Juan Manuel Santos: “Bu çok uzun ve zor bir yolculuktu ve havlu atmayı düşündüğüm zamanlar oldu. Ancak Harvard’lı ünlü bir profesörün tavsiyesine uydum: “Mağdurları dinleyin. Onlar size yeniden enerji verecektir.” Bu düşünce ve onlarla konuşmak direnmemi sağladı.” Çeviri: SiyasiHaber
Juan Manuel Santos: “Bu çok uzun ve zor bir yolculuktu ve havlu atmayı düşündüğüm zamanlar oldu. Ancak Harvard’lı ünlü bir profesörün tavsiyesine uydum: “Mağdurları dinleyin. Onlar size yeniden enerji verecektir.” Bu düşünce ve onlarla konuşmak direnmemi sağladı.” Çeviri: SiyasiHaber
2016’nın en umut verici siyasi gelişmelerinden biri de yarım asırlık bir direnişin sonunda Kolombiya hükümeti ile FARC arasında imzalanan barış anlaşmasıydı. FARC ile anlaşma nasıl sağlandı? Dünyanın başka yerlerinde siyasi liderlerin Kolombiya’nın barış sürecinden alacağı dersler neler? Project Syndicate internet sitesinde İsrail’in eski dışişleri bakanlarından Shlomo Ben-Ami’nin Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ile yaptığı söyleşide bu soruların cevabı aranıyor.
Shlomo Ben-Ami: Álvaro Uribe’nin devlet başkanı olduğu dönemde savunma bakanı olarak görev yaptınız. Kolombiya o dönemde, Venezüella ve Ekvador ile savaşın eşiğindeydi ve her iki ülke de FARC’a ideolojik ve lojistik destek sağlıyordu. Buradan bir barış sürecine kaymanız pek çok insana şaşırtıcı geldi. Bu neden ve nasıl oldu?
Juan Manuel Santos: Aslında bir kayma olmadı. FARC ile geçmişte yürütülen müzakereler şartlar olgunlaşmadığı için başarısız oldu. Bu şartlardan ilki müzakerelerde hükümetin elinin güçlü olabilmesi için askeri avantaja sahip olunması ikincisi ise bölgesel desteğin sağlanmasıydı. Ben bu şartların oluşmasını sağladım – askeri etkinliği arttırdım ve pragmatik bir diplomasi izledim.
SBA: Bu süreçte eski Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chávez ve Küba Devlet Başkanı Raúl Castro’nun oynadıkları rolü nasıl tanımlarsınız?
JMS: Chávez ve Castro’nun bütün süreç boyunca çok önemli katkılarının olduğunu söylemeliyim. FARC’ın doğru çizgiye gelmesi için yaptıkları etki oldukça belirleyici oldu.
SBA: Bir gerilla örgütüyle, çatışmalar ve masadan kalkmalarla bölünen bir barış süreci için dört yıl çok uzun bir süre. Neden bu kadar zor oldu?
JMS: Barışı sağlamak zor bir iştir, özellikle 50 yıllık çatışmalı bir sürecin ardından. Uzun yıllar demokratik kurumlar tarafından tanınmak için mücadele etmiş bir örgütle anlaşmaya varmak ve onu ikna etmek zordur. Ayrıca görüşmelerin uzaması kötü bir şey olmayabilir. Notre Dame Üniversitesi Kroc Enstitüsü tarafından yürütülen Barış Anlaşmaları Matrisi Projesi kapsamında, 1989’dan bu yana imzalanan 34 barış anlaşması incelenmiş ve sonuçlar gösteriyor ki uzun süren müzakerelerde daha iyi sonuçlar alınabiliyor.
SBA: Müzakerelerden elde edilen en büyük başarı sizce nedir? FARC’ın devrimci taleplerinin hiçbirinin gündeme getirilmemesinin bir başarı olduğu görüşüne katılır mısınız?
