SEÇTİKLERİMİZ – Pelin Cengiz Artı Gerçek’e yazdı: “Eğer her şey planladığı gibi giderse Astaldi aralarında üçüncü köprünün de bulunduğu varlıkların satışından Aralık 2020’ye kadar 750 milyon euro gelir elde edecek.”
Hazine garantisi verilerek özel sektöre yap işlet devret modeliyle yaptırılan projelerin AKP iktidarları için siyasi anlamını ve önemini artık bilmeyen yok.
Malum, Hazine garantileri zırhıyla donatılmış, insanların geçmediği köprüler, tüneller, tedaviye gitmediği hastaneler, uçağa binmediği havalimanları insanlara "devletin cebinden beş kuruş çıkmadan yapılıyor" söylemiyle öteden beri bir siyasi propaganda olarak sunuluyor.
Kamu kaynaklarını uzun yıllar boyu sömürecek, özel şirketler ihya edilirken vatandaşın sırtına ek vergiler olarak dönecek, AKP iktidarlarının seçim dönemi propaganda araçları olarak kullanılıp daha sonra işleticilere verdiği garantilerle Hazine'ye pranga olacak projeler…
Neyse ki, bazı muhalefet milletvekilleri ile bazı sivil toplum kuruluşları ve bağımsız medya sayesinde, AKP iktidarlarının köprülere, otoyollara, havaalanlarına, hastanelere bol keseden döviz üzerinden Hazine garantileri verdiği, geçilmeyen köprüden, gidilmeyen otoyoldan, kullanılmayan havaalanından, doluluk oranının altında kalan hastaneden topyekün tüm Türkiye'nin sorumlu olduğu biraz olsun biliniyor.
Kamu özel işbirliği projelerinin tamamının yükü devletin üzerinde. Şirketler sözleşmelerdeki taahhütlerini yerine getiremediğinde, projeleri işletemediğinde ya da iflas ettiğinde tüm yükümlülükleri devlet tekrar üstlenecek. Bu haliyle kamu özel işbirliği projelerinin kamuya maliyeti, görünenin daha da ötesinde bir boyuta sahip.
Üstelik bunlar bütçeye borç olarak yazılmıyor, bütçeye bakıldığında devletin üzerinde sanki hiç borç yokmuş gibi görünüyor.
Sadece 2018 bütçesinde geçilmeyen otoyol ve köprüler, gidilmeyen hastaneler için mega proje müteahhitlerine ödenmek üzere 6.2 milyar lira ayrıldı. Bu paraların tamamı vatandaşın devlete ödediği vergilerden karşılanacak.
Buraya kadar taman ancak, geçen hafta yaşanan bir gelişme özel sektör tarafında da işin renginin değiştiğini, herşeyin aslında pek de göründüğü gibi olmadığını gösterdi.
Astaldi ve IC Yatırım Holding'in ortak girişim şirketinin, aralarında Çinli şirketlerin de olduğu yatırımcılarla üçüncü köprüdeki hisselerin satışı için görüştükleri açıklandı.
Bu haberler yeni değil aslında mart ayında da Astaldi'nin sahip olduğu hisseleri elinden çıkarmak istediği belirtilmişti.
İçtaş Astaldi Ortak Girişim Grubu, Mayıs 2012'de üçüncü köprü inşaatını (daha sonra Yavuz Sultan Selim Köprüsü adı verildi) yap-işlet-devret modeliyle yapmak üzere Karayolları Genel Müdürlüğü ile sözleşme imzaladı. Sözleşmeye göre, İçtaş Astaldi Ortak Girişim Grubu 10 yıl 2 ay 20 gün bu köprüyü işletecek. Ağustos 2016'da devreye girdiğinde köprü ücreti 9.90 TL olarak açıklandı. Köprünün ulaşıma açıldığı tarihteki ortalama dolar kuru ise 2.95 liraydı.
Günde 135 bin araç garantisi verilen üçüncü köprüden geçmeyen her araç için devlet, özel sektöre 3 dolar+KDV ödüyor. Şu günlerde dolar kuru 4.60'lar seviyesinde…
İçtaş Astaldi Ortak Girişim Grubu'nun işlettiği üçüncü köprüden geçen araç sayısının Hazine garantisinin altında kalıp kalmadığını henüz bilmiyoruz, veriler şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmıyor.
Peki, İtalyan Astaldi neden üçüncü köprüdeki hisselerini satmak istiyor?
Açıkçası bu zamana kadar kamu özel işbirliği projelerinden devletin ve dolayısıyla vatandaşların zararlı çıkacağını söylendi. Görünen o ki şirketler tarafında da durum pek parlak değil.
Mart ayında çıkan haberlerde, ortak girişim şirketinin yüzde 20'sine sahip olan Astaldi'nin hisselerinin tamamını satmayı planladığı, IC Yatırım Holding'in şirketi IC İçtaş'ın da yüzde 80 oranındaki payından Astaldi ile eşdeğer oranda satış yapacağı belirtilmişti.
Astaldi'nin daha önce IC İçtaş'a hisselerinin bir kısmını sattığı, payını da yüzde 36'dan yüzde 20'ye düşürdüğü ifade edilmiş, bu hisse satışına aracılık etmeleri için Morgan Stanley ve Citigroup'u yetkilendirdiği dile getirilmişti.
Bloomberg, geçtiğimiz günlerde "İtalya'nın en riskli kredisi" olarak adlandırdığı Astaldi'nin ödeyemediği büyük miktarda kredisini Goldman Sachs'ın satın aldığını ve borçların geri ödenmesi için şirketi sıkıştırmaya başladığını yazdı. Astaldi'nin ödemesi gereken borç tutarı 2.3 milyar dolar.
Astaldi'nin Türkiye'deki köprü dışında, İtalya'da metro, Peru ve Kanada'da baraj gibi geniş çaplı inşaat işleri mevcut. Dünyanın dört bir yanında büyük çaplı işlere girmenin de büyük riskleri var. Şu anda İtalya'nın en riskli şirketi olarak tanımlanan Astaldi'nin gelir yaratmakta zorlandığı, likidite sağlamak için de elindeki işlerden hisse satışı gerçekleştirdiği belirtiliyor.
İlgilenenler arasında Çinliler de var. Daha önce ICBC (Industrial & Commercial Bank of China) ile görüşüldüğü söylenmişti, son haberlerden Çinli kreditörlerin hala devrede olduğu anlaşılıyor.
Eğer her şey planladığı gibi giderse Astaldi aralarında üçüncü köprünün de bulunduğu varlıkların satışından Aralık 2020'ye kadar 750 milyon euro gelir elde edecek.
Görülüyor ki, Hazine garantili projelerde özel sektör şirketlerinin finansman dengesi açısından yolunda gitmeyen durumlar oluşabiliyor, şimdilerde Astaldi özsermayesini güçlendirmeye çalışıyor. Gelecekte de diğer yap işlet devret projelerinde yer alan şirketlerin bu tür sıkıntılar yaşamayacağının garantisi yok.