“Tam Aziz Nesin’lik” saptaması, hemen her dönemde, “güleriz ağlanacak halimize”nin en belirgin göstergesidir.
Sadece Aziz Bey -ki hep öyle söylenegeldi, hak ettiğindendir, devam ettirmek borcumuzdur- üzerinden baksak bile yeterlidir geldiğimiz noktayı bilebilmek. İlhan Berk’in en sevdiğim şiirlerindendir “Neler çekmiş halkım / Türküler şahit”… İşte, Tütün Deposu’nda açılan “Aziz Nesin 1915 – 2015” sergisi çekilenlerin kanıtı.
İnanılmaz bir biriktirici Aziz Nesin, eline geçen her şeyi biriktirmiş. Kimi zaman “cimriliğinden”, kimi zaman “sakla samanı gelir zamanı”ndan, kimi zamansa değerlendirilmesi beklentisiyle… Öyle gazete kesikleri saklamış ki, muhakkak siz de görmüşsünüzdür o haberi, ama üzerinde durmayıp geçmişsinizdir. (Onca kalabalığın arasında gördüm, gördüğümün fotoğrafını çekememiş olmanın ve tabii, fotoğraf makinemin yeterli olmamasının haklı hüznüyle…) aradan geçen şu kadar yıl sonra çok daha farklı anlam yüklenmiş, o küçücük ve sıradan haber. Ya Aziz Nesin’in öykülerine kaynaklık edince… Durun orada! “Güleriz ağlanacak halimize!”
Türkiye’nin 100 yılı bir araya toplanmış, Aziz Nesin’in “yazılmamış özyaşamöyküsü” sergisinde. Utangaç bir gülümseme, boğazınıza oturan kocaman bir yumru yutkunmanızı engelleyen, “Böyle Gelmiş, Böyle Gitmez”e bağlı olarak “böyle de gelmemiş, böyle de gitmeyecek” iç kararlılığı yaşatan, “vay be!” dedirten bir sergi. Sadece siz değil, büyüklerinizi de alın yanınıza, çocuklarınızı da -sahi, tam zamanı, çocuklarınız için en güzel karne hediyesi- arkadaşlarınızı da, hatta çağrı yapın, hep birlikte gidin gezin… Türkiye’yi bir arada yaşatan Aziz Bey’e saygı duyarak.
Şeytan ayrıntıda gizlidir deriz ya… Sizi sevindirecek, hüzünlendirecek, anılar, gazete kesikleri, fotoğraflar, notlar görecek; yanınızdakini dürterek “baak!” diye göstertecek, küçücük gözüken ama içinizde gerçekten kocaman gülümsetecek o detaylar karşısında geçmişinizle -ki sadece sizin değildir o geçmiş, hepimiz varız içinde- muhasebe yapıp geleceğe –yine hepimiz varız o gelecekte, Aziz Nesin de dahil- umut yükleyeceksiniz.
“Altın Palmiye” ödülünü vermesini “en büyük aptallığım” nitelemesi, “Başdan” adlı dergi ile başlayan (imlâ kurallarını hatırlatanlara yanıtı müthiştir ve buraya almakla, benim önemsediğim yazım kurallarıyla yaşamı bir araya getirişini buraya almalıyım) “Balığın baştan koktuğu ve işlerin baştan kara gittiği memleketimizde, işe yeni baştan başlarken, imlâya gelmeyeceğimizi anlatmak için, bile bile böyle yapıyoruz” mücadelesi, geç de olsa altına imza atmış olmakla küçük bir sevinç duyduğum Aydınlar Dilekçesi Davası, 1989’da Mehmet Ali Aybar, Rasih Nuri İleri, Mine Urgan ve Emil Galip Sandalcı ile girdikleri sembolik açlık grevi (Aybar gayriciddi bulur, ama Nesin, “çok ciddi olarak etkisini göstermişti” diyecektir) ve kuşkusuz Sivas katliamı ile yaşanan büyük acı.
Ayırdığım için bağışlayın, Aziz Nesin’in boyunca kitap yazması, çok hatta çoktan da çok çalışmak zorunda kalması, insan hakları ve emek savunuculuğu gibi hepimizin az çok bildiği o büyük insanüstü çabasının en büyük göstergesi, 1983 yılı sonunda geçirdiği kısmi felç karşısında kopardığı gazete sayfaları üzerine sol eliyle okunaksız aldığı notlar karşısında duygulanmamak mümkün mü? Hele yazdığı şiir ve içeriği…
1991 yılında kurulan ve çok kısa bir dönem yayın yapabilen “Megaon Televizyonu”nda program yapan bir yönetmendim… Nesin Vakfını ve tabii, Aziz Nesin’i de çekmek istemiş, Faruk Şüyün’ün katkısıyla çekimlere başlamıştık. Ahmet Karakaya ile çekim öncesi nasıl bir çekim yapmamız gerektiğini konuştuğumuzu anımsıyorum. Çatalca’ya gittik… Orada yaşadıklarımız belki önemli, ama burada yeri değil, sonraya kalsın. Aziz Bey, “Biliyor musunuz, buraya gelen ilk Türk televizyoncuları sizsiniz” demişti. Dünyanın dört bir yanından gelip çekmişler, ama yetmemişti onların çektikleri… İnce bir sitem vardı sesinde…
Sözlü tarih deyip duruyoruz… Bu sergi de Aziz Nesin’in kendi anlatımı üzerinden tarih okuması… Vakıf arşivinde korunan belgeler, Aziz Nesin’in elyazması notları, yayımlanmış ve/veya yayımlanmamış yapıtları, düzeltmeleri, çalışmaları (kitap kapakları üzerindeki çalışmaları işine ne denli titiz ve dikkatli olduğunun göstergesi), odası, masası… Vakfın kuruluş yıllarından başlayarak yapılan filmler, kullanılan nesneler… Karikatürler, fotoğraflar, ödüller ve belgeler… ne yok ki!
Yukarıda değindim, ama yinelemekte hiçbir sakınca yok… Muhakkak gidin görün, yalnız siz değil, büyüklerinizle, küçüklerinizle, komşularınızla, arkadaşlarınızla gezin.
İnsanın yaşamı boyunca biriktirdiklerinin sergilenerek yaşayabilmesi ölümden sonraki yaşamın en büyük göstergesi Aziz Bey, o meşhur gülüşüyle size eşlik edecek, inanın.
“Ömrüne Sığmayan Adam: Aziz Nesin 1915-2015, Yazılmamış Özyaşamöyküsü”, Tophane, Tütün Deposu Sanat Galerisi, 16 Temmuz‘a kadar gezilebilir.
Görseller üzerine…
“Nereye Gidiyoruz” Aziz Nesin, yıllar sonra şöyle diyor: “Tek yanı basılmış o kitapçıktan şimdi elde hiç yoktur. (…) Savcı yirmiiki yıl hapsimi istiyordu. Suç eylemi eksik kaldığından… (…) Pazarlık, pazarlık… (…) Kırksekiz yıl sonra bugün nereye gittiğimizi görüp bilmeyen kalmadı ama hapse ve sürgüne gidiyordum…”