JMS: En başından beri kırmızı çizgilerim ve çok net hedeflerim vardı. Bunların en önemlisi çatışmayı sonlandırmak ve “yukarıdan talimatla” bir devrim yapmamaktı.
SBA: Mağdurlar ve Arazi Tazminatı Kanunu barış görüşmelerinin başlamasından önce çıkarılmıştı. Bu, gerillaları masaya çekmek için bir yem miydi yoksa her durumda destekleyeceğiniz bir kanun muydu? Bu kanunun Kolombiya için anlamını ve önemini anlatır mısınız?
JMS: Sürecin en başından itibaren mağdurların ve onların haklarının çözüm sürecinin merkezinde olması gerektiğine inanıyordum. Bu kanun yaraların sarılmasına başlamak amacıyla çıkarıldı çünkü mağdur olan çok insanımız vardı. Bunun sürecin meşruiyet kazanmasında çok önemli bir fayda sağladığını düşünüyorum. Yaklaşık 700 bin kişinin uğradığı mağduriyeti giderdik ve 200 bin hektardan daha fazla toprağı zorla yerlerinden edilen köylülere dağıttık. Çatışmanın sona ermesinden hemen önce dahi bunun başarıldığı bir örnek yok ve bu kadar fazla mağdurun zararlarını tazmin eden bir başka ülke de yok.
SBA: Barışı getirmek isteyen insan için en zor olanı orduya ve devlet bürokrasisine vizyonunu anlatmaktır. Siz bunu gerçek anlamda sağlayabildiniz mi? Siyasi rakiplerinizin ordu içindeki muhalefeti tahrik ederek süreci baltalamaya yönelik girişimleri oldu mu? Olduysa bunlarla nasıl başa çıktınız?
JMS: Sürecin başarıya ulaşmasındaki kilit etkenlerden biri, sürecin en başından itibaren orduyu ve polisi yalnızca bilgilendirmekle kalmayıp müzakerelere dahil ederek süreci baltalamak yerine desteklemelerini sağlamam oldu. Onlara, barışın her asker için zafer demek olduğunu anlattım. Ve evet, ordu üzerinden süreci yıpratmaya yönelik girişimler oldu. Fakat ikna ve disiplinle onlar da sürece sadık kaldı.
SBA: Neden eski Devlet Başkanı Uribe barışa yönelik girişimlerinize şiddetle karşı çıktı? Bunun nedeni savaşı sürdürmenin daha iyi bir seçenek olduğunu düşünmesi miydi yoksa daha iyi bir anlaşma yapabileceğine mi inanıyordu?
JMS: Uribe de bizim yaptığımızı yapmaya çalıştı. Anlaşmada eleştirdiği pek çok konuyu vaktiyle kendisinin de önerdiği herkes tarafından bilinen bir gerçek.
SBA: Ekim’de yapılan plebisitte barış anlaşmasının çok az bir farkla reddedilmesi neredeyse anlaşmanın sona ermesine neden oluyordu. Referandum gerçekten gerekli miydi?
JMS: Gerekli değildi. Yasal olarak bunu yapmak zorunda değildim. Herkes buna karşıydı. Fakat en başından beri bunun doğru olduğunu düşünüyordum. Benim yönetim tarzım bir şeyleri alkışlanmak için yapmak değil, çok rağbet görmüyor olsa da doğru olanı yapmak. İyi bir lider cesur ve risk almaya istekli olmalıdır. Evet, küçük bir farkla mücadeleyi kaybettik. Fakat aynı zamanda daha kararlı bir şekilde birliği ve barışı inşa etme şansını yakaladık. O nedenle sonucun “şerrin içindeki hayır” olduğunu düşünüyorum.
SBA: Pek çok insan “HAYIR” oyunun sonucunda uzun süreli bir krizin olacağı veya 2018 seçim kampanyasına kadar sürecek yeni bir müzakere sürecinin başlayacağı beklentisi içindeydi. Barış müzakerelerinin seçim gündemiyle birleştirilmesinin siyasi istikrar ve barış süreci için yıkıcı etkileri olabilirdi. Belirsizlik durumu gerillaların çözülmesine veya daha da kötüsü kontrol edilemeyen fraksiyonlara ayrılmasına neden olabilirdi.
