Hrant Dink suikastını araştıran Başbakanlık Teftiş Kurulu Müfettişi Ayşegül Genç, “emniyette paralel yapılanma” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında tutuklu bulunan, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in 2008’de kendisine “Gidin o Başbakan’a söyleyin sizi Hrant Dink için göndereceğine Ergenekon soruşturmasına sahip çıksın” dediğini söyledi.
Star’dan Helin Şahin’e konuşan, Ayşegül Genç o diyalogla ilgili şunları söyledi:
“Soğukkanlılığımı korudum ve Başbakanın onaylı yazısını göstererek ‘Biz bu işte görevliyiz. Yanlış anladınız sanırım. Lütfen sizden istediklerimizi yapın’ dedim. Tekrar aynı şeyleri söyledi. Bunun üzerine kendisine ‘Bana bak işimi senden öğrenecek değilim. Haddini bil ve dediklerimi hazırla’ dedim. Kıpkırmızı oldu ve odadan çıktı. Bu olaydan sonra istihbarat’ın kapısı bize açılmadı. O dönem İstihbarat Daire Başkanlığı arşivine girebilseydik cinayet aydınlanırdı. Halen cinayetin çözülebileceğine inanıyorum.”
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmayı yürüten Başbakanlık Teftiş Kurulu Müfettişi Ayşegül Genç, soruşturmayla ilgili şunları söyledi:
“Yılmazer’e ‘Bize cinayetle ilgili yaptığınız çalışmalara dair belge ve bilgi sunun’ dedik. Ancak Yılmazer, bize tek bir kağıt parçası bile göstermedi.
2008 Mart sonunda yaptığımız bu görüşmede Yılmazer bana ‘Gidin o Başbakan’a söyleyin sizi Hrant Dink için göndereceğine Ergenekon Soruşturması’na sahip çıksın’ dedi. Şoke oldum. Yani ‘o Başbakan’a söyleyin’ cümlesini neye güvenerek kurduğunu idrak edemedim. Sanki başka bir ülkenin Başbakanı’na yönelik konuşuyormuş gibi bir tavrı vardı.
Soğukkanlılığımı korudum ve Başbakanın onaylı yazısını göstererek ‘Biz bu işte görevliyiz. Yanlış anladınız sanırım. Lütfen sizden istediklerimizi yapın’ dedim. Tekrar aynı şeyleri söyledi. Bunun üzerine kendisine ‘Bana bak işimi senden öğrenecek değilim. Haddini bil ve dediklerimi hazırla’ dedim. Kıpkırmızı oldu ve odadan çıktı. Bu olaydan sonra istihbarat’ın kapısı bize açılmadı. O dönem İstihbarat Daire Başkanlığı arşivine girebilseydik cinayet aydınlanırdı. Halen cinayetin çözülebileceğine inanıyorum. “
‘İçişleri Bakanlığı geçiştirdi’
“İçişleri Bakanlığı raporumuzda altını çizdiğimiz konularla ilgili özellikle istihbarat şubedekilerin görevi ihmaline dair işlem yapmadı. Raporumuz geçiştirildi. Nazlı Ilıcak ve Adem Yavuz Arslan’ın kitaplarında raporumuz kötülendi. Raporun Ergenekon operasyonu olduğu iddia edilerek, raporum karalandı. Hedefe konulduk. Tehditler aldık. Çeşitli insanlar aracılığıyla bize üstü örtülü tehditlerde bulunuldu. ‘Biz babamızı bile dinliyoruz’, ‘hakkınızda tazminat davası açacağız’ diyorlardı. Sessiz telefonlar geliyordu. Odama geldiğimde çekmecelerim açık ve üzerinde başka anahtarlar oluyordu. Bunlar ‘Sesinizi kesin’ mesajlarıydı.”
‘Yurtdışı bağlantıyı araştırmadık’
O dönem, davanın sanıklarından Yasin Hayal’in kullandığı yabancı bir telefon numarası tespit ettiklerini söyleyen Genç, “MC Donald’s bombalamasından sonra bu telefonla Almanya, Hollanda ve Amerika’nın arandığını gördük. Bu kayıtların detaylarına ulaşmak istedik. Ancak, savcılıklardan izin alamadık” dedi. Dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ve savcı Fikret Seçen’den yardım istediğini vurgulayan Genç, “Fikret Seçen, yardımcı olmadı. Adalet Bakanlığı’ndan da izin alamadık. Bu telefon numarasının üzerine kayıtlı olduğu Esat Yorulmaz adlı bu kişi 2007’de Denizli’de trafik kazasında öldü” dedi.
‘Tuncel’in ifadesi cinayeti çözer’
Ayşegül Genç, yaptıkları incelemelerde Emniyet İstihbarat Dairesi’nin cinayette bir sorumluluğu olduğunu tespit ettiklerini ve memurların yargılanmaları için işlem yapılmasını istediklerini söyledi. Ancak tespitlerinin işleme konulmadığını ifade eden Genç, raporlarının geçiştirildiğini söyledi. Genç, “Erhan Tuncel’in yardımcı istihbarat elemanı yapılması ve çıkarılması üzerinde çok durduk. Tuncel yakaladığında polis ifadesini alıyor. Fakat Tuncel, Mc Donad’s olayıyla ilgili de her şeyi itiraf ettiği bu ifadeyi imzalamıyor. Polisler ifadenin görüntüsünün olmadığını söylediler. Savcı Selim Berna Altay’a sorduğumda ifadeden haberi olduğunu söyledi. Daha sonra Tuncel’e ‘sus’ dediklerini anladık. Tuncel’in o ifadesi çıkarsa birçok şey aydınlanır.”