Siyasi HaberSiyasi Haber

    Güncel Kalın

    Türkiye ve dünyada neler olup bitiyor ilk siz bilgi sahibi olun

    Göz attınız mı?

    Seçimlerde oylar HDP’ye

    15 Eylül 2015

    Hava döndü

    15 Eylül 2015

    Üniversitelerdeki Plaza Vandalizmi

    15 Eylül 2015

    Faşizme karşı Demokratik Cumhuriyet, sermaye düzenine karşı Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet

    18 Ağustos 2022
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Facebook X (Twitter) Instagram
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    • Haberler
      • Gündem
        • Ekonomi
        • Politika
        • Ortadoğu
        • Spor
        • Sağlık
      • Emek
      • Kadın
      • LGBTİ+
      • Gençlik
      • Haklar ve Özgürlükler
        • Halklar ve İnançlar
        • Göçmen Hakları
        • Çocuk Hakları
      • Bilim Teknoloji
      • Kültür Sanat
    • Yazılar

      Hollanda’da seçim ya da cehennemin kapıları

      27 Kasım 2023

      SOPHIA

      21 Kasım 2023

      Elveda Anayasa Mahkemesi

      13 Kasım 2023

      AYM-Yargıtay krizi: Aslında tartıştığımız gerçek gündem mi?

      13 Kasım 2023

      Coca Cola Cumhuriyeti Azerbaycan

      13 Kasım 2023
    • Yazarlar
    • Seçtiklerimiz
    • Söyleşiler
    • Dosyalar
    • Çeviriler
    Siyasi HaberSiyasi Haber
    Anasayfa » Atatürk’ün hata yapma olasılığı olamaz mı?

    Atatürk’ün hata yapma olasılığı olamaz mı?

    Hasan Kul- Hasan Kul6 Eylül 20214 dk. okuma süresi
    Paylaş
    Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Hasan KUL yazdı – “23 Nisan 1920’de henüz Saltanat ve Hilâfet Kurumu yerinde duruyor, ilga edilmemiş, Ulusal Kurtuluş Savaşı devam ediyor, Cumhuriyetin ilân edilmesine üç, laiklik ilkesinin Anayasaya girmesine 17 yıl var.”

    Ülkede gündem yoğun. İnsan hangi konudan başlayacağını, hangi konuyu önemli görüp üzerine gideceğini şaşırıyor. Ancak şu kadarını başlarken söyleyelim, ülkemizde yaşananlar hukukun işlediği, denge denetim sistemlerinin bulunduğu başka bir ülkede yaşansa bürokratları, bakanları, hükümetleri devirecek, istifaların art arda geldiği bir iklimi doğururdu. Japonya’da yaşanmış olsaydı, birçok kişi harakiri yapmış olurdu.

    Siyasi tarihimize 17-25 Aralık olarak geçen ve siyasal iktidarın TBMM’deki sayısal çoğunluğu ile üstü örtülen, hatta olayın kahramanlarından birinin ödüllendirilerek büyükelçi yapıldığı bir olayın taraflarından biri, anılan olaydaki belgelerin, tapelerin, teknik takip raporlarının -en azından kendisi ile ilgili bölümlerinin- gerçek olduğunu ve kendisinin haksız biçimde bir “Hırsız çuvalına” atıldığını beyan etmektedir. Bu bir itiraftır, ayrıca kendisi dışındaki üç bakan hakkında bir suç duyurusudur. Üstelik aynı konu, daha önce bir TV açık oturumunda halen İç İşleri Bakanı olan kişi tarafından da dile getirilmiştir.

    İkinci günden ekonomiden. Ülkemiz ikinci çeyrekte bir yıl önceki aynı döneme oranla %21.7 büyümüştür. Her ne kadar veriler TUİK tarafından verilmiş olsa da bir hukukçu olarak ben inanmak zorundayım. Büyümenin ne olduğunu daha önce yazmıştım ama kısaca yineleyelim. Bir önceki döneme oranla ülkede daha fazla ihracat, daha fazla bina, hastane, okul, fabrika, et, süt ekmek vb. üretilmişse o oranda ülke büyümüştür. Ancak büyümenin nominal olarak kağıt üstünde gösterilmesi sıradan yurttaşı ilgilendirmez. Büyümenin yurttaşa yansıyan kısmı, bu büyüme onun yaşam koşullarında bir iyileşmeye yol açmış mıdır? Örneğin, bir önceki döneme oranla daha fazla sağlık hizmeti, daha fazla tatil, çocuğuna daha kaliteli eğitim alabilmekte midir?

