Özgül SAKİ Brezilya izlenimlerini yazdı: “Covid-19 pandemisinin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan, Jair Bolsonaro’nun daha ilk günden alınan tedbirlere karşı adeta savaş açmış olması Brezilya’da dün akşam gerçekleştirilen darbenin gerekçesi olarak gösteriliyor.”
Arjantin kaynaklı Lapoliticaonline isimli sitede yayınlanan habere göre 31 Mart Pazartesi günü Bolsonaro’nun yetkileri yapılan bir “beyaz darbe” ile General Walter Braga Neto’ya devredildi. Savunma Bakanı ve üç Kuvvet Komutanı’nın imzası ile açıklanan belgede, darbenin Covid-19 pandemisinin yol açtığı kriz döneminde yeni bir yönetim biçimine duyulan ihtiyacın zaruriyetinden kaynaklandığı ifade ediliyor. Brezilya medyasında “fiili başkan” diye anılan General Walter Neto Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütürken Şubat ayında hükümete girmiş ve Meclis Başkanı olarak görev yapmaya başlamıştı.
Ancak bu darbenin aslında bakanların, askeri komutanların ve hatta Bolsonaro’nun dahil olduğu bir anlaşmanın sonucunda gerçekleştiği yorumları da yapılıyor.
Bu kararın çok önceden askeri komuta tarafından alındığını, ABD’nin Latin Amerika devletleri üzerinde “militarize demokrasi” tipi yönetimlerle hegemonya kurma girişiminin bir parçası olduğu da yazılanlar arasında.
Covid-19 pandemisinin Brezilya’da yaygınlaşmasına zemin hazırlayan, Jair Bolsonaro’nun daha ilk günden alınan tedbirlere karşı adeta savaş açmış olması darbenin gerekçesi olarak gösteriliyor.
Bolsonaro’ya karşı genel grev çağrısı
Covid-19 nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi kararı verdiği tarihte neredeyse bir aydır Brezilya’da bulunuyordum. Amazon Bölgesi’nde yaklaşık üç hafta kaldıktan sonra Sao Paulo’ya gelmiştim. Topraksızlar Kır İşçileri Hareketi’nin (MST) topraklarında olacak, okulu ziyaret edecek ve de 20-22 Mart tarihleri arasında yapılacak hasat şenliğine katılacaktım. Ayrıca ülkenin en büyük konfederasyonu İşçilerin Birleşik Merkezi (CUT) günler öncesinden 18 Mart tarihini Bolsonaro’nun icraatlarına karşı Ulusal Mücadele Günü ilan ederek genel grev çağrısı yapmıştı.
Ancak Sao Paulo ve Rio de Janeiro’da 17 Mart tarihinde Covid-19 nedeniyle ilk ölüm haberi alındıktan hemen sonra acil durum ilan edildi. Bunun üzerine sokak eylemlerinin tamamı iptal edildi. CUT 18 Mart’taki genel grev çağrısını dönüştürerek herkesi kaldıkları mekanlarda taleplerini dile getirerek ses çıkartmaya çağırdı. Eylem çok yaygın ve etkiliydi, “Bolsonaro İstifa!” en fazla seslendirilen slogan oldu.
Acil Durum Platformu kuruluyor
18 Mart Eylemi’nden bir hafta sonra, Korkusuzlar Cephesi (Frente Povo Sem Medo) ve Brezilya Halk Cephesi (Frente Brasil Popular) "Hemen her gün Başkan Jair Bolsonaro'yu reddettiklerini ifade eden milyonlarca Brezilyalı'nın sesine güç katmak ve mevcut ekonomik krizin, yeni konoravirüs salgınının sonuçlarını azaltmak için” Acil Durum Platformu’nun kurulduğunu açıkladılar.
Bu platform CUT’ın, MST’nin de içinde olduğu, siyasi partiler, sendikalar, işçi ve meslek örgütleri, yerli hakların örgütleri, feministler, LGBTi+ ve kadın hareketinin bileşenleri, ekoloji, öğrenci ve gençlik hareketlerinden oluşan hatta bazı kiliselerin de desteklediği oldukça geniş bir bileşime sahip.
