Üniversiteler, salgın döneminde sınav güvenliği adı altında öğrencilere kamera açma vb uygulamaları dayatıyor. Bilkent Üniversitesi ‘kopyayı engelleme’ gerekçesiyle öğrencilere ayna gönderdi ‘onur metni’ imzalamalarını istedi. Trajikomik uygulamaları Bilkent öğrencileri ile konuştuk.
SiyasiHaber – Feyaz ÇANAK
Salgın ile tüm üniversiteler uzaktan eğitime geçerken sınavların nasıl yapılacağından derslerin nasıl işleneceğine kadar birçok konu da kafa karışıklığı sürüyor. Birçok üniversite, öğrenci aleyhinde kararlar alarak tepki çekiyor. Aldığı kararlar ile en çok tartışılan üniversitelerin başında ise İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi geliyor. İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi öğrencileri yaşadıklarını SiyasiHaber’e anlattı.
İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi, dönem başında hibrit eğitim modeli ile bazı bölümlerde yüz yüze eğitim kararı alırken, vize sınavlarını da pandemiye rağmen yüz yüze gerçekleştirdi. Artan vaka sayısının ardından yüz yüze eğitime ara veren üniversite yönetiminin güz final sınavlarını bahar dönemine erteleme kararı, öğrencilerin tepkisine neden olunca güz dönemi final sınavlarının uzaktan yapılmasına karar verildi. Ancak üniversite yönetimi öğrencilerin ‘kopya’ çekmesini önlemek için ilginç bir karara imza attı. Bilkent Üniversitesi öğrencilere kargo ile 'ayna' yolladı. Öğrencilerine kargo ile ‘ayna’ yollayan üniversite yönetimi daha sonra öğrencilerden el yazısı ile ‘onur metni’ yazarak yönetime mail atmalarını istedi.
“Tüm bunlar şaka gibi geliyor her birimize”
Amerikan Kültür ve Edebiyatı bölümünde okuyan ismini vermek istemeyen bir öğrenci, üniversite yönetiminin ödev yükünü artırma kararı aldığını belirterek, bu durumun öğrencilerin psikolojik ve bedensel sağlığını bozduğunu söyledi.
Öğrencilerin büyük çoğunluğunun sağlıksız uyku ve yemek düzeninden şikayetçi olduğunu dile getiren öğrenci, “Şahsen online eğitim boyunca hangi Bilkent öğrencisi ile konuşsam her birinden sağlıksız uyku ve yemek düzenleri oluştuğu şikayetini ve ev ortamında ağır ilerleyen dersleri idare etmenin çok zor olduğu sözlerini duydum. Kendim de aynı şeyleri deneyimledim. Bu yükün üstüne bir de arka arkaya öğrenci aleyhine verilen kararlar gelince öğrencilerin genelinde büyük oranda okuldan soğuma yaşanmaya başladı. Bu yaşananlardan öğrenci velileri şikayetçi” dedi.
“Ayna ve ‘onur’ metninin gerekçesi diploma değeriymiş!”
Aynı öğrenci, imzalanması için gönderilen onur metni ve kargo ile gönderilen ayna için ise şunları söyledi:
“Tüm bu olaylar şaka gibi geliyor her birimize. Zar zor denkleştirilen okul ücretlerinin on bir bin öğrenciye ayna dağıtmak için gittiği ihtimâlini düşündükçe insanın canı sıkılıyor. Onur yemini olayı ise apayrı bir seviyesi bu işin. Her ne kadar diploma değerinden söz edilse de salgın hastalık durumu diploma değerinin düşmesi ile uzaktan yakından alâkalı gelmiyor bana, aksine, yükselen tepkilere bakıldığında verilen tüm bu kararlar diplomamızı değerlileştirmek yerine sadece işi zorlaştırıp okulun adını lekeliyor.
Bu kadar kasıntı bir sisteme gerek olmadığını düşünüyorum. Öğrencilere sınav esnasında en ufak bir hareketlerinde bile anksiyete yaşatacak bu kararların ne öğrencilere ne de öğretmenlere bir yararı var. Yapabilecekleri tüm sınavları take-home yapsalar, kalanları da daha az stresli bir sınav sistemi altına soksalar girdiğimiz sınava odaklanmak bu kadar zor gelmeyecek hiç birimize. Her birimiz daha girmediğimiz sınavların korkusunu yaşıyoruz resmen.
Aynayı hâlâ nasıl yerleştireceğimizi çözemedik. Dürüst olmak gerekirse çözmek istediğimizi de pek sanmıyorum.”
Kopyayla mücadelenin yöntemi ayna mı?