JMS: Zaman ve diyalog asli unsurlar haline geldi. Muhalefetin iddialarını yalnızca siyasi söylemler olarak görmek yerine yeni bir anlaşmanın esasları konusunda onlarla ciddi görüşmeler yaptım. Gerilla da (siyasi entegrasyon ve hapis cezası verilmemesi gibi) kırmızı çizgilerinde ısrarcı olmakla birlikte anlaşmanın bazı maddelerinde değişiklik yaparak sürecin ilerlemesi konusundaki istekliliğini gösterdi. Bizim kadar onlar da halkın plebisite yansıyan sesine kulak vermek istediler.
Yoğun müzakereler sürecinde “Hayır” diyenlerin muğlak olarak gördüğü bazı maddeleri yeniden yazdık ve asıl anlaşmanın ana yapısı ve prensiplerinin dışına çıkmadan daha önemli bazı değişikliler üzerinde anlaşma sağladık. Örneğin, geçiş döneminde kurulacak olan özel mahkemeler yalnızca Kolombiyalı hakimlerden oluşacak fakat uluslararası standartlara tam olarak uymaları sağlanacak. Kırsal ve tarımsal reformda özel mülkiyet teminat altına alınırken gerillalar da yasal olmayan yollarla edindikleri mülkleri bildirecekler ve bunları mağduriyetlerin giderilmesi için kullanacaklar.
Bu ve bunun gibi küçük değişiklikler, daha önce de söylediğim gibi, anlaşmanın özünde bir değişiklik getirmiyor. Plebisitin zorunlu kıldığı ulusal diyalog, hepimizin geleceğe mümkün olduğunca geniş bir ulusal konsenüs ile bakmamızı sağladı. Şuna gerçekten inanıyorum ki başta hükümet ve gerilla arasında yapılacak olan bir anlaşma şimdi, çatışmayı bitirmekle kalmayıp tarihi bir ulusal uzlaşmanın başlangıcına damga vuran kapsayıcı bir anlaşmaya dönüştü.
SBA: Dört yıl süren müzakereler boyunca pes etmek üzere olduğunuzu hissettiğiniz, müzakerelerin işe yaramayacağını düşündüğünüz zamanlar oldu mu?
JMS: Elbette oldu. Bu çok uzun ve zor bir yolculuktu ve havlu atmayı düşündüğüm zamanlar oldu. Ancak Harvard’lı ünlü bir profesörün tavsiyesine uydum: “Mağdurları dinleyin. Onlar size yeniden enerji verecektir.” Bu düşünce ve onlarla konuşmak direnmemi sağladı.
SBA: Rakipleriniz sıklıkla sizi tek sorun siyaseti yapmakla ve ülkenin diğer önemli sorunlarını göz ardı etmekle suçladı.
JMS: Pek çok şeyle suçlandım: komünist ajan olmakla, KGB ajanı olmakla, sınıfıma ihanet etmekle. Tek sorun siyaseti yapan bir başkan olmak bunların en hafifi. Fakat durum bunun tam tersi. Latin Amerika’nın en güçlü ekonomilerinden birine sahibiz, bazı sosyal göstergelerde ilk sıradayız. Yoksulluk oranı %12 azaldı, aşırı yoksulluk oranı benim dönemimde yarıya indi. Eğitimi tamamen ücretsiz hale getirdik ve eğitimin kalitesi daha önce görülmedik şekilde yükseldi. Yükseköğrenime erişim oranı %30 arttı. Üç yılda, gelecek altmış yıl için planlanandan daha fazla okul yaptık.
Sağlık hakkına temel haklar arasında yer verdik ve artık herkesin sağlık güvencesi var. Ayrıca, çoğu yoksullar için olmak üzere 1 milyondan fazla konut yaptık (önceki hükümetler döneminde en fazla 300 bin konut yapılmıştı). Altyapımızda da ekonomimizi daha rekabetçi hale getirecek bir devrim yapıyoruz. Daha devam edebilirim ama burada durayım.