Açıklama metninde “Toplum için olan temel politikaları yok eden, kasıtlı olarak en çok ihtiyaç duyanların sosyal haklarını ortadan kaldıran, kaos, sefalet ve açlığı teşvik edenlerin çıkarlarına hizmet eden, kapitalist toplum modelinin bağırsakları, bir ultra-neoliberal projenin Modus Operandi’ni* tekrar teyit ediyorlar ve güçlü özellikleri faşist olmaları. (…) Sadece hergün kaldığımız mekanlardan ses çıkarmakla olmaz. Dünyayı ve insanlığı iyileştirmek için uzun vadeli yapısal önlemlere de ihtiyacımız var” denilerek mücadele çağrısı yapıldı.
Bu çağrılar ekseninde her akşam saat sekizde #Panelaço ( Ses çıkartma, talepleri haykırma) eylemleri devam ederken MST ve Köylüler ağı (Via Campesina) ise ayrıca ‘17 Nisan Uluslararası Köylü Mücadele Günü'nde güçlü bir eylem örgütleme hazırlığına girişti.
Yapılan eylem çağrısı şu paragrafla son buluyor:
“Evde kalın, ama sessiz değil! Tarlalarımızdan ve kentlerden yaratıcı mücadeleler yapma zamanı gelmiştir; Pencereleri, terasları, bahçeleri ve tarlaları gösteri meydanlarımıza, tencere ve tavalarımızı direniş davullarına dönüştüreceğiz; Kendi bayraklarınızı yapın, afişlerinizi asın, ıslık çalın! Duvarlarımız konuşsun! Bu kriz ve kapitalist hegemonya senaryosunun ortasında gücümüzü ve direnişimizi göstersin; Haydi Dayanışmayı Uluslarasılaştıralım!”
Endüsriyel tarım politikalarının, mega projelerin, küresel tarım ve gıda sisteminin yarattığı tahribatın artık farkına varılması, Covid-19 krizinden ders alınarak tarım ve gıda politikalarının topyekün değiştirilmesi gerektiğini ifade eden MST, hem Bolsonaro krizinden hem de Covid-19 krizinden en fazla etkilenen kesimler ile (Afro-Brezilyalı topluluklar, yerli halklar, gecekondu bölgesinde yaşayan yoksul halk kesimleri, kadınlar, sokakta yaşayanlar, güvencesiz işçiler, göçmenler) dayanışma içinde olacaklarını açıkladı.
Bu süreçte diğer suçlarda azalma olurken ev içi şiddet vakalarının artması karşısında, çeşitli kadın grupları, bağımsız feministler, saldırganlarla birlikte aynı evde kalan istismar edilmiş kadınlar ve çocukların gidebileceği yaygın acil konaklama hizmeti talep ediyorlar. Evlerde yaygın biçimde panik butonu uygulamasının da öncelikli olarak yerine getirilmesi bir diğer talepleri.
Bolsonaro: Önlemler “histeri ve kuruntu”dan kaynaklanıyor
Ülkenin Başkanı Jair Bolsonaro ise daha ilk günden Covid-19’un yayılmasını engellemek için alınan tedbirlere karşı adeta savaş açtı. Aşağılayıcı ve küstah tavrıyla önlemlerin “histeri ve kuruntu”dan kaynaklandığını, çalışma yaşamının askıya alınmasının açlığa, sefalete yol açacağını söyleyerek hemen her gün ekranlarda boy gösterdi. "Normale dönmeliyiz. Toplu ulaşım yasağı ve kitlesel ev hapsi, koronavirüs tedbirlerine dahil edilmemeli.” diyerek salgına karşı önlem alan valilere tepki gösterdi. Dahası, Latin Amerika’nın en büyük ekonomisini çalışır durumda tutmak gerektiğini söyleyerek “Brezilya Duramaz” (#BrazilNaoPodeParar) başlığıyla bir sosyal medya eylemi başlattı. Neyse ki federal savcıların isteği üzerine eylem sakıncalı bulunarak hakim Laura Bastos tarafından yasaklandı.
