HDP, egemen sınıflara* ve zümrelere karşı, ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlanıp horlananların, yok sayılanların buluştuğu adres.
91 yıllık TC, koynunda iki statüko büyüttü. Biri, CHP ile simgeleşen Kemalist statüko, diğeri AKP ile simgeleşen neoliberal/ılımlı İslam statükosu. HDP ise, her iki statükoyu yıkmayı hedefleyen, özgürlükçü, eşitlikçi yeni bir toplumsal inşaayı hedefleyen ve mevcut sistemden bu kopuşu nedeniyle kendisine üçüncü yol diyen devrimci/demokratik bir odak.
HDP kısacık ömrüne bakılarak değerlendirilemez. İçinde yer alan siyasal gelenekler açısından yüzyılların mücadelesini, deneyimini bağrında taşımakta. Önemli bir teorik birikimi, pratiği ve örgütsel deneyimi bulunmakta.
Sosyal taban açısından ülkenin yerelliğini yakalayabilmiş tek siyasal yapıdır. Ne kendisini Türkiye’nin tek partisi olarak lanse eden AKP, ne de her geçen gün siyasal alanı daralan CHP ile karşılaştırılıp, kıyaslanamaz.
HDP, devrimci/demokratik bir programa sahip olduğundan toplumun içinde sorunu olan tüm sosyal gruplar ve sınıflarla buluşabilme potansiyeli, bu toplumsal grupların sesi olma olasılığı en yüksek partidir.
Ne AKP ne CHP
Oysa kendisini İslamcı, muhafazakâr, tekçi, neoliberal ve cinsiyetçi olarak tanımlayan AKP, farklı inançlar, uluslar, LGBTİ, kadınların özgürlüğü, emeğin sömürüsü, ekoloji ve özgürlükler noktasında toplumu kucaklayacak perspektife sahip olmadığı gibi, ayrımcı siyasetin üretildiği zehirli bir alan olarak kalmaya mahkum.
CHP, Kemalizm’in Türkçü, tekçi, İslam motifli, kadın ve emekçi düşmanı politikalarıyla halefi AKP’den farklı değildir. Onun farkı, laiklik ki o da İslam’ın devletçe beslendiği bir laikliktir. Esas farklılık CHP’nin devlet sınıflarına (ordu, bürokrasi, yargı, vs.) dayalı militarist kimliğiydi.
Kısaca AKP ve CHP ancak toplumun muhafazakârlaştırıldığı, cinsiyetçi, emeğin sömürüldüğü, militarist, milliyetçi, kendi elit kesimlerini oluşturan politikaların üretim merkezleri olabildiler/olabilirler.
HDP’nin varlığı, n’için böyle bir siyasi odağa ihtiyaç duyulduğu sorusunun cevabı toplumun bu iki rejim tarafından sıkıştırılmışlığı üzerinden anlaşılabilir.
HDP, iki statüko tarafından sıkıştırılmış toplumda özgürlüklerin arttığı, eşitliğin örüldüğü, kültürel zenginliklerin desteklendiği, refah düzeyinin arttığı, kolektif bir demokratik ademi merkeziyetçiliği savunmakta.
HDP’nin dönüşümü aceleye getirilmemeli
HDP’nin toplumsal alana yönelik yapılması gerekenlere gelmeden, kurumsal yapısı ile ilgili konuşmakta fayda var.
HDP, birbirinden programatik olarak farklı kurumlardan ve farklı farklı öncelikleri olan bireylerden oluşmakta. Aynı zamanda farklı ideolojik çevreleri buluşturan bir zemine sahip. Muhafazakarlardan, devrimcilere, feministlere, LGBTİ’lere, Alevilerden İslamcılara, inanmayanlara, Kürt Özgürlük Hareketi’ne (KÖH) dek geniş bir yelpazeden bahsediyoruz.
Batıda BDP’nin ayrı kurumsal kimliğini sonlandırarak HDP’ye katılma kararıyla yeni bir durum ortaya çıkmakta. Tartışma, programatik ve pratik siyasetin içindeki mayınlı alanların yanı sıra, parti olarak HDP’nin başkalaşmasını da kapsıyor.
HDP bu başkalaşımla daha güçlenecektir, ancak programatik ve kimi pratik ihtiyaçlar açısından zorlanmamalıdır.
KÖH’ün mücadelesinin ulaştığı sınırlar açısından HDP’nin yapısal olarak değişmesine duyduğu zaruri ihtiyaç, diğer bileşenler açısından zorlayıcı bir durum değil. HDP’nin (yapısal olarak) mevcut haliyle devam etmesi, BDP dışındaki diğer yapılar ve bağımsızlar için “yapay” bir gündem.
Bu haliyle HDP’nin yapısal dönüşümü aceleye getirilmeden, derin ve doyurucu tartışmalarla ele alınıp, ortak yol ve yöntemler bulunmalıdır. Süreç dar zamana sıkıştırılıp, yaratılan bu devasa imkân berhava edilmemeli.
Kuşku yok ki, HDP içindeki tüm kesimler HDP’yi sahiplenmekte, sıkı sıkıya sarılmaktalar. HDP herkes için vazgeçilmezdir.
Ancak bu yetmez. HDP çatısı altında buluşan birbirine “benzemezleri” bir arada yürütecek sihirli bir değnek olmasa da tüm bu tartışmalar sürerken diğer yandan toplumun sorunlarının çözümlerine yönelik siyasetler üretilmelidir.
Masa başı siyasetten vazgeçip, sokaklara, alanlara inmeliyiz. Devasa sorunlarımız var, bu sorunlara derman HDP olacaksa -ki tek alternatif HDP’dir- sorunlarımızı tanımlayıp, politikalarımızı örmeliyiz. Sözümüzü hayatın içinde sınayarak yol alıp, mücadele alanlarımızı genişletmeliyiz.
*Sınıflar diye çoğul kullanmamın nedeni işçiler gibi patriarkal sömürü siteminde erkeklerin ezip sömürdüğü kadınları da sınıf olarak tanımlamamdır.