SBA: Bütün dünyada pek çok toplum ve devlet uyuşturucu üretimi ve ihracatındaki rolü nedeniyle Kolombiya’ya endişeyle bakıyor. Barış anlaşmasının bu rolü de sonlandıracağını söyleyebilir misiniz?
JMS: Anlaşma ilk olarak yasadışı tarım ürünlerinin yasal tarım ürünleriyle kapsamlı ve etkin bir şekilde ikame edilmesini sağlayacak. Anlaşmadan önce bu mümkün değildi çünkü FARC koka tarlalarını koruyordu. Ne zaman ağır bedeller ödeyerek bunları imha etsek ertesi gün daha fazlasını ekiyorlardı. Şimdi, bu ikame politikası konusunda bize yardımcı olacaklarını taahhüt ettiler.
SBA: Uyuşturucuların yasallaştırılmasını desteklediğiniz herkesçe biliniyor. Bunun için gerekçeleriniz neler? Aldığınız Nobel Barış Ödülü size uyuşturucuların yasallaştırılması için diğer dünya liderlerini küresel bir kampanyada bir araya getirebileceğiniz ayrıcalıklı bir platform sağladı. Bu şansı değerlendirecek misiniz?
JMS: Dünyada kırk yıldan uzun süredir uyuşturucuya karşı bir savaş veriliyor ve bu savaşın kazanılması pek de mümkün görünmüyor. Kolombiya bu savaşta en büyük fedakarlıkları yaptı ve en ağır bedelleri ödedi. Bazen sabit bir bisikleti sürüyormuşuz gibi hissediyorum. İnsan hakları ve halk sağlığı odaklı yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Uyuşturucu işine bulaşmış herkesi hapse atmak hiçbir işe yaramadı. Kanuni yaptırımlar uyuşturucu ticareti zincirinde en büyük zararı veren halkalara odaklanmalı. Fakat bu uluslararası anlamda ele alınması gereken bir konu çünkü küresel bir problem. Ve evet, bu tartışmayı dünya çapında yürütmeye devam edeceğim.
SBA: Barışın Kolombiya’ya en büyük faydasının ne olduğunu düşünüyorsunuz?
JMS: Barışın Kolombiya’da her bakımdan bir değişiklik yaratacağına inanıyorum. Elli yıllık bir savaşın ardından acıma duygusunu dahi kaybetmiş bir toplumun barış ortamında neler yapabileceğini bir düşünün. Şiddet ortamı nedeniyle kesilen yatırımlar –özel ve kamu– artacak ve büyüme potansiyeli olan bölgelere ulaşacak. Tarım, endüstri ve turizm alanındaki potansiyelimiz açığa çıkacak ve yeni istihdam olanakları, ilerleme ve sosyal eşitlik sağlanacak. Sınır gökyüzüdür.
SBA: Fakat daha önce de söylediğiniz gibi, anlaşma yolun sonu değil. Başkanlığınızın bundan sonraki döneminde çatışma sonrası zorluklarla mücadele edeceksiniz. Bu zorluklar neler olacak ve bunlarla nasıl başa çıkmayı planlıyorsunuz?
JMS: Anlaşma ile çatışma sona erecek. Barışın inşa edilmesi daha büyük ve daha uzun bir çaba gerektirecek. En büyük zorluk ülkede birliği sağlamak ve hükümeti ve bütün devleti barış anlaşmasının verimli ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi için koordine etmek olacak. Kolombiya halkının barışın tohumlarını ekip meyvelerini toplayacak yeteneğe, istekliliğe ve dirence sahip olduğuna emininim.
Çeviri: SiyasiHaber
Söyleşinin İngilizce metni: https://www.project-syndicate.org/onpoint/the-making-of-a-peacemaker-2017-01