Temel Hizmetler Kararnamesi’ne dini faaliyetleri de ekleyerek kiliselerin açık tutulmasını garanti altına almak istedi. Ancak bu girişimi de Federal Mahkeme tarafından engellendi.
Ulusal Kongre’nin işçilere 600 real ödenmesi için alınan kararı anayasa değişikliği gerekir diyerek engellemeye çalışması Bolsonaro’ya karşı öfkenin daha da artmasına neden oldu.
Sağlık Bakanı Luiz Henrique Mandetta ise ölümlerin hızla artmaya başlamasından sonra, düzenlediği basın toplantısında pandemiyle savaşmak için yeterli donanıma sahip olmadıklarını belirterek, daha fazla yoğun bakım ünitesi ve solunum cihazına ihtiyaçları olduğunu söyledi.
Sao Paulo’da daha ilk günden maske ve alkollü jel bulmak zaten imkansızdı.
Salgının yayılmasında Bolsonaro’nun etkisi
Bugün, 5 Nisan itibari ile ölüm sayısının 445’e vardığı vaka sayısının 10.360’a ulaştığı bildiriliyor. Covid-19 nedeniyle can kayıpları katlanarak artmaya devam ederken yaşamını yitirenler toplu mezarlara gömülmeye başlandı. Vakaların ve ölümlerin yarıya yakını ise Sao Paulo ve Rio de Janeiro bölgesinde, ancak son açıklamalarda virüsün Amazon Bölgesi’nin iç kısımlarına kadar yayıldığı belirtiliyor.
Brezilya’da salgının bu kadar vahim boyutlara ulaşmasında Bolsonaro’nun ilk günlerdeki tutumunun etkisi büyük kuşkusuz ancak bundan çok daha önemlisi başkan seçilmesinin ardından neo liberal politikaların ard arda azgınca uygulamaya konulmasının yıkıcı sonuçlarının açığa çıkıyor olması.
PT (İşçi Partisi) döneminde uygulanmaya başlanan Fome Zero (Sıfır Açlık) ve Bolsa Familia (Aile Çantası) programlarının iptali, Mais Médicos Programı’nı (Daha Fazla Hekim) bitirilmesiyle 9 bin Kübalı doktorun, 2018 Kasımı’nda Brezilya’dan ayrılmak zorunda kalması ve daha öncesinde Temer döneminde Anayasa Değişikliği ile (EC 95) kamusal hizmet alanlarında 20 yıl boyunca yatırımı kısıtlama kararı alınması, yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Tasarısı ile ücretsiz sağlık hizmeti sunan SUS’un (Birleşik Sağlık Sistemi) hedef alınması, yerli halklara ve quilombo adı verilen yerleşim yerlerinde yaşayan Afrika kökenli topluluklara sosyal yardımların kesilmesi bu uygulamalardan sadece bir kaçı.
Yine son bir yıl içinde Amazon Bölgesi’ndeki yıkım ve yağmanın devasa boyutlara ulaşması olayın bir başka boyutu. Daha önce korunmaya alınmış yerli halkların yaşadığı topraklarda madencilik, çiftçilik ve hidroelektrik enerji santrali projelerine izin veren yasa tasarısı Ulusal Kongre’ye sunulmuş durumda. Bolsonaro’nun "Bu rüyanın gerçekleşmesini umuyorum" dediği tasarıya Brezilya Yerli Halkları Meclisi (APIB) üyesi Sonia Guajajara ise "Bolsonaro'nun rüyası bizim kabusumuzdur ve kırımımız olacaktır" diyor. Ayrıca Yerli Topluluklarının Korunmasından Sorumlu Daire’nin (FUNAI) başına eski bir Evanjelist misyoner Ricardo Lopes Dias'ın atanmasıyla da tahribat ve yıkım adeta garanti altına alındı. Brezilya Hükümeti’nin yanı sıra baraj inşaatları ile ünlü enerji şirketi Alstom ile Fransa, mobilya şirketi İKEA ile İsveç, et tedarikini bu bölgeden yapan Burger King ve petrol şirketi Chevron ile ABD, Amazon Bölgesi’nin tahribatının baş sorumluları arasında sayılıyor.
