Bizim dünyamızdaki imajları esmer, kirli, hırsız, utanmaz, ukala, kuralsız, edepsiz, çöple yaşayan, falcı ve yalancıdır.
Müsamaha edilen bir azınlıktır. Kayıt dışıdırlar, düzenli çalışmazlar. Dans, klarnet, keman ve darbukayla ibadet ederler. Çiçekler cennetleri, şarkılar dualarıdır. Çoğumuzun görmezden geldiği, dudak büktüğü komşularımızdır onlar.
Falları büyük, rakamları küçüktür. Avuçlarımızı açıp geleceğimizi; kurnazca sıralanan, parlak, cilalı, ama bir o kadar da bizi mutlu eden yalanlarına teslim ederiz
Kendilerini değil de“romantik” imgelerini, konuşmalarını, kentin yaşamına renk katan eğlencelerini, danslarını sevdiğimiz Vatansız Çingeneler… 600 yıllık mekanlarında Göçebe yaşayan, biz dünya malı sahiplerinin onlara taktığı, onların da kabullenmek zorunda kaldığı adlarıyla Çingeneler…Yani Romanlar.
Kimi tarihçilere göre, Bizans döneminde farklı bölgelerde yaşayan Romanlar İstanbul’un fethinden sonra Müslümanlaştırılıp bir kısmı Ayvansaray’a bir kısmı da Sulukule’ye yerleştirilmiş. Dönemin en iyi katırcıları ve sepetçileri Sulukule’den çıkmış. Dansın, eğlencenin ve müziğin piri olmuşlar ama hep “ötekinin de ötekisi” kalarak!
Müslüman olmadan önce de sihirbazlık ve falcılık yaptıkları için Ortadoks Kilisesi’nin hışmına uğramışlar. Ne camiye ne de kiliseye yaranabilmiş, Lanetli Çingeneler!
1990’ların başına kadar İstanbul’un eğlence dünyasının başkenti oldu Sulukule. Pek çok ünlü sanatçı eğlenmeye oraya gitti ve pek çok ünlü sanatçı orada yetişti.
Şimdiki İnşaat Savaşçıları’nın ilk korucu mümessillerinden polis müdürü Sadettin Tantan’ın başını çektiği Sulukule baskınları ve yalnızlaştırma operasyonları etkili oldu ve 1994’ten sonra Sulukule sessizliğe, yoksulluğa ve işsizliğe mahkum edildi.
Tarihsel ve mitolojik verilere göre atalarının işlediği büyük bir suçtan dolayı yine büyük bir büyücü tarafından kovulup Lanetlenmiş Çingeneler’in “cezası” devam ediyor!
Unesco’nun Dünya Mirası listesindeki Sulukule’nin, asırlardır ‘kayıt dışı’ mülkiyetsiz sahipleri olan Romanlar, yüzyılın felaketi barbar inşaat savaşçıları’nın istilasına uğrayıp yurtlarından kovuldular!
“Hiç bir yerden gelip hiçbir yere giderler…”
Gidecek yerleri ve dönecek toprakları yoktu. Bir Roman için ölüm demek olan toplu konutlarda yaşamaya sürgün edildiler.
Kısa bir süre önce basında geçen haberlere göre, Bakanlar kurulunun, “Antik Roma’nın simgesi olup, zarar gören surların ve tarihsel dokunun korunması amacıyla onayladığı Sulukule Dönüşüm Planı’nın kamu yararına uygun olmadığı yerel mahkeme ve Danıştay tarafından kesinleşmiş oldu.
2010 da Fatih Belediye Başkan’ının temelini attığı inşaat iki yıl gibi kısa bir sürede tamamlandı. Ne bilirkişi raporları, ne açılan mahkemelerin aleyhteki kararları, ne de yaşam savunucularının mücadeleleri… Hiçbir şey durduramadı istilayı.
Fatih Belediyesi, yargı kararı bizi bağlamaz, iptal edilen eski, bizimki yeni proje diyor.
Mimarlar odası “yeni”sinin de aslında eskisiyle aynı olduğunu ve yeni projeye de dava açtıklarını, bilirkişinin yine hukuka aykırı bulduğunu söylüyor. Yani hukukun “arkasından” dolanıp duruyorlar.
Yerel Mahkeme ve Danıştay kararını verdi; “Dönüşüm Projesi kamu yararına değil”, yani yapılanlar, yanlış ötesi!
Dokuz yıllık bir serüvenin ardından, devletin hukuku bile ‘pardon’ demiş oldu! Hukuken de ahlaken de vicdanen de yıkmak gerekiyor ama fiilen mümkün değil.
2012’de kura çekimini yaptılar. Böylece; Sulukule’de yer alan 90 bin metrekarelik alandaki 640 konutu kapsayan “istila” tamamlanmış oldu.
Asırlardır sahipleri olan Romanlardan istimlak tehditleriyle üç kuruşa alınan evler, yeni sahipleri tarafından yirmi-otuz katı bedellerle satışa çıkarıldı. Romanlar kent dışındakiKayabaşı TOKİ konutlarına gönderildi. ‘İnşaat savaşçıları’ tarafından kovulmuş oldular.
Bugün Başbakan Davutoğlu seçim vaadi olarak, beş bin Roman’a iş kontenjanı tanıyacağım diyor. Beş sene önce de Başbakan Tayyip Erdoğan binlerce Roman’ı bir araya getirip Balık Ayhan’a darbuka patlattırıp, Kibariye’ye de göbek hoplattırıp “Roman Açılımı” başlatmıştı. O gün bu gündür Romanların yüzü gülmedi ama Kibariye ablam yine açılım şansını Davutoğlu üzerinden “Bıcır Bıcır Başbakan” sloganıyla devam ettirmeyi deniyor!
Lanetli Çingeneler ne olacak şimdi?
Hatırlatmakta yarar var, rivayetinin devamı “Çingene’nin ahı tutar” diye biter. Çingene’nin ahından korkacaksın, Çingene’nin Lanetini almayacaksın derler! “Allah belaciğini versin” derlerse…