    Yukarıdaki sorular, çok önemli bir sosyal politika sorusunu gündeme getirir: Ülkede gelir dağılımı adaleti var mıdır? Yani ülkede üretilen pastadan toplum kesimleri hangi oranda pay almaktadır? Bilindiği gibi “Kişi başına düşen ulusal gelir” hesaplanırken, bir yılda üretilen toplam ulusal gelir nüfusa bölünür ve kişi başına düşen ulusal gelir hesaplanır. Oysa bu hiç bir anlamı olmayan bir rakamdır sadece. Çünkü bir holding patronu da asgari ücretle açlık sınırında yaşayan insan da aynı geliri alıyormuş gibi bir tablo çıkar ortaya.

    Piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bizim gibi ülkelerde iktisatçılar toplum kesimlerini beşli bir piramitle gösterirler: Alt, alt orta, orta, üst orta ve üst. Resmi rakamlar gösteriyor ki, ulusal gelirden %53 oranında payı toplumun çok küçük bir azınlığı alırken, geriye kalan %47’lik bölüm toplumun %80’i tarafından paylaşılmaktadır. Anlayacağınız, ülkemizde çok ciddi bir gelir dağılımı adaletsizliği vardır. Bunu aynı sistem içinde yer alan Batı’nın refah devletleri olarak anılan devletleri vergi sistemiyle dengelemeye çalışmaktadırlar. Tabii ki oralarda da tam bir eşitliğin olduğunu iddia etmek mümkün değildir.

    Son gündem de Adli yılın açılışı olsun. 28 yıllık avukatlık yaşantımda Ankara Adliyesi’nde yapılan iki, üç açılışın dışında hiç birine katılmadım. Ülkemizde bu konudaki teamül, Eylül ayının başında önceden belirlenen bir salonda, bu adliye olabilir, Barolar Birliği’nin salonu olabilir, Danıştay ya da Yargıtay’ın toplantı salonu olabilir, ama asla yargı üzerindeki pratikleriyle yargıyı yürütmenin emrine sokan bir saray olamaz. Toplantıda Barolar Birliği Başkanı konuşur, yargının sorunlarını, düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki duyarlılıkları dile getirir ve devlet ricali bunları dinler, not alır ve resepsiyonla toplantı biterdi.

    Adli yıl açılışıyla ilgili belleğimde kalan bir olayı anlatarak, son açılışa sözü getirmek istiyorum. Yılını anımsamıyorum. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, RTE Başbakan. Danıştay salonunda tören yapılıyor ve kürsüde Metin Feyzioğlu. Konuşmanın bir yerinde Başbakan konuşmaya itiraz ediyor, hatiple tartışıyor ve Cumhurbaşkanına dönerek, “Kalkın gidiyoruz!” diyor ve salondan çıkıp gidiyorlar. Olay aynen böyle oldu. Kaderin cilvesine bakın ki, o TBB Başkanı bugün siyasal iktidarın desteği ile o koltukta ve varlığını o iktidarın bekasına bağlamış durumda.

    Yazılı ve görsel basına yansıdığına göre görkemli bir Yargıtay binası yapılmış, Adli yıl açılışı o binada yapılacak. Ana muhalefet partisi başkanı dahil devlet ricali orada. Kurdela kesiliyor ve sahneye Cumhurbaşkanı, Yargıtay Başkanı ve Diyanet İşleri Başkanı çıkıyor. Dualarla adli yıl açılıyor. Adaletin simgesi Themis’in gözlerindeki bağ çoktandır açıldığı için bu manzara insanları şaşırtmıyor. Bu konuda beni düşündüren bir değerlendirmeyi tartışıp konuyu bağlayacağım. Bir TV kanalında ana muhalefet partisi genel başkan yardımcısı şöyle dedi: “Atatürk 1. Meclisi açtığı zaman yanındaki hocaların dualarıyla açtı. Dua okunarak adli yılın başlatılması ve Yargıtay binasının açılması sorun değil.”

