş olması… Zaten demokrasinin bence birinci kuralı azınlıkların çoğunluk olma hakkını savunmaktır. Burada bu olanak var, bu olanak üzerinden yürüme şansı elde edebiliriz. Adayların çok renkli olmasından dolayı da görülüyor ki, her türden insan var. Dolayısıyla her kuş kendi cinsiyle uçar, ben de kendi cinsimi bu arkadaşlara uygun gördüm.
Evet, peki Türkiye Sosyalist Hareketi içerisinde HDP bileşeni olan hareketler mevcut, ancak bunun dışında 2015 seçiminde öncesinden farklı olarak, bileşen olmayan, öncesinde Kürt Özgürlük Hareketi ile yakın olmayan hareketler bugün dayanışma içerisinde. Dünden bugüne ne değişti? Kürt Özgürlük Hareketi ve sosyalist hareketin arasındaki dayanışmanın bu denli artması nasıl bir mücadelenin sonucudur?
HDP’nin yaptıkları diğerlerini etkilemeye başladı. HDP’nin kadın kotasını, gençlik kotasını yükseltmesi CHP’yi hatta AKP’yi bile etkiledi. Değişenlerden bir tanesi bu. Mesela şimdi HDP’li olmayıp ama HDP’yi destekleyen 10’dan Sonra hareketi, +1 hareketi gibi hareketler mevcut. Bu hareketler şunu ifade ediyor: Biz HDP’li değiliz, ama HDP’yi destekliyoruz. Bu da Türkiye’de yeni olan ve çok olumlu olan bir şey. HDP’nin olumlu yaklaşımına karşı başka insanlar da olumlu yaklaşıyorlar. Bu Türkiye’de yeni olan bir şey, dolayısıyla yaptıkça öğreniyoruz.
Yani sosyalist hareketlerin dayanışması da bundan sonra artacak gibi görünüyor.
Evet. HDP’li olma şartı da yok bunun için… Çoğalmanın yeni bir türü…
HDP Türkiye’deki bütün kimliklerin kendini temsil edebildiği bir parti. 550 milletvekili adayı içinde de bunu görmek mümkün. Peki siz HDP içinde emek mücadelesinin ve işçi sınıfı taleplerinin nasıl karşılık bulduğunu düşünüyorsunuz?
Şimdi HDP içerisinde sadece sınıf açısından bakarak politika yapmamak gerekli. Çünkü bu bir kitle partisi. Zaten geçmişte bizim yaptığımız bir hata vardı. Her şeye sınıf perspektifinden bakarak çözmeye çalışıyorduk. Halbuki siyahların, kadınların, cinsel tercihi farklı olan insanların sorunları gibi sorunlar sınıfsal değildir. Bu başka bir açıdan bakmamızı gerektirir. Ancak emek eksenli olan her hareket burada kendini ifade edebilir. Daha genel bir ifadeyle ‘hayır’ diyen, düzene hayır diyen, devlet egemenliğine hayır diyen herkes kendini burada ifade edebilir. Dolayısıyla emek cephesinden bakan da kendini burada ifade edebilir, Müslümanlık açısından bakan da ifade edebilir, Alevilik açısından bakan da ifade edebilir. Çünkü sonuç olarak bunların hepsi toplumun en altında kalan gruplar. Dolayısıyla sırf emek eksenli bakılamaz ancak emek eksenli bakanların kendini burada rahatlıkla ifade ettiği malumdur.
Peki emeğin temsiliyeti HDP’de nasıl olacak?
Mesela taşeron işçilik, maden işçilerinin pozisyonu, geçici işçiler, atanamayan öğretmenler… Bunların hepsiyle ilgili vekillerimiz çok sayıda önerge verdi. Hiçbirini ihmal etmedi arkadaşlarımız. Fakat basın yayın kuruluşları bunları öne çıkarmadığı için, sanki bunlarla hiç ilgilenilmiyor, sadece Kürt sorunuyla ilgileniliyor gibi bir görünüm yaratıldı.
