Korkut AKIN yazdı: Kayyum rektöre itiraz eden ve “başımızı eğmeyeceğiz” şiarıyla mücadelesini sürdüren Boğaziçilileri tanımak, düş ve düşüncelerini öğrenmek için “Boğaziçi Üniversitesi Ayvalık Okulları Projesi”ne bakmak yeterli olacaktır.
Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri, yerleşim merkezlerinde sosyal kaynaklara erişimi kısıtlı olan çocuklarla çeşitli atölye çalışmaları yapıyor, yıllardır. Gönüllü olarak bu çalışmaya katılan öğrenci ve öğretim üyeleri yaşadıklarını anlatırken kelimelerde mutluluğun izlerini sürebiliyorsunuz.
Bu yılın başında atanmış rektöre (doğrusunu söylersek: kayyum) itiraz eden ve “başımızı eğmeyeceğiz” şiarıyla mücadelesini sürdüren Boğaziçilileri tanımak, düş ve düşüncelerini öğrenmek için “Boğaziçi Üniversitesi Ayvalık Okulları Projesi”ne bakmak yeterli olacaktır.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretmenleri (biliyorsunuz, en yüksek puanlı okullardan biri ve sıkı çalışmayanların orada öğrenci olması pek de mümkün değil), hak ettikleri övgüyü hayata geçirdikleri etkinlikler ve verdikleri mücadelelerle bir kez daha kanıtlıyorlar.
Kendilerinin çeşitli olanakları olduğunun bilincinde, Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde yaşayan çocukların fırsat eşitsizliği karşısında ezilmemeleri, onların da akranları gibi başarılı olabilmeleri için karşılıklı öğrenme süreci başlatmışlar. Bunu da hepimizin görmesi, bilmesi ve (bunu da ben ekliyorum) desteklemesi için kitaplaştırmışlar.
15 günlük atölye çalışmasında Boğaziçililer ne ummuş ne bulmuşlar, gittikleri (burada Ayvalık köyleri) yerlerde nasıl karşılanmışlar ve neler yapmışlar… Burada önemli olan karşılıklı etkileşimle birbirlerini nasıl gönendirip yüceltmişler, görüyoruz.
Çocuklar müthiş bir mutluluk duyuyor bu tür etkinliklere katıldıkça, ama aileleri ikna etmek pek kolay olmuyor. İş var, doğal olarak çocukların yardımına gereksinimleri oluyor ailelerin. Boğaziçili gönüllüler aileleri ikna etmek için ciddi çaba harcıyor. Sadece çocuklarla değil aileleriyle de ilişkiler geliştirilmiş oluyor böylelikle.
Mahalle baskısı…
Çocukların okullarda ve/veya etkinliklerde nasıl davranacaklarını mahalle baskısı belirliyor. Ne gördüyse onu yapıyor veya istiyor çocuk. Cinsiyet farklılığı en belirgini… Kızlar ile erkekler hemen ayrı toplaşıyor ve ister istemez bir rekabet yaratıyorlar. Bir de ırkçılığa varan (Ayvalık’ta Roman ayrımcılığı var ve alabildiğine kaygı verici derecede güçlü) ayrımcılıkla gönüllülerin canla başla mücadelesi… Ben bile istedim o etkinliklere katılmak, koşuşturmak ve öğrenmek… Muhakkak ki yorucu, ama bir o kadar da mutluluk verici bir etkinlikler bütünü…
Çocukların gün içinde birbirlerine kaynaşmalarının, evlerine taşıdıkları o barış içinde birlikte yaşama duygusunun hepimize iyi geleceği kesin. Zaten asıl sorun da birbirimizi anlamamakta diretmek. Tabii, egemen erkin okullar ve medya aracılığıyla körüklediği “ben en iyiyim” mantığıyla dolmak da söz konusu.
Hepimiz katılabilsek…
Gerek gönüllülerin gerekse çocukların, hatta ailelerinin bir devrede aldıkları yol inanılmaz uzun. Boşuna demiyorlar, “bir musibet bin nasihatten evladır”. Yaptıkça, gördükçe daha bir içselleştirerek öğreniyoruz. Bir etkinlikte, birinin fotoğrafını çekmek için izin almanın gerekliliğini ve bunu kendi ailesine de uygulamak çocuğun sosyal ilişkide karşısındakine değer vermesinin de ilk adımı.
Bu tür atölye çalışmaları çok sık değilse de hemen her demokratik ortamda hayata geçirilmeye çalışılıyor. Keşke hepimiz bu tür çalışmaların, atölyelerin içinde olabilsek… Karşımızdakine değer vermeyi bilsek.
Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır
Geçen hafta insan hakları eylem planı açıklandı ya… Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyeleri gibi ben de eylem planının hakkı ve layıkıyla yapılabileceğine inanmadım. Daha önce “kandırıldık” diyen, bir dediği bir dediğini tutmayan, bundan önceki referandum ve seçimlerde kendisinin seçilmesiyle daha demokratik bir ülke vaat eden bir egemenin sözü pek de inandırıcı gelmedi.
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum atandı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Acıbadem Kampüsü yıkılmaya çalışılıyor, arkasındaki Yıldız Üniversitesi lojmanlarının arazisiyle birlikte ranta teslim edilecek. Validebağ Korusu korunmak yerine betonlaştırılıyor… Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ahmet Altan ve daha birçok siyasetçiyle birlikte haksız yere tutsak alınan öğrencilerden özür dileyerek bu “eylem planı açıklanmış olsa, bir öncekindeki gibi “yetmez ama evet” diyenler olabilir. Bu kez kanmayacağız, bu vaatler suya yazılan yazı sadece. Bu yazıyı yazdıktan sonra 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerinde kadınlara karşı orantısız ve haksız (ellerindeki pankartı bile çok renkli diye engelledi polis) baskı en yakın kanıt.
“Biz Sizleri Çok Sevdik”, [email protected], www.bounyayin.com adreslerinden bağış karşılığı istenebilir. Böylesine güçlü ve güzel etkinlikler yapan bu insanlara karınca kararınca destek olmak demokrasi ve fırsat eşitliği yükümlülüğüdür.
Biz Sizleri Çok Sevdik
Boğaziçi Üniversitesi Ayvalık Okulları Projesi
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi
2020, 162 s.