SEÇTİKLERİMİZ – Meltem AKYOL’un Asst. Prof. Emrah Altındiş ile söyleşisi: Boston College Biyoloji Bölümünde asistan profesör olarak çalışan Emrah Altındiş uyardı: Karantina uygulanmazsa yakında 10 dakikada ardından belki de 5 dakikada 1 kişiyi kaybedeceğiz.
Koronavirüs nedeniyle Türkiye’de ilk vakanın ortaya çıkmasının üzerinden tam bir ay geçti. Vaka artışı ise hızlanarak devam ediyor. Uzmanlara göre ABD ile birlikte en sert yükselişte olan ülkeyiz… Peki, ne olacak? Türkiye’deki süreci başından beri yakından takip eden Boston College Biyoloji Bölümünde asistan profesör olarak çalışan Emrah Altındiş’in açıkladığı rakamlar kaygı verici. Altındiş, an itibari ile Türkiye’de hem vaka hem de ölüm sayılarının yedi günde bir, ikiye katlandığına işaret ederek, uyarıyor: "Türkiye’de bugünkü sayılarla baktığımızda her 15 dakikada 1 yurttaşımızı kaybediyoruz. Trend böyle sürer ve karantina uygulanmazsa yakında 10 dakikada, ardından belki de 5 dakikada 1 kişiyi kaybedeceğiz. Bugün işe zorla gönderdiğimiz insanlardan da bir kısmının vefatına yol açacağız, hemen enfekte şehirlerde 2-4 hafta sürecek karantinalar uygulamaya başlamalıyız."
VAKA VE ÖLÜM SAYILARI YEDI GÜNDE BİR KATLANIYOR
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın her akşam açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de vaka sayısı hızla artıyor. Siz mart başında ‘tsunami geliyor’ diyerek endişelerinizi dile getirmiştiniz. Son verilerle birlikte toplam fotoğrafı yorumlar mısınız?
11 Nisan itibarıyla Türkiye’de ilk vakanın tespit edilmesinden sonraki bir ayı tamamlamış oluyoruz. Şu an itibarıyla vaka sayısı 50 bini ve ölümler de 1000’i aştı. Bu henüz bahsettiğim ‘tsunami’nin ilk dalgası. Güney Kore’nin aldığı önlemlere benzer önlemlerle engelleyebileceğimiz bir salgında halihazırda 1000 insanımızı kaybettik.
Bugünkü rakamlarla hem vaka sayısının hem ölüm sayısının yedi günde bir iki katına çıktığı bir noktadayız. Dünyada siyasetçiler rakamları maniple edip, toplam vakalarla ölüm sayılarını karşılaştırarak çok düşük bir ölüm oranı veriyorlar. Oysa hastalığın oluşum sürecinde enfekte olduğunuz tarihle alakalı ve ölüm oranlarını aynı dönem hasta olmuş insanların durumunu karşılaştırarak incelemeliyiz. Buna İngilizce’de ‘case fatality rate’ diyoruz, yani kapanmış vakalarda ölüm oranı. Türkiye’de hastaneye kaldırılan, ölüm ya da iyileşme ile sonuçlanmış vakaların ikisi iyileşirken, bir yurttaşımızı kaybetmişiz. Bu rakam dünyada üç iyileşmeye karşı, bir kayıp düzeyinde. Bu da aslında endişemizin temel kaynaklarından biri ve salgın yönetimini bu tür endişe verici verilere göre yapmalıyız.
Vaka artış hızına gelince, dünyadaki diğer ülkelerle Türkiye’deki 100 vaka sonrası artışı karşılaştırdığımızda, ne yazık ki Amerika’nın ardından İspanya ile ikinci sıradayız. Bu yükseliş çok endişe verici. Şu anki vaka sayısı artışımız İtalya’nın da Çin’in de çok üzerinde, yani daha sert bir şekilde yükseliyoruz. Bu da yine İtalya’da ve İspanya’da yaşananları bildiğimiz için -biz onları 2-3 hafta geriden takip ediyoruz- endişemizi artırıyor. Bununla birlikte bugün görülen 50 bini aşan vaka, bundan iki ya da dört hafta öncesinde enfekte olan ve semptom göstererek hastaneye kabul edilen insanlarımız. Bilimsel çalışmalarda vakaların sadece yüzde 20’sinin hastaneye başvuracağı tahmin ediliyor, bu tahminle Türkiye’de en az 250 bin enfekte insanımız var. Bu 250 bin insanımız geçtiğimiz bir ay içerisinde başka insanları da enfekte etti. Dolayısıyla şu an gördüğümüz rakamlar buz dağının görünen yüzü.
