Şenol Morgül yazdı: “Bu şarkının çok hüzünlü bir hikayesi var” derler, doğrudur, ama benim hikayem başka; ben yıllardır bu şarkıyı, ülkesini terketmek zorunda kalmış bir bestakarın kendisini, ailesini ve halkını bekleyen karanlık geleceğe dair duygularla bestelediği bir şarkı olduğunu hissederek çalıp söylüyorum. Öyle hissediyorum çünkü!
Bedenimizdeki yaralarımız belki kabuk bağlayabiliyor ama vicdanlarımızdaki ve kalbimizdeki yaralar kabuk bağlamıyor. Tersine, daha derinlere akarak birikiyor. Ansızın bir şarkıdan, bir şiirden ya da bir fotoğraftan sızmaya ve sızlamaya başlıyor yeniden. Tıpkı “Kimseye Etmem Şikayet” şarkısında olduğu gibi.
Bir yarayı başka bir yarayla iyileştirmeye çalışmamak ya da bir yarayı başka bir yaraya gölge yapmamak lazım. Hiç farkında olmadan zaman içinde oluşturulan yeni ve yapay bir “ortak hafıza” nın, yine hiç farkında olmadan “yalancısı” olabiliyoruz. Kuşkulanma ve itiraz haklarımızı, kullanmak üzere her daim dilimizin ceplerinde taşımak gerekiyor.
Siyasi Haber’in İndigo Dergisinden seçtiği yazının başlığı, “Kimseye Etmem Şikayet: 13 yaşında tacizciyle evlendirilen bir kız çocuğunun hikayesi” demiş. Dergi, güncel bir yara olan ve şimdilik geri çekilen “Çocuk İstismarı” tasarısına karşı, bir şarkı ve onun öyküsü üzerinden duyarlılık oluşturmaya çalışmış.
Köse Mehmet Raif Paşa’nın kızı İhsan Raif Hanım’ın 13 yaşındayken tacizcisi olan bir adamla zorla evlendirilmesinin ve üç çocukla 14 yıl evli kalıp boşanmasının trajik bir öyküsüdür kastedilen. İhsan Raif Hanım aynı zamanda iyi eğitim almış ve hece vezniyle yazdığı şiirlerle dikkat çekmiş, özel yetenekleri olan kadın. Bazı kaynaklar, Kurtuluş Savaşı’na destek olan öncü kadınlardan olduğunu şarkının sözlerinin kendisine ait olduğunu ve yaşadığı acıyı dile getirdiğini söylüyor. Hatta bazıları daha ileri giderek, besteyi bile kendisinin yapmış olabileceğini söylemektedir
Tüm bu bilgilerden sonra da duygu yoğunluklu bir anımsatmada bulunuyorlar: “Bu şarkıyı bundan sonra dinlerken bir de bu öyküyü düşünerek dinleyin”
Ben bu şarkıyı yıllardır söyler ve dinlerim ama benim hikayem başka!
Bu bilgileri dikkate alıyoruz da, başka bilgileri niye dikkate almıyoruz? Ermeni bir bestekar olan Kemani Sarkis Efendi Suciyan’ın kendi halkının, Ermeni Halkının yarasını, acılarını ve geleceğe dair umutsuz duygularını seslendirdiği bir şarkı olduğuna dair kaynaklar da var. Bestenin Kemani Sarkis’e ait olduğu konusu zaten müzik dünyasının ortak görüşü gibi. Tartışılan, bestenin hangi duygu ve içerikle yapıldığıdır.
Kemani Sarkis Efendi 1885 İstanbul Beşiktaş doğumludur ve Kemençeci Onnik’in oğludur. 1910’lu yıllarda artık tüm İstanbul’da tanınan bilinen bir sanatçıdır. 1915’lerde ise dünyaca tanınan bir sanatçı olur.
1921’de ailesiyle birlikte Fransa’ya “göç” eder ve 1943 yılında ölene kadar da Paris’te yaşar. Sahi; kaynakların 1922’de bestelendiğini söylediği şarkı sizce de neden bestelenmiş olabilir? İhsan Raif Hanım’ın 1890’da 13 yaşında zorla evlendirildiğinde kendisini bekleyen geleceğe dair duyguları mı, yoksa bir halkın kendisini bekleyen karanlık geleceğe dair duyguları mı? Yoksa her ikisi de mi?
Kimseye etmem şikâyet/ Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi/ Baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş/ Korkarım ikbalime
Aras yayınlarından çıkmış “Kemani Sarkis Efendi Suciyan Hayatı ve Eserleri” adlı kitap, ilgili olanların faydalanabileceği bir eser.
“Bu şarkının çok hüzünlü bir hikayesi var” derler, doğrudur, ama benim hikayem başka; ben yıllardır bu şarkıyı, ülkesini terketmek zorunda kalmış bir bestakarın kendisini, ailesini ve halkını bekleyen karanlık geleceğe dair duygularla bestelediği bir şarkı olduğunu hissederek çalıp söylüyorum. Öyle hissediyorum çünkü! Bir şarkı ne zaman güzel değildir?
“Bir şarkı ne zaman güzel değildir
Sonu olduğu zaman
Sonu yoktur çünkü güzel şarkıların
Kimse bir şarkıyı sonuna kadar söyleyemez
Nasıl ki ölüm öldürenlerinse
Ve korku korkmuyor görünenlerin
Şarkı tersine” Edip Cansever