Öznur AĞIRBAŞLI Yazdı: Malum 12 Eylül’e birkaç gün kaldı. Bir çok yerde 12 Eylül Askeri darbesi üzerine yazılar yazılacak, söyleşiler yapılacak. Biraz değişiklik olsun diye bu yazıda askeri darbelerin en eskisine bir göz atalım. ‘Babıali Baskını’ – 1913 Darbesi.
Osmanlı tarihinde askerler tarafından çok sayıda padişah hal’i yani tahtan indirilmesi olayı vardır. Bunlar da bir tür darbe sayılabilir ama modern anlamda ilk darbe tarihe “Babıali Baskını” olarak geçen 1913 Darbesi’dir. 1913 Darbesi’nin öncekilerden en önemli farkı padişaha karşı değil mevcut hükümete karşı yapılmış olmasıdır. Darbe sonucunda padişah değişmemiş ama hükümet değiştirilmiştir.
Darbeye giden süreci kısaca anımsatmakta yarar var. İttihat ve Terakki Cemiyeti 23 Temmuz 1908’de üyesi olan subayların isyan etmesiyle padişah 2. Abdülhamit’e meşrutiyeti yeniden ilan ettirmeyi başarmıştı. Ancak Cemiyet meşrutiyetin ilanından sonraki sürece hazırlıklı değildi. Ne elinde devleti yönetecek kadrolar ne de böyle bir vizyonu vardı. Meşrutiyetin ilanından birkaç ay sonra yapılan seçimleri büyük bir zaferle kazandı ve açılan meclis-i Mebusan’da çoğunluğu elde etti. Fakat iktidarı eline alamadı. Padişahın atadığı hükümetleri mecliste denetlemekle yetindi.
13 Nisan 1909’da İstanbul’da medrese öğrencilerinin ve bazı askeri birliklerin ayaklanması (31 Mart Olayı) üzerine Cemiyet, Selanik’ten Hareket Ordusu adıyla bir kuvvet gönderdi ve isyanı bastırdı. Hemen ardından bu ayaklanmayı padişahın kışkırttığı iddia edilerek II. Abdülhamit tahttan indirilmiş ve yerine hanedanın en yaşlı üyesi sıfatıyla Mehmet Reşat getirilmiştir. Padişah değişikliğine rağmen kadro yokluğundan dolayı hala iktidarı ele alamayan ve doğrudan kendi hükümetini kuramayan Cemiyet kurulan hükümetlere sayısı gittikçe artan bakanlar vermekle yetindi.
Muhalif adayların sağda solda Cemiyet fedaileri tarafından dövülmesi nedeniyle tarihe “sopalı seçimler” olarak geçen 1912 seçimlerini yine İttihatçılar kazandı. Seçim sonunda İttihatçıların çoğunlukta olduğu ilk hükümet olan Mehmet Sait Paşa kabinesi kuruldu. Ancak bu hükümetin ömrü uzun olmadı. Muhalif subayların oluşturduğu Halaskar Zabitan grubu tıpkı bir zamanlar Cemiyetin yaptığı gibi isyan ettiler ve hükümeti istifaya zorladılar. İttihatçılar meclisteki çoğunluklarına rağmen yeniden muhalefete düştüler. Ancak bu durum fazla uzun sürmeyecekti. Artık iktidarı kesin olarak ele geçirmenin zamanı gelmişti. Geçen 4 yıl zarfında her hükümete birer ikişer verilen üyeler sayesinde deneyim elde etmişlerdi. Ancak bunun için meşru bir sebebe ihtiyaçları vardı. Bu sırada Balkan Savaşları başlamış ve Bulgar ordusu Çatalca yakınlarına kadar gelmişti. Edirne ise hala direniyordu. Sadrazam Kamil Paşa Edirne’den vazgeçmenin sorumluluğunu tek başına üstlenmemek için Saltanat Şurası toplanmasını istedi. Eski devlet adamlarından oluşan şura, Edirne’yi boşaltmayı önerdi. Darbe hazırlıklarını tamamlamış olan Cemiyet, bu fırsatı kaçırmadı. Önce hükümetin Edirne’yi teslim edeceği propagandası yapılarak halkın desteği sağlandı ardından 23 Ocak 1913’te Yarbay Enver Bey önderliğinde bir grup Cemiyet fedaisi hükümeti toplantı halindeyken bastı. Harbiye nazırı Nazım Paşa ve bir polis komiseri öldürüldü. Sadrazam Kamil paşa’ya zorla istifa mektubu imzalattırıldı. Derhal bir heyet padişahın yanına giderek Cemiyet taraftarı olan Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazam olara atanması sağlandı.
Böylece cemiyet iki defa ezici çoğunlukla kazandığı seçimlerle değil, bir darbe ile iktidarı alarak geleceğe kötü bir miras bırakmış oldular. Seçimlerin halkın tercihlerinin ne kadarının sandığa yansıdığı bir yana atanmışların seçilmişleri istediği zaman devirmesi gibi klasik burjuva düzeninde kabul edilemeyecek bir olgu literatüre girmiş oldu. Ama zaten Türkiye’de kapitalizm kendi iç dinamikleriyle gelişmediği için onun kurum ve kuralları da böyle üstün körü gelişecekti.