Mücadele Bolsonaro Hükümeti’ne karşı bir siyasal kampanya olarak sürüyordu
Tüm bu süre boyunca Sao Paulo’da benim tanık olduğum şey toplumsal hareketler ve işçi örgütlerinin daha ilk günden bu salgından en fazla etkilenecek kesimlerle dayanışma ağları örerken aynı zamanda Bolsonaro Hükümeti’ne karşı bir direnişi ve isyanı da büyütme kararlılığı ile mücadele etmeleriydi.
Covid-19 salgını krizi sürecine özgü dönemsel taleplerin (temel ihtiyaç maddeleri ve hizmeti üreten işler dışındaki tüm çalışmaların sonlandırılması, ücretli izin, işten çıkarmaların yasaklanması, borçların, kiraların ertelenmesi, herkes için test vs.) yanı sıra anayasa değişikliği 95'in (EC 95) derhal yürürlükten kaldırılması, eyalet ve belediyelerin de dahil olduğu kamu borçlarının ve halka zarar veren tüm reformların, "Emeklilik Reformu” ve “İşçi Reformu” gibi iptal edilmesi, hastanelerin, laboratuvarların, ilaç şirketlerinin derhal kamulaştırılması, halk sağlığını, toprağı, suyu, havayı tehdit eden tüm projelerin derhal sonlandırılması, doların uluslararası bir para birimi olarak askıya alınması, herkes için sağlıklı bedelsiz gıda ve konut gibi dönemsel olmayan talepler ile bu süreçteki mücadele Bolsonaro Hükümeti’ne karşı bir siyasal kampanya olarak sürüyordu.
Başka bir dünya mümkün
Ben ise geçen hafta son uçakla dönmek zorunda kaldım. Brezilya’da yaşadıklarım bana bu süreçte AKP’ye ve de Recep Tayyip Erdoğan’a karşı topyekün bir siyasal mücadele hattını örerken, dayanışma ağları ile de “Başka Bir Dünya”nın mümkün olduğunu gösterebileceğimize dair umut verdi.
Corona virüsü salgını sürecinde yaşanılanlar sınıflar arasındaki uçurumu, bir kez daha ve eşzamanlı biçimde neredeyse bütün ülkelerde tüm açıklığıyla gözler önüne serdi belki ama bu durum kendiliğinden bir mücadele ekseni yaratmıyor.
Direniş ve isyan egemenleri ürküttü
Toplumsal hareketler ve işçi örgütlerinin daha ilk günden bu salgından en fazla etkilenecek kesimlerle dayanışma ağları örerken aynı zamanda Bolsonaro Hükümeti’ne karşı bir direnişi ve isyanı da büyütme kararlılığı ile mücadele etmelerinin egemenleri ürküttüğü ve darbe ile bu direnişi de engellemek istedikleri bir başka gerçek.
Bir kaç haber sitesinde bir gün önce çıkan kısa bilgi yazıları dışında şu ana kadar bu konuya ilişkin başka açıklama paylaşılmadı. Brezilya’daki muhalif yapılar ve siyasi partiler de halen konuya ilişkin bir açıklama yapmış değil. Bir kaç gün içinde durumun biraz daha belirginleşmesi ile daha fazla değerlendirme yapmak mümkün olacaktır.
Not: Yazı içindeki söz edilen alıntı ve yapılan açıklamalara aşağıdaki sitelerden ulaşılabilir.
* Modus operandi
http://www.frentebrasilpopular.org.br/
https://www.cut.org.br/noticias
https://pt.org.br/tag/frente-povo-sem-medo/
http://isyandan.org/makaleler/brezilya-halk-cephesi/
http://www.defesanet.com.br/pr/noticia/36280/Gen-Ex-Villas-BOAS—Importante-Mensagem/ https://www.diariocontexto.com.ar/2020/04/03/brasil-entre-la-pandemia-y-la-feroz-interna-de-bolsonaro-y-los-militares/