Ağacın gölgesini satan, satamadığında kesen kapitalist ekonomiler, neoliberal renge bürüneli kaç on yıllardır bizi sıtmaya razı ederek, sattığı gölge yeterince kâr etmediğinde kestiği ağaçtan bir hışım ürettiği dayanıksız sandalyeyi üç beş yılda bir yenileterek bu sistemin gönüllü köleleri kıldı.
Sağlığımızı bir tüketim nesnesi, bizleri de sağlığımızın peşinde müşterilere dönüştüreli de çok oldu. Sosyal güvenliği finansmana, sağlığı taşeronlara emanet ettik. Sağlık emekçileri ürettiğini satmaya mecbur bırakılıp, satın alanlar da üretim hızından niteliğine her aşamaya müdahale ediyor artık. Hekimliğimizin en önemli değerlerinden birini, mesleki özerkliğimizi, klinik bağımsızlığımızı teslim etmeye zorlanıyoruz durmadan.
Birinci basamakta aile hekimliğine geçişi allayıp pullarken sağlık ocaklarını, verem ve sıtma savaş dispanserlerini köhnemeye terk etmiş, ekibin üyeleri emekli oldukça kadrolar birer birer kaybolmuş, bütüncül bir hekimlik uygulaması ile koruyucu, önleyici sağlık hizmetlerinin dayanağı genel pratisyenlik değersizleştirilerek kışkırtılmış bir uzmanlık talebi ile birinci basamağın içi boşaltılmıştı. Şimdi sıra aile hekimliklerinde… Formüllere indirgenmiş bir hekimlik yapmaya zorlanıyorlar kirasını ödedikleri apartman dairelerinde, kendi satın aldıkları aletlerle, çalıştırdıkları sağlık emekçileriyle. Cari ödeme altında kamusal kaynaklardan yapılan ödemeler ne can yakan kiralara ne dövize endeksli malzemeye yetiyor. İlaç reçete ederlerse alacakları ücretten kesiliyor, hastaneye sevk ederlerse ödemeler eksiliyor. Kararı artık hekimler değil, toplumsal sağlığımızı güvende tutmak yerine finans kapital işine soyunanlar veriyor. Beyaz önlüklerimizi yavaşça yere bırakıp, geri çekilmemizi söylüyorlar. İnsan yaşamını koruma görevinden vazgeçmemizi.
Kolay değil, bizi sıtmaya razı edenlere direnmek. Üç beş yüzyıldır ellerinde tutabildikleri üretim araçlarıyla, rıza üretebilme konusunda çok mahir oldukları da muhakkak.
Ancak aile hekimleri direniyor. Bölgeselden listeye dönüştürerek toplumdan ayırmaya çalıştıkları hekimler hâlâ mahallelerde, toplumla iç içe. Mahallenin de verdiği güçle dirençlerini de toplumsallaştırabiliyorlar. Bugün iş bırakmalarının son günü. Üç gündür alanlara çıkıp, hekimlik yapmak istediklerini haykırıyorlar. Talepleri hepimiz için:
1-Kamusal bir hizmet olan birinci basamak sağlık hizmetlerinin fiziki ve tıbbi donanımı ve aile sağlığı merkezleri kamu tarafından sağlanmalıdır. Halkımıza nitelikli bir sağlık hizmeti sunabilmemiz için yeterli zaman ve olanak sağlanmalıdır.
2-Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar Aile Sağlığı Merkezi sayısı hekim başına 2.000 nüfusu aşmayacak şekilde artırılmalıdır.
3-Kadrolu ve güvenceli yeterli hemşire, ebe, teknisyen görevlendirilmeli, aşılama ve diğer koruyucu hekimlik uygulamaları desteklenmeli, geliştirilmelidir.
4-Kadrosuz, güvencesiz bir şekilde çalışan emekçiler (gruplandırma elemanları) kadroya geçirilmelidir. Aile hekimlerine ve tüm sağlık emekçilerine emekliliğe yansıyacak tek kalemden oluşan, insanca yaşamaya yetecek düzeyde, izin kullandıklarında, hastalandıklarında, çocuğu olduğunda veya ailesinden biri öldüğünde kesilmeyecek maaş ödenmelidir.
4-Gelire katkısı %20’yi geçmeyecek ve yapılan hizmetin niteliğini ödüllendiren bir performans uygulamasına geçilmelidir.