Felsefe bölümünden bir öğrenci de, uzaktan eğitimle öğrencilerin iş yükünün aşamalı bir şekilde artırıldığını söyleyerek, pandemi sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Online eğitimle beraber üniversitemiz biz öğrencilerin iş yükünü aşamalı bir şekilde arttırdı. İlk olarak bu zorlukları ben geçtiğimiz bahar dönemi sık sık daha erkene çekilen teslim tarihleri ve öğretmenlerimizin bizi değerlendirirken daha sert ve talepkar tavırlarıyla deneyimledim. İçinde bulunduğumuz güz döneminde bu zorluklara ilk olarak okula gitme zorunluğu eklendi, pek çok arkadaşım bu yüzden okulu dondurdu veya bazı derslerinden puanlar kaybetti. Bunun yanı sıra okul günleri ve saatleri arttırıldı. Örneğin benim haftanın 7 günü dersim var ve bu günlerin bazılarında derslerim sabah 09.00’da başlayıp akşam 20.50’de bitiyor. Tabi o da öğretmen dersi zamanında bitirirse…
Okulun son aldığı kararları (ayna ve onur yemini) yalnızca gülünç buluyorum. Zaten stres altında olan öğrencileri bir de böyle bir strese sokmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca kopyayla mücadelenin doğru yolunun bu olmadığını düşünüyorum. Pek çok akademisyen daha farklı yollarla kopya çekilip çekilmediğini tespit edebilir veya hazırlayabilecekleri yeni tip sınavlarla bunu tamamen önleyebilir.
Daha makul saatleri olan öğrencilerin okul dışındaki aktivitelerle de ilgilenebilecekleri bir sistemi tercih ederdim. Sınavlar içinse biraz daha öğrencilere güvenen bir sistem kurulabilir."
“İnsanları onur kavramı ile vurmaya çalışmışlar”
Bir başka Amerikan Kültür ve Edebiyatı bölümü öğrencisi ise yaşadıkları en büyük zorluklardan birini, “En büyük zorluklardan bir tanesi aldığımız notun ‘zaten uzaktan eğitim’ denerek daha katı bir şekilde değerlendirilmesi” sözleriyle özetleyerek şunları anlattı:
Onur yemini okuldayken de bazı hocaların yaptığı bir şeydi aslında, fakat bu durumu biraz manipülatif görüyorum. İnsanları alınacakları ya da hassas noktaları olan bir kavram ile (onur kavramı) vurmaya çalışmışlar gibi. Onun dışında aynanın kullanım mantığını çok kavrayamadım ama ayna dışında sınavları elle kağıda yazıp, bu kağıdı scan edip yüklememizi istediler. Daha yeni gördüm diğer okullarda mikrofon ve kamera açmaları istendiği için öğrenciler şikayette bulunmuş. Bizden istenen şey ise, her sınavdan önce fotoğrafımızı çekmemiz ve bir mail adresine atmamız ve sınav soruları öyle gelecekmiş bize. Bunun sebebi de soruları alan ve çözen kişinin aynı kişi olduğundan emin olmak sanırım. Asıl mantıksız bulduğum nokta bu, bu olaydan ötürü aynaya artık laf edemez oldum, öğrenciye karşı bu güvensizliği anlamıyorum. Kopyayı önlemenin daha mantıklı ve daha az kırıcı olan bir yolu vardır diye düşünüyorum.”
YÖK ve üniversite harçların mimarı İhsan Doğramacı
Uzaktan eğitimde öğrenci aleyhine karar alan İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) ilk başkanı olan İhsan Doğramacı tarafından 1984 yılında kurularak Türkiye’nin ilk “vakıf” üniversitesi oldu. Kuruluşunun ardından Anayasa Mahkemesi Bilkent’in üniversite olarak değil ‘yükseköğretim kurumu’ olarak anılmasına karar verdi. 1992 yılında İhsan Doğramacı’nın çabası ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çıkan bir yasa vakıf üniversitelerinin önünü açtı ve Bilkent üniversite statüsü kazandı.
1980 darbecilerinin ilk icraatlarından olan YÖK’ün ilk başkanlığını İhsan Doğramacı yapmış ve akademisyenlerin ihracından, üniversite harçlarının getirilmesine kadar birçok karara imza atmıştır.
Tarihe 1402’likler olarak geçen akademisyen ihraçları İhsan Doğramacı yönetimindeki YÖK tarafından gerçekleştirildi. İhsan Doğramacı, kamu arazisi olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi ormanlığının bir kısmının gayrimeşru yollarla satın alınarak, Ankuva Alışveriş Merkezi, Meteksan Holding Yerleşkesi ve Bilkent Konutları'nı inşa etmek üzere tahsis edilmesi gibi pek çok suçlamayla karşılaştı.
Son olarak üniversitede okumak için harç uygulaması Doğramacı'nın kurucu başkanı olduğu YÖK tarafından uygulamaya konuldu.