Bedenlerimize örülen kederin verdiği derin acı ve mücadele duygusuyla IŞİD çetesinin insanlık dışı saldırısında yitirdiğimiz yoldaşlarımızı, canlarımızı, devrim şehitlerinianmak istiyorum. Başta aileleri olmak üzere hepimizin başı sağ olsun. Yaralı olan yoldaşlarımıza, canlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Tarihsel her olay kendi imgesini yaratır. Bu imge o olayın kendisini, genel olarak sınırlarını tarif etmek için en vurucu öğedir. Deniz Gezmiş için bu imge son sözleri olan “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! YaşasınMarksizm-Leninizmin yüce ideolojisi” ile birlikte idam sehpasındaki tabureyi tekmelemesidir. Mahir için Kızıldere’de “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” diyerek ölümü ilk göğüsleyen olmasıdır. Mazlum için Diyarbakır zindanındabedenini direniş ve özgürlük ateşiyle buluşturmasıdır. Gezi Parkı için sokak direnişi, Ali İsmail, Ethem, Berkin ve niceleri, Gezi Parkı Komünü ve duvarlardır. SGDF’liyoldaşlarımıza yapılan Suruç katliamında bu imge oyuncak olmuştur. Mesele elbette “üç-beş ağaç meselesi” olmadığı gibi “oyuncak” meselesi de değildir. Bu oyuncak meselesi bugünkü mücadelenin yarına ertelenemez oluşunu göstermesi anlamında ve ancak bugünkü hayatın dönüşümüyle başka bir dünyanın kurulabileceğini göstermesi açısından toplumsal devrimin “kurucu” niteliğini taşımaktadır. Bu kurucu faaliyetin işaret ettiği perspektif, Rojava Devrimi ve onun yol haritası olan demokratik uluslaşma ve bu uluslaşmanın mihenk taşı olan anti-kapitalist bir yolun imkânı ve inşa uğraklarıdır. Bu perspektif, gerek bölgesel düzen güçlerinin gerekse hâkimiyet sahasını genişletmek(ideolojik-politik) ve baş ittifakı AKP hükümeti ile Türkiye’den gerekli desteği daha fazla görmek(coğrafi-askeri) için IŞİD’in işine gelmediği gibi onu tehdit eden bir stratejik yoldur. İşte IŞİD tam da bu yolun kendisine saldırmaktadır. Bu yolla stratejik ittifakı olan sosyalistler de bu saldırının hedefi olmuştur.
Bugün SGDF’ye yapılan saldırının önemli bir noktası Batı’daki mücadelenin etkisizliğinin IŞİD’in bu saldırıyı yaparken tereddüdünü azaltmış olması ve elini kolaylaştırmasıdır. Batı’nın bu saldırıya karşı bir direniş dalgası yaratacak, hayatı durduracak ve sonrasında hayatı kuracak bir PKK’si halihazırda yoktur. Batı’daki mücadeledeki nitel eksiklik bu saldırı sonrasında yapılan görüş beyanlarında kendisini açıktan açığa vurmaktadır. “Öz savunma”, “silahlı mücadele” vb gibi halklaşarak(nicel ve nitel olarak) elde edilebilecek “mevziler” bir öfke patlaması olarak ortaya saçılmaktadır. Fakat bu saldırıda da görüldüğü üzere Batı’daki mücadele için bugünkü konu ne öz savunmadır; ne de silahlı mücadelenin kendisidir. Batı’daki mücadelenin temel konusu örgütle(n)mektir. Böyle bir örgütle(n)me olmadıkça bu sözlerin kendisi anlık birer tepkidir ve bizim kederimizi, öfkemizi ve safımızı gösterdiği ölçüde değerlidir. Diğer yandan ancak böyle bir örgütlenmeyle bu kavramları hayata değen ve değmekle kalmayan işçi sınıfıyla buluşturan ve çoğunluğun iktidarı olan Demokratik ve Sosyal Cumhuriyete taşıyan bir siyasal devrimi konuşabiliriz.
Bugün bu örgütle(n)menin niteliği SGDF’li yoldaşlarımızın oyuncaklarıdır. Bu oyuncaklar bir toplumsal devrimi simgelemektedir. Bu toplumsal devrim, kapitalizmin içindeki çatlaklarda ortaya çıkan komünizm hareketini bugünden kurmak ve bunun örgütlenmelerini yaratmakla mümkündür. Bu da “ya varsın ya yoksun”; “ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın” mutlaklığından çıkılarak bütün bir tepkiyi, var olmayan bir kanala çekmeye çalışmak yerine, bu tepki içinde tepkinin örgütleyicisi olmakla mümkün olabilir. Yani ikilemleri ortadan kaldırarak içkinleştiren alanlar/örgütlenmeler/özneler yaratmakla bir başka deyişle çemberi ucundan da olsa tutabilecek herkese imkânlar açmakla mümkün olabilir. Evet, bugün bir oyuncağın ucundan tutmanın tam sırası! Bugün Batı’daki toplumsal devrim uğraklarının, kapitalizm karşısında kurucu faaliyetlerin/mekânların/öznelerin tam zamanı! Bugün 32 devrimcinin hesabını kapitalizmden sormak için onun sızdığı tüm zamansal/mekânsal/öznesel faktörden yeni direniş sahalarında kitlesel direnişler yaratmanın tam zamanı!