Korkut Akın yazdı: Beni Sorarsan, Gülten Akın
Sadeliğin kendine özgülüğünü bilir misiniz? Hani, ilk kez görüyormuşçasına, duyuyormuşçasına sizi sarıp sarmalayan sadeliği… Peki, sadeliğin mükemmelliğini? Ya sadelikteki mükemmelliği?
“Şiir bizim eski suç ortağımız
Biz ne işlediysek onunla işledik.”
Çok yakın bir süre önce doğanın kucağına yatıya gönderdiğimiz Gülten Akın, sadelikteki mükemmelliği iki dizeyle, hem de geçmişe de götürerek hayata geçirmiş, “Beni Sorarsan”da incelikle, naiflikle…
Sürgünler, sıkıntılar, dolu dolu yaşanmış bir çalışma hayatı ve 1956 yılından başlayarak şiirler, şiirler, şiirler… Arada anlatılar da var, oyunlar da, ama Gülten Akın şairimiz bizim. Başımız dara düştüğünde sığınacağımız en güvenli limanımız. Hiç de yanıltmayan bizleri…
“Kış işte
Kalbin elem günleri geldi
Dünya evlere çekildi, içlere”
dizeleriyle başlayan “Beni Sorarsan”, umudunu hiç yitirmeyen, acılarına ezdirmeyen şairin okura da aynı direnci, aynı coşku ve umudu, aynı acılara boyun eğmeme çağrısı.
50 yıla dayanan birikimin süzülen damlaları “Beni Sorarsan”. Tekrar tekrar okutan şiirler. Okudukça yepyeni bir dünyaya açılıyorsunuz, yeni yorumlarla yeni düşler -kim bilir belki de “Bir şiir kitabı gibi”- yeni sayfalar açıyorsunuz.
Gerilimin izleri
Gülten Akın’ın şiiri; kişisel ve toplumsal şiirler olarak iki ana çerçevede ele alınırdı. Dili, imge örgüsü, yapısı, mesajlarıyla bu çerçeve kendini gösteriyordu. Kadınlığı da, kadın açısından bakışı da insan oluşun bir sorunsalı olarak ele alıyordu. Yalın -aslında çıplak- olduğu için kişisel ile toplumsal arasında yarattığı gerilimin izlerini duyuyordunuz… Sanki daha bir durulmuş, daha bir dirilmiş bu yeni şiirlerinde. Geri dönüp bakmaktansa, geçmişten getirdikleri ağırlıkları atıp, bir ölçüde hafifleyerek ince duyarlılıklarla örülü şiirlerle -yine- umudu üzmüyor Gülten Akın.
“Elimdeki doğuştan kâse bildim
bir şey beklemeye değildi
AŞKtı mekâna sığmazdı kâseyi attım
AŞKın şavkıdığı dünyayı istedim”
…destekliyor benim düşüncemi… Yanılmadığımı hemen ardından gelen;
“bir bile değildim hiç oldum
ne utanç kaldı ne korku ne bağ
AŞKı istedim.
öyle yürekten istedim, yürek eridi”
söylüyor zaten.
Şiirle beslenen…
Onca yıl şiir yazmış, onca yıl yazdığı şiirler dilden dile dolaşmış, çoğunlukla da kilit açan anahtar olmuş şairin dizeleri; gelinen noktada sadece kendinle hesaplaşmakla kalmıyor, okurun kendi duygularını güçlendiriyor. Anlamlı bir öyküye, hatta romana, senfoniye dönüşüyor.
Gündelik yaşamı bile anlatırken, o sakinliğinin altında kımıl kımıl hareketli, kendini sürekli geliştiren, büyüten bir hayat var. Ve Gülten Akın o hayata tutunuyor. Sadece tutunmakla kalmayıp biz okura da yer açıyor, el uzatıyor, bizim de tutunabilmemiz için yer veriyor.
“Bağışladığın özgürlüğe
yeğdir biçtiğin zından
sonsuz güzelleşecek dünya
biz kurduğumuz zaman”
Sizinleyiz, birlikte…"
“Bizler, hayatın dilini sanatın, yazının diline çevirenler, onu kitaplara sığdırmaya çalışanlarız. Estetize ederek sunduğumuz bir amacımız var; hayatın ve dünyanın değişimine katkıda bulunmak. (…) Yazar, özellikle şair sözcükleri öyle yan yana getirir, yapılaştırır ki, daha derinden kazarak çıkarılan anlam kurtulan anlam olur.”
“Biz umutla yazıyoruz” diyordu Gülten Akın; biz de umutla okuyoruz, okuyacağız. Okudukça daha bir gönenecek, daha bir güçlenecek, daha bir büyüyeceğiz. Gülten Akın’ın dizelerine yüklediği anlamı -diğer ve gelecekteki şairlerin taşıdıklarını da- kendi dünyamızda yaşatacağız.
“Beni Sorarsan”, Gülten Akın, şiir, Yapı Kredi Yayınları, Ekim 2013, 74 s.