İLKAY KARA yazdı: “Klarnet ve anason sevenler vardı, sesin buğusundan, kokunun uçuculuğundan vazgeçtiler; ayık, mavi ve pırıl pırıl öldüler. Bilsek mezarlarını, ses, söz, koku götürürdük. Belki o vakit bizim de damarlarımızda uçuş uçuş, saydamsı bir beyazlık dolaşırdı, içimizdeki ukde çözülür, çekemediğimiz acıyı çekerdik.”
İLKAY KARA
Arkadaşlarımız öldü. Nerede, nasıl öldü bilemedik. Üzerine toprak atamadık, helallik veremedik. Uzaklarda, hiç gidemeyecegimiz mezarlarda yatıyorlar. Yaşarken bildik onları, istavrit sevenler vardı, ıspanak sevenler de… Klarnet ve anason sevenler vardı, sesin buğusundan, kokunun uçuculuğundan vazgeçtiler; ayık, mavi ve pırıl pırıl öldüler. Bilsek mezarlarını, ses, söz, koku götürürdük. Belki o vakit bizim de damarlarımızda uçuş uçuş, saydamsı bir beyazlik dolaşırdı, içimizdeki ukde çözülür, çekemediğimiz acıyı çekerdik. Anlatmaya çalışmak için sözcük aramaya lüzum yok, şiiri yazıldı bunun. Bir Arkadaş yazdı: "Şuramızda birşey var, acıya benzer, umuda benzer, böyle günlerde hayat hem umuda hem acıya benzer." Acıdan ummak, umudun acısı… Oksimoron değil, sevilen lafıyla "coğrafyanın kaderi".
Arkadaş'larımız oldu, ölüydüler. Ölü arkadaşlarımız oldu. Nasıl yaşadıklarını bilemedik, ne zaman öldüklerini bildik. Ölmeden bize söz bırakanlar var. Bazıları şarabı helvayla sevdi ve kedileri ve allahı… Genç ölenlerin siyah beyaz fotoğraflarında sarışın olan, ince, incecik, sakalının yükü dünyadan ağır Arkadaş'ımız. Günlerden bugün ölmüş. Kızmamış ölüme "bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir" demiş, bilmiş.
Hasılı, ölen arkadaşlarımız, ölü Arkadaş'ımız, çoook siyah beyaz fotoğraf, kızıl bayraklı fotoğraf, eskiyen fotoğraflar, yeni, çok yeni fotoğraflar ölümle terbiye ettiler bizi. Öyle ağır terbiye ki bu, ne maişet derdi ne elma ağacının kurutulan dalı yük gelmez, can yakmaz. Edebimizle acımızı çekmek derdindeyiz. Biliyoruz çünkü, yine aynı Arkadaş yazmıştı: "Oysa dalları kırılmaylan ölür mü sonsuz ağaç, hayatı pekiştiren kökümüz var". Onun için de birgün, pencereden içeri dolan gök, çam kolonyası, elma ağacında kuruyan çamaşır, efil efil birgün…
Ve elbet bütün bu telafisi imkansız kayıplar zamanında Zeki Müren'i seviyoruz. Çünkü yanılmış olamaz: "Elbet birgün kavuşacağız…"
5.5.2018