CUMA AKŞAMI YAŞANANLARI 2-4 HAFTA SONRA SAYI OLARAK GÖRECEĞİZ
Bir de cuma gecesi 2 günlük sokağa çıkma yasağının 2 saat kala ilan edilmesi sonrası yaşananlar var…
Çok üzüldüm görüntülere, binlerce insanın marketlerde, fırınlarda hiçbir önlem almadan temas kurduğunu gördüm. Haftalardır bilim insanları olarak enfekte şehirlerde karantina isteyip, sosyal mesafelenmenin önemini anlatmaya çalışırken, devleti yönetenler bu kararları ile virüse aradığı fırsatı altın tepside verdiler. Bu iki saat evvelden ilan edilen 2 günlük karantinadan dolayı enfekte olan insanlarımızı 2-4 hafta sonra Sağlık Bakanı’nın açıklamalarında sayı olarak göreceğiz. Skandal sadece bunun insanları paniğe sevk edecek şekilde iki saat öncesinde açıklanması değil, dünyanın hiçbir yerinde 2 gün uygulanmış karantina olmamış, zira bu karantinanın mantığına aykırı. Amacımız enfekte insanları taşıyıcı olamayacakları noktaya kadar evde tutmak, bunun için de en az 14 güne ihtiyacımız var, bu 14 günde semptom gösterenleri yakalayıp, semptomsuzların da evlerinde bağışıklık sistemleri ile enfeksiyonu yenmelerini beklemeli, bu arada sağlık sisteminin ihtiyacı olan zamanı kazanmalıyız.
HER 15 DAKİKADA 1 YURTTAŞIMIZI KAYBEDİYORUZ
Özel olarak İstanbul’a eğilirsek, rakamlar bize ne söylüyor?
İstanbul çok kalabalık, insanların küçük alanlarda çok yoğun yaşadığı, bununla birlikte çok fazla yoksulun olduğu bir kent. Aynı zamanda Türkiye’nin endüstriyel olarak da başkenti, her gün milyonlarca işçinin işe gidip-geldiği bir kent. İstanbul’un Türkiye’deki vakaların yüzde 60’ına sahip olması biz bilim insanlarını çok tedirgin ediyor. Çünkü önümüzde New York gibi bir örnek var. New York da İstanbul gibi insanların iç içe yaşadığı bir şehir ve bugün artık neredeyse her iki dakika bir insanın hayatını kaybettiği bir noktaya gelindi. Hayatını kaybeden yurttaşların yüzde kaçı İstanbul’da bilmiyoruz, çünkü vakalarda ve verilerin paylaşımında bir saydamlık yok. Ama vakaların tüm şehre yayıldığını görüyoruz. İzmir ve Ankara’da da vakaların bütün şehre yayıldığını anlıyoruz açıklanan haritalardan. Türkiye’de bugünkü sayılarla baktığımızda her 15 dakikada 1 yurttaşımızı kaybediyoruz. Trend böyle sürer ve karantina uygulanmazsa yakında 10 dakikada, ardından belki de 5 dakikada 1 yurttaşımızı kaybedeceğiz, çok dikkatli olmalıyız. Hemen enfekte şehirlerde 2-4 hafta sürecek karantinalar uygulamaya başlamalıyız. İstanbul’un bir dezavantajı da ABD’de olan özerk bir yapımızın olmaması. Örneğin Kaliforniya valisi ben Kaliforniya’da karantina ilan ediyorum dedi 2-3 hafta önce, Trump’a rağmen. Ekrem İmamoğlu’nun ya da diğer belediye başkanlarının ne yazık ki böyle bir resmi yetkileri yok ve tüm kararlar tek bir adamın iki dudağı arasında.
HAYATINI KAYBEDENLERİN YÜZDE 20’Sİ 60 YAŞIN ALTINDA
Verilerle devam edelim. Türkiye’de 60 yaş altı ölümlerin oranının, dünya ile kıyaslandığında, daha yüksek olduğunu görüyoruz…
Evet, bu veriye her fırsatta dikkat çekme sorumluluğumuz var, çünkü çok önemli. Türkiye’de vefat eden insanlarımızın yüzde 20’si 60 yaşın altında. İtalya ve İspanya ile karşılaştırdığımızda bu rakam gerçekten endişe verici. İtalya’da bu oran yüzde 2, İspanya’da yüzde 5 civarında. Buna ek olarak bu insanlarımızın, yani vefat eden 60 yaş altındaki yüzde 20’nin, yarısında da başka bir kronik rahatsızlık bulunmamış. Yani 60 yaş altında başka bir hastalığı da bulunmayan 100 insanımızı COVID-19’dan kaybetmişiz. 20-65 yaş arası işçilerin her gün işyerlerine gittiği düşünülürse riskin hem o işçiler hem de aileleri-akrabaları acısından ne kadar yüksek olduğu görülür! Bu farkları ‘İtalya’da nüfus yaşlı bizde genç, onun için öyle oluyor’ diye açıklayamayız.
Meltem AKYOL’un Asst. Prof. Emrah Altındiş ile söyleşisinin tamamını okumak için TIKLAYIN