HDP sonuçta meclisteki diğer partilerden farklı bir parti. Geçen dönemde en renkli parti olduğunu da gördük. İç Güvenlik Paketinin geçişi sırasında Meclis kürsüsünün işgal edilmesi vs. 2015 seçimlerinin ardından HDP’nin bu tavrı sürdüreceğini ve arttıracağını düşünüyor musunuz?
Bu tavrı arttırarak göstereceğini düşünüyorum. Eğer daha güçlü bir grup olarak girilirse politik etkinliği de daha fazla olacağından, itiraz etmemiz gereken her türlü şeyde daha güçlü bir grup baskısı kurabiliriz. Dolayısıyla toplumsal tabanımız da geçtiğimiz dönemlere göre daha fazla olduğundan politik etkimiz de hem Meclis’te hem toplumda daha fazla olur. Mesela Gezi Parkı konusunda bize haksızlık ediyorlar. İlk kepçenin altında duran Sırrı Süreyya idi. Bunu unuttuk mu? Sebahat Tuncel’di sabahtan akşama kadar orada nöbet tutan. Bu doğru bir eleştiri biçimi değil.
Peki, siz sosyalist bir insansınız, zaten geçmişinize baktığımızda mücadele hayatınızı görebiliyoruz. Onun dışında Çerkes’siniz. Çerkes bir devrimcisiniz. Önümüzde 24 Nisan Ermeni Soykırımının 100. yıldönümü var. Halkların birliğini, kardeşliğini savunan biri olarak bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Şimdi bakın, insanlık tarihi, insanların birbirlerine yaptıkları haksızlıkların da tarihidir. 1876-77’de Rus egemenliğindeki ülkelerini terketmeye mecbur bırakılan Çerkesler, 1915’te de ülkelerini İttihatçıların ve Osmanlı’nın baskısıyla terketmek zorunda kalan Ermeniler… Buna benzer dünyada pek çok örnek bulunabilir. Bunların hepsini haksızlığa uğratanlara karşı mücadele vermek gerekir. Bunlar için nasıl uğraş verilir? Hakların iadesini sağlamak, yaşadıkları ülkelerde daha iyi bir yaşam için mücadele etmek. Çerkeslerin anadilleri için, Ermenilerin ise burada kalan mülklerinin iadeleri gibi… Bunların mücadelesini vermek için gadre uğramış ulusun ferdi olmak gerekmiyor, gadre uğramamış olsanız da o ulusun ferdi gibi hissetmek gerekiyor.
Peki siz İstanbul 1. bölge adayısınız. 1. Bölge’nin eksikleri nelerdir? Seçilmeniz durumunda burada ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
En büyük sorunlardan bir tanesi varoşlar. Varoşlar çok büyük sorun yaşıyorlar. Ve de yeniden yıkıp yapma binalar… Mesela Fikirtepe’de olduğu gibi… Senelerdir süren inşaat sorunu var insanlar evlerine hala yerleştirilemedi. Ulaşım sorunu var, bunlar belediyeyi ilgilendirir gibi görünse de merkezi hükümeti de ilgilendiren şeyler dolayısıyla parlamentoyu da ilgilendiren şeyler, gençliğin sorunları var, yeşil alanların tahribi hızla devam ediyor ve bunları engellemek gerekiyor.
Peki HDP sizce nasıl bir sonuç alacak?
Bunu tahmin etmek çok zor, ben bu seçim tahminlerinde becerikli değilim.
Yani barajdan ziyade, 7 Haziran’dan sonra bizi nasıl bir HDP bekliyor?
7 Haziran’dan sonra HDP’nin barajı geçmesi Türkiye’de çok önemli bir politik değişikliğe neden olur. Sadece milletvekili sayısının artmasıyla sınırlı değil bu, politik bir değişiklik olur. Ve 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nin Meclis’e girmesinden sonraki en büyük atağı yapacaktır böylelikle… Parti olarak girerek. Daha önce bağımsızlar üzerinden 35 vekil çıkarıldı, ancak parti olarak girmiş olmak, Türkiye’de egemenlerin kurduğu barajın üzerinden atlamak ve barajı yıkmak egemenlere verilen büyük bir ders olacaktır.