Suriye’nin Kürt bölgesi Rojava’da halkın Esad güçlerini kovup, rejimin tüm kurumlarını dağıtarak, halk meclislerine dayalı demokratik özerk yönetimi kurma adımının üzerinden bir buçuk yıl geçti. Bu bir buçuk yıl içinde, 3 bini aşkın devrim savaşçısı ölümsüzleşti. AKP iktidarı çetelere desteğini sürdürürken, sınır kapıları kapalı olduğu için bir nevi devrimin nefes boruları haline gelen illegal sınır kapılarına duvar örmeye başladı.
Devrim, saldırı, kuşatma ve ambargo altında kadınların öncülüğünde ilerliyor. Rojava devrimi bir kadın devrimidir. İki nedenle.
İlki, devrim ilk olarak kadınların yaşamını değiştirdi. Rojava’nın Efrin bölgesinde kaldığım 10 gün boyunca konuştuğum, dinlediğim, tartıştığım 15’inden 70’ine, YPJ savaşçısından ev emekçisi kadına hepsinin söylediği, devrimle birlikte yaşadıkları özgürlük duygusuydu.
Kadın Akademisi’nin kapısında elinde kalaşnikofla nöbet tutan 70 yaşındaki 5 çocuk annesi Hanefi’den, 17’sinde Şehit Ruken Kadın Taburu’na katılan Berfin’e, devrim öncesinde tüm dünyası dört duvar evi olan Nura’ya kadar tüm kadınların duygusu, devrimin gösterdiği erkek ve devlet şiddetinden uzak hayattı.
İkincisi, Rojava’da mevzilerden akademilere, adliyelerden asayişe devrimin tüm kurumlarında kadınların etkin ve öncü varlığı.
Tüm hayatını devrime adayarak, aktif savaşa katılan, profesyonel birliklerde yer alanların yüzde 60-70’i kadın.
Halk Meclislerine paralel Kadın Meclisleri
Rojava’da devam eden eğitim seferberliğinin hem eğitileni hem de eğiteni kadınlar. Kurulan Kürtçe dil okulları ve eğitim akademilerinde kadınlar ders veriyor, kadınlar ders alıyor. Sınıflardaki yaş çeşitliliği de yine dikkat çekici. 7 yaşındaki bir çocuktan 70 yaşındaki bir kadına, tüm kadınlar devrim için öğreniyor, öğretiyor.
Kadınlar, devrimin eşitlikçi yönünü de kurdukları mekanizmalarla güvence altına almaya çalışıyor. Halk Meclislerine paralel olarak kurulan kadın meclisleri, YPG içerisinde oluşturulan kadın taburları (YPJ), kadın merkezleri, kadın akademileri, kadınların varlığını geleceğe taşıyacak mekanizmalar.
Kadınların siyasete katılımının yanı sıra çalışma yaşamına da katılması için kadın atölyeleri oluşturulmaya başlandı. İlk adımı atılarak Efrin’de kurulan tekstil atölyesinde kadınlar, üretimin de içinde yer alıyor.
Rojava kadın devrimi, şimdiden kadınlar için önemli değişiklikler getirdi. Öncelikle, çocuk gelinlerin ve kumalık sisteminin önüne geçilmeye başlandı. Bu konuda TEVDEM’in çıkardığı kanunda, 18 yaşından küçüklerin evlendirilemeyeceği hükmü yer aldı. Bu hükmün uygulanması, kadın merkezlerinin görevi.
Devrimle birlikte artan boşanma istekleri de dikkat çekici. Boşanmak isteyenlerin ne kadarının kadın, ne kadarının erkek olduğu yönünde bir veri yok. Ancak, kadınların, boşanarak özellikle YPJ’ye katılmak istemeleri, eskisi gibi yaşamak istemediğinin göstergesi.
Bütün toplumsal altüst oluşlarda olduğu gibi, Rojava’da da kadınlar, eskisi gibi yaşamak istemedikleri için evlerinden çıktılar, devrimin mevzilerine koştular.
Şimdi bu devrim, o kadınların üzerinde; okulda, hastanede, adliyede, polis merkezinde, akademide, sokakta ve mevzide.
Che’nin dayanışma ile ilgili olarak ezilenlerin mücadele tarihine armağan ettiği sözü hatırlamanın tam zamanı.
“Yapılması gereken direnişçilere şans dilemek değil; onların kaderine iştirak etmektir. Onlara ya ölüme ya da en iyisi zafere dek eşlik etmektir.”
MLKP savaşçısı Serkan Tosun, Che’nin bu çağrısına uydu, Rojava’yı dinledi ve gitti. Serekaniye’de 14 Eylül günü, devrimin mevzilerinde ölümsüzleşti.
Yoldaşlarının adlandırmasıyla Mazlum, bugünün Che’si oldu.
Mazlum bugün yolu gösterdi.
*ETHA muhabiri