TUNCAY YILMAZ yazdı: “Peki, tehditle, şantajla, ekonomik, siyasi, askeri zorla bir halkın halk olmaktan kaynaklı hakları bastırılabilir mi? Bir süre için belki ama ilelebet asla! Her halk bu mavi göğün, bu parıldayan güneşin altında hakkını er ya da geç alacaktır, almalıdır!”
Amerika’sından Rusya’sına, İran’ından Türkiye’sine dört parça Kürdistan’ın sömürge halinden çıkarı olan tüm güçler Güney Kürdistan’ın “Bağımsızlık Referandumu”na karşı açıklamalar yapıyor.
Kimi ekonomik, kimi siyasi kimi de askeri zor kullanmakla tehdit ediyor Kürt halkını? Peki neden? Ne hakla? Hangi hukuka, teamüle dayanarak?
Türklerin, Arapların, Farsların, Azerilerin, İngilizlerin, Fransızların, devlet kurma hakkı varsa Kürtlerin neden olmasın? Ortak dilleri mi yok? Kültürleri mi, tarihleri mi, coğrafyaları mı? Hepsi en az diğer devletli halklar kadar var. O halde nedir bu emperyalist, sömürgeci, işgalci devletleri bu kadar zıplatan?
Birbirinden farklı gerekçeleri var elbette. Bölgeyi pazar, kar, çıkar savaşlarıyla savaş meydanına çeviren emperyalist güçler kendi kontrolleri ve planları dışında tek bir adım atılsın istemiyorlar. “Kürdistan’a bağımsızlık gelecekse onu da ABD getirir!”, “Rusya’nın oluru olmadan Kürtler bölgede adım dahi atamaz!” demeye getiriyorlar… Köyün ağası hesabı düğün de cenaze de kendi olurlarından geçerek olsun istiyorlar. Ve tabi bunlar olurken kendi pozisyonlarını, çıkarlarını, planlarını desteklesin istiyorlar.
Irak devleti sömürgesini kaybetmekten, Türkiye, İran, Suriye ise kendi Kürtlerinin Güney Kürdistan’ı örnek almasından korkuyorlar. Haklılar da korkmakta. Kürt Güney’de devletleşirse, Bakur’da, Rojava’da, Rojhilat’da neden devletleşmeyi ve sonra da bu parçaları birleştirmeyi düşünmesin? Bunu çok iyi biliyor sömürgeciler. O yüzden de seslerini yükseltiyor, tehditlerini arttırıyorlar.
Peki, tehditle, şantajla, ekonomik, siyasi, askeri zorla bir halkın halk olmaktan kaynaklı hakları bastırılabilir mi? Bir süre için belki ama ilelebet asla! Her halk bu mavi göğün, bu parıldayan güneşin altında hakkını er ya da geç alacaktır, almalıdır!
Kürtler de yüz yıllık bir gecikmeyle, Ortadoğu’da tüm taşlar yerinden oynamışken bu haklarının peşine düştüler şimdi. Kürt halkı diline, kültürüne, kimliğine, tarihine sahip çıkma, bir statü kazanma konusunda hamle yapmak için en uygun koşulların içindeler. Kimi iç sorunlar yaşasalar, parçalı olsalar da bu hamleyi başarıya ulaştırabilecek kadar da örgütlüler. Gerisi olgunlaştıracakları iradeye, alacakları karara ve davalarını sonuna kadar sürdürüp sürdüremeyeceklerine bağlıdır.
***
Emperyalistlerin ve sömürgecilerin bu kaygılarını, referanduma karşı çıkışlarını anlamak zor değil. Onlar kaybedecekleri çıkarlarının, avantajlarının, pozisyonlarının derdindeler. Peki, kendine sol/sosyalist/komünist diyen kimi güçlere ne oluyor da bağımsızlık referandumuna ilişkin “hayır” açıklamaları yapabiliyorlar?
Güney Kürdistan’daki referandum kararının alınış biçimine, işleyişteki anti demokratik yönlere dikkat çekmek ayrı bir şey, bir halkın bağımsızlığını (ya da başka türlü bir statü talebini) belirlemek istemesine “karşıyız” demek ayrı bir şey. TKP ve ÖDP yaptıkları açıklamalarla referanduma karşı olduklarını açıkça belirttiler. Her iki parti ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını sarfınazar ederken “koşullar”ı gerekçe göstermekte. İçinden geçilen “koşullar” Kürde 100 yıl daha beklemeyi işaret ediyor bu partilerin nazarında. Kürtler bağımsızlık isterse bu savaşın derinleşmesi anlamına geliyormuş! Irak’ın, Suriye’nin işgali, Libya’nın mahvı, Yemen’de, Bahreyn’de olanlar Kürtler bağımsızlık istedi diye mi olmakta? Bu mantığın gizli önermesi Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de olanlar Kürtler in statü istekleri yüzündendir değilse nedir?
İkinci gerekçe ise referandumdan evet çıksa, Kürdistan kurulsa bile “bağımsız olamayacağı” zırvası. Açıktan desenize Marksizm/Leninizmin Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı yanlıştır/bitmiştir/geçersizdir! Nerede yazıyor eğer halklar “tam bağımsız” olacaklarsa kaderlerini tayin hakkını destekleyin diye? Üstelik bir halka baştan bağımsızlık mücadelesini sonuna kadar sürdüremeyeceklerine ilişkin güvensizlik ilan etmek nasıl bir nobranlıktır! Kaldı ki, tamamen ABD, İsrail hatta Türkiye güdümünde olsun, nasıl Kürdün kaderini belirleme hakkına ipotek, şart, aşama koyma hakkını kendinizde bulabiliyorsunuz diye sormak lazım bu partilere.
Açıklama “biz halkların bir arada yaşamını ve sömürgecilere karşı birlikte mücadele vermeyi yeğleriz ama bağımsızlık, referandum Kürt halkının meşru hakkıdır” diye yapılmış olsa aynı taraftan konuşmak bir nebze mümkün olurdu. Ancak ezen ulusun içinden gelen “referanduma hayır” açıklamasıyla düpedüz farklı düzlemlerde bulunuyoruz.
Kürt halkı kendi içinde yürüteceği tartışmalarla bağımsızlığı mı tercih eder, federasyonu mu, demokratik özerkliği mi, konfederasyonu mu bu onların bileceği iş. Yine sürecin işleyişindeki anti demokratik uygulamalar, taktik farklılıklar, öncelikler Kürtlerin iç tartışmalarıdır. Bu süreçte bir sosyaliste, komüniste düşen (sömürgecilerin tersine) amasız fakatsız, şartsız şurtsuzca, bağımlı mı bağımsız mı terennümüne düşmeden Kürt halkının kaderini belirleme, istiyorsa Kürdistan’ı kurma hakkının yanında olmaktır. Gerisi laf ü güzaf…
Tuncay Yılmaz
22.09.2017