    Atatürk’ü savunmak ya da eleştirmek kastım olmadan iki saptama yapmak istiyorum: 23 Nisan 1920’de henüz Saltanat ve Hilâfet Kurumu yerinde duruyor, ilga edilmemiş, Ulusal Kurtuluş Savaşı devam ediyor, Cumhuriyetin ilân edilmesine üç, laiklik ilkesinin Anayasaya girmesine 17 yıl var. İkinci saptamam da şu olsun: Bir liderin, Atatürk bile olsa hata yapma olasılığı olamaz mı? Unutmadan, ne demişti Atatürk: “Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir.” 

    Atatürk Hilâfet Saltanat
    Paylaş. Facebook Twitter Telegram WhatsApp Email
    Önceki Yazı“6-7 Eylül’de neler olmuştu?”nun cevabı tek bir tuğlanın ardında saklı
    Sonraki Yazı Tanrıkulu: Zırhlı araçlar bugüne kadar 37 çocuğun ölümüne yol açtı

    İlgili Yazılar

    Kılıçdaroğlu’ndan 17 yaşındaki çocuğun ‘Atatürk’e hakaret’ten tutuklanmasına tepki

    Politika 21 Eylül 2023

    Güçsüzleştiren bir sembol: Atatürk

    Yazılar 11 Kasım 2022
    Destek Ol
    Yazılar

    Hollanda’da seçim ya da cehennemin kapıları

    - Mehmet Fırat Özgür

    SOPHIA

    - Sibel Şahin

    Elveda Anayasa Mahkemesi

    - Hasan Kul

    AYM-Yargıtay krizi: Aslında tartıştığımız gerçek gündem mi?

    - Hasan Kul

    Coca Cola Cumhuriyeti Azerbaycan

    - Toros Korkmaz

    Cumhuriyetin Öteki Yüzü: Türkiye Türklerindir!

    - Toros Korkmaz
    Tarihten

    Yılmaz Güney: Kazanacağız, mutlaka kazanacağız!

    Yılmaz Güney, 47 yıllık kısa hayatının 15 yılını hücrelerde, hapislerde ve sürgünlerde geçirdi. 1984 Paris Newroz’undaki konuşmasında şunları diyordu Yılmaz…

    Seçtiklerimiz

    Seçil Erzan nasıl dolandırıcı oldu?

    - Siyasi Haber

    İslamcıların vicdanı yine Filistin’le imana gelirken

    - Fehim Taştekin

    Ogün Samast Görüntüsünün Hatırlattıkları

    - Siyasi Haber

    Yargıtay hukuk tehlikesini savuşturdu, şükür!

    - Ali Duran Topuz

    Gazze’ye kara harekatı ve bumerang etkisi

    - Yusuf Karadaş

    Gazze aynasında Erdoğan Ankarası

    - Ertuğrul Kürkçü

    Güncel Kalın

    Son felişmelerden haberdar olmak için E-Bültenimize üye olun

    Siyasi Haber, “tarafsız” değil “nesnel” olmayı esas alır. Siyasi Haber, işçi ve emekçiler, kadınlar, LGBTİ+’lar, gençler, doğa ve yaşam savunucuları, ezilen etnik ve inançsal topluluklardan yanadır.

    Devletten ve sermayeden bağımsızdır.

    Facebook X (Twitter) YouTube
    Emek

    Yargıtay, kullanılmayan yıllık izinlerin ücrete dönüşebilir  

    2 Aralık 2023

    İSŞP: Özak işçisi yalnız değildir

    1 Aralık 2023

    Arzu Çerkezoğlu: Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi haline gelmesinin nedeni iktidarın bilinçli tercihi

    1 Aralık 2023
    Kadın

    Kadın Cinayeti: Ankara’da bir kadın evli olduğu erkek tarafından öldürüldü

    27 Kasım 2023

    Fotoğraflarla İstanbul’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü

    25 Kasım 2023

    25 Kasım İstanbul: Kadınlar ve LGBTİ+’lar erkek-devlet şiddetine karşı sokaktaydı!

    25 Kasım 2023
    © 2023 Siyasi Haber. Designed by Fikir Meclisi.
    • Siyasi Haber / Künye
    • İletişim
    • Gizlilik Politikamız

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.