Kazan’da 22-24 Ekim tarihlerinde düzenlenen 16. BRICS zirvesi kendi tarihinin en önemli kararlarına imza attığı gibi küresel tarihin gidişatı açısından da önemli bir işaret oldu. Bir önceki toplantısında üye sayısını arttırmıştı ama bu yıl aldığı kararlarla Küresel Güney’i finansal kurumlar aracılığıyla birleştirme ve Batı, özellikle ABD egemenliğini kırma sinyallerini verdi.
BRICS, en son genişleme dalgasıyla küresel GSYİH’de G7’den daha fazlasını temsil eder hale gelmişti. Bu son toplantıda geliştirdiği “partner ülkeler” uygulamasıyla, AB’nin zamanında yapmadığı iki katmanlı bir sistemi getirerek, genişlemenin getirdiği bürokratik yavaşlamanın önüne geçirerek, etki alanını arttırmayı planlıyor. Böylece, BRICS üyelerinin etrafında BRICS partnerlerinden oluşan bir “BRICS bölgesi” olacak. BRICS bölgesi, özellikle Çin’in geleneksel arka bahçesi olan Asya’da güçlü olacak. Endozenya, Malezya, Tayland ve Vietnam’ın partner ülke olmasıyla Filipinler ve Avustralya gibi Çin karşıtı ABD müttefikleri ülkelerin bölgedeki etkisi azalabilir. Modi Hükümetinin Çin’le ilişkileri düze çıkaracak adımlar atmasıyla bölgede Çin’i dengeleyen bölgesel süper güçlerin de BRICS etki bölgesine gireceğini öngörebiliriz.
Ancak, BRICS’in etkisini esas arttıracak olan, kurmayı planladığı diğer iki sistem: BRICS-Clear denen mali sistem ve BRICS Sigorta Şirketinin kurulması.
BRICS-Clear, hem BRICS içi ticaret hem de BRICS ile “ortak” ülkeler arasındaki ticaret için bir ödeme ve takas sistemi. BRICS Clear’ın temel hedeflerinden biri, SWIFT sistemine bir alternatif yaratmak. Ayrıca, BRICS-Clear sistemi içinde, uluslararası işlemlerin ödenmesinde araç olarak ulusal para birimlerinin kullanılmasına öncelik verilmesi planlanıyor. İşlem takasının, BRICS’in finansal kurumu olan Yeni Kalkınma Bankası tarafından yönetilen bir “istiktarlı para” aracılığıyla gerçekleştirilmesi planlanıyor. Bu istikrarlı para modeli AB’deki ‘avro’nun öncülü olduğu için hedefin küresel ekonomide doların hakimiyetini kıracak bir ortaklaşma olduğu düşünülüyor.
Diğer önemli gelişme de, BRICS bölgesindeki ticari işlemlerin sözleşmeleri ve nakliyeleri için Batılı sigorta şirketlerinden bağımsızlığını inşa edecek olan BRICS Sigorta Şirketinin kurulması. BRICS’in kendi sigorta şirketinin olması hem BRICS bölgesini içeriden güçlendirecek, hem de bölgeyle ticaret yapmak isteyenlerin işini kolaylaştırarak BRICS’in etki alanını arttıracak bir kurumsallaşma.
BRICS’in etki alanının bu kurumlar etkisiyle artması sonucu Batılı ülkelerin ticaret hacminin yüzde 5 ila 10 arasında azalmasına ve dolar ile avronun uluslarararası ticaretteki hakimiyetinin kırılmasına yol açabilir. Bu yöntem, Çin’in daha önce denediği doğrudan ‘dolarsızlaşma’ yönteminden daha etkili, çünkü o zaman bu öneri Hindistan ve Brezilya tarafından fazla çatışmacı bulunarak reddedilmişti. Bu yöntemle, ik etapta yüzde 20 civarında olsa da beş yıllık süre zarfında yüzde 70’lere çıkabilir. BRICS’in ağırlığı Asya’ya kaydığı için bundan ABD, AB’den daha çok etkilenecektir.
Peki, BRICS’e üye 9 ülkenin yanısıra 13 ülke daha bu BRICS bölgesine katılmaya neden karar verdi ve neden şimdi?
Nasıl Ukrayna Savaşı Avrupa için bir kırılma anı olduysa, Gazze Savaşı da Küresel Güney için benzer, ve aslında bağlantılı, bir kırılma anı. Ukrayna Savaşı, Avrupa için savaş tehditi olmadan ekonomiye odaklanabileceği bir bölgesel düzenin yıkılışını temsil ediyor. Askeri güvenlik kaygılarına; gaz sıkıntısından dolayı enerji güvenliğine, tedarik zincirlerinin bloke olmasından dolayı tüketim pazarlarının güvenliğine dayalı kaygılar da eklendi. Üstüne, Çin’le kurdukları yüksek teknolojili üretim ağlarının kendi aleyhlerine dönmesi eklendi. Bu kaygılara bir yanıt olarak, geçen hafta da bahsettiğim üzere, artık siyasi reformlar karşılığında kalkınma yardımlarına dayalı modeli bir kenara bırakarak, Avrupa’nın kendi “stratejik özerkliği”ne odaklanacak bir ekonomik politika izlemeyi değerlendiriyorlar. Ukrayna’ya verdikleri desteğin arkasında da aslında böyle daha uzun vadeli ve küresel ölçekte kaygılar var. Çin’i Rusya’nın en büyük destekçisi gibi göstermeye çalışmanın arkasında da böyle bir kutuplaşma eğilimi bulunuyor.
Ancak, esas kutuplaşmayı yaratan bu tutumun kendisi, çünkü Ukrayna için tüm dünyanın seferber olmasını bekleyen Batı Gazze için dilini yutmuş durumda. Gazze’de yaşananlara üye devletlerin ve AB’nin ses çıkarmıyor oluşu kendi sivil toplumlarının bile tepkisini çekiyor ama esas Küresel Güney ihanete uğramış hissediyor. Gazze, özellikle sömürge geçmişinden gelen Küresel Güney ülkeleri için, Müslüman nüfusları olmasa bile, sembolik bir öneme sahip. Batı’nın Gazze karşısındaki sessizliği, sadece Batı yanlısı Ukrayna’yı destekliyor olmaları, AB’nin Küresel Geçit’in kalkınmacı ve sürdürülebilir hedeflerinden vazgeçmesiyle birleşince, sömürgeci ilişkilerin aslında çok da ortadan kaybolmadığı izlenimi yaratıyor.
BRICS bölgesindeki ülkelerin hepsi elbette ki her konuda birbiriyle aynı fikirde değil. Gazze konusunda bile BRICS üyesi ülkeler arasında hâlâ farklar var. Ancak, düne kadar genişlemeyi kaldıracak kurumları bile olmayan BRICS’e bugün bu kadar nur yağmasının nedeni Küresel Güney’in Batı’nın (yeniden) yaratmakta olduğu kutuplaşmadan hoşnutsuzluğu.