MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Umut Hakkı” kapsamında koşullu salıverilmesi için yasal düzenleme yapılması gerektiğini vurguladı. Bu çağrı, DEM Parti’nin 30 Eylül’de sunduğu ve halen Adalet Komisyonu gündeminde bekleyen kanun teklifini yeniden gündeme taşıdı.
TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Genel Başkanları ile tokalaştı. Bahçeli, 15 Ekim’deki parti grup toplantısında yaptığı konuşmada ise PKK lideri Abdullah Öcalan’a seslenerek, “Terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin” çağrısında bulundu. Bahçeli’nin bu çıkışları sonrası “yeni çözüm süreci mi başlıyor” sorusunu akıllara getirirken MHP’nin son grup toplantısında Bahçeli, li, “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grubunda konuşsun, terörün tamamen bittiğini, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” ifadesini kullandı.
Bahçeli’nin bu çıkışı gündemdeki yerinin korurken, DEM Parti Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 30 Eylül’de “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazında 25. yılda koşullu salıverilme şartlarının değerlendirilmesi için bazı kanunlarda değişiklik yapılması” hakkında kanun teklifi yeniden gündeme geldi.
Beştaş’ın verdiği teklif 23 gündür Adalet Komisyonu’nun gündeminde bekliyor.
Beştaş, kanun teklifinin genel gerekçesinde özetle şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye’de idam cezası 2004 yılında kaldırılmış, yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirilmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun geçici 2. maddesi, idam cezası olan terör suçlularının koşullu salıverilme hakkından mahrum kalmasını öngörmüştür. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, infaz koşulları açısından oldukça serttir ve hükümlüler yalnızca tek kişilik hücrelerde tutulmaktadır.
Bu ceza, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından insan onuruna aykırı olarak değerlendirilmiştir. AİHM, tahliye umudu olmayan ömür boyu hapis cezalarının işkence yasağını ihlal ettiğini vurgulamaktadır. AİHM’in 2014 tarihli Öcalan/Türkiye kararında, ağırlaştırılmış müebbet cezasının koşullu salıverilme imkanı olmaksızın uygulanmasının insanlık dışı bir muamele olduğunu belirtmiştir. AİHM, Öcalan kararından önce 9 Temmuz 2013 tarihli Vinter ve diğerleri/Birleşik Krallık kararında da umut hakkını değerlendirmiş ve müebbet hapis cezasının azami 25 yılda gözden geçirilmesi gerektiğini ve mahpusların serbest bırakılma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. AİHM’in verdiği kararların Anayasa’nın 90. maddesine göre Türkiye açısından bağlayıcı olduğu tartışmasızdır.
Türkiye, AİHM kararlarına rağmen mevzuatında değişiklik yapmamıştır. Avrupa Konseyi, Türkiye’ye yönelik denetim süreci başlatmıştır. AİHM’in kararları doğrultusunda, Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla ilgili bir inceleme mekanizması oluşturması gerekmektedir. Özgürlük için Hukukçular Demeği gibi kuruluşlar, bu kararların uygulanması için Avrupa Konseyi’ne başvurmuştur. Türkiye, Öcalan’a uygulanan infaz rejiminin ‘istisna’ olduğunu kabul etmiştir. Ağırlaştırılmış müebbet cezası, süresiz hapis cezası anlamına gelir ve bu durum hükümlüler üzerinde olumsuz psikolojik etkiler yaratmaktadır. Umut hakkı tanınmadığında, mahpuslar hukuk dışına itilmiş olur. AİHM kararlarının uygulanması, insan onuruna uygun bir infaz rejiminin sağlanması açısından gereklidir. Bu nedenle, ağırlaştırılmış müebbet cezasının yeniden düzenlenmesi ve salıverme perspektifi doğrultusunda değişiklikler yapılması gerekmektedir.”