İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi işçi sınıfının ‘asgari geçim’ hikayelerini araştırdı.
Hazırlayan: Saniye Kesici, Coşkun Canıvar, Ahmet Çakır
2015 yılı seçim atmosferiyle geçiyor. Vaatler sıralanıyor, neler yapılacağı açıklanıyor. Bu dönemin ayırt edici söylemlerinden biri ise asgari ücrete yapılacak olan “külliyatlı zam” başta olmak üzere ekonomik vaatler; 1300 TL ile 2000 TL arasında gidip gelen sayılar. Yoksulluk ve açlık böylece bir kez daha tescil edilmiş oluyor.
Gerek devletin resmi kurumlarının açıkladığı sayılar, gerekse sendika ve siyasi partilerin açıkladığı sayılarla ortaya çıkan açlık ve yoksulluk sınırları; mevcut asgari ücret göz önüne alındığında, yaşanan adaletsizliğin ve sefaletin boyutunun büyüklüğünün göstergesidir.
Bir ülkedeki toplam GSMH; o ülkedeki işsizlik oranı, açlık ve yoksulluk sınırları, asgari ücret gibi bileşenler göz önüne alındığında anlamlı olabilir. Dolayısıyla yoksulluğun kaynağı her ne kadar üretim araçlarının özel mülkiyetinde ve üretim ilişkilerinde de olsa, özellikle Türkiye gibi ülkelerde GSMH’nın bölüşümünde yaşanan adaletsizlik, yoksulluk kavramını daha da derinleştirmekte ve ayrı bir araştırma alanı yaratmaktadır.
Asgari ücret, aslında; işçi sınıfının sermaye ile yaptığı en büyük, genel toplu iş sözleşmesidir. Bu nedenle emeğin geleceğini belirlemede tüm düzey ve işkollarında, tüm çalışma biçimlerinde çok büyük önem taşır.
Bizim buradaki amacımız bir asgari ücret tespiti yapmak değildir. Daha çok işçi sınıfının, çeşitli sektörlerinde çalışan işçilerin ekonomik anlamda neler yaşadıklarını gerçek örneklerle fotoğraflamaya çalışmaktır. Öte yandan işçi sınıfının gelirleri nasıl oluşmakta, giderleri hangi kalemlerde toplanmaktadır; yani ekonomik bilançoları ve asgari yaşam şartları nasıl şekillenmektedir ve varsayılan verilerle yaşamları ne kadar kesişmektedir sorularının cevaplarını bulmaya çalışmaktır.
Bu bağlamda işçi sınıfının ekonomik durumunu Eylül ve Ekim 2015 dönemlerinde asgari ücret ile geçinen iki ayrı ailenin; Çınar ve Akbulut ailelerinin gerçeği üzerinden aşağıda aktarmaya çalıştık.
Çınar Ailesi Eylül ayında nasıl geçindi?
Mehmet Çınar 37 yaşında. Evli. 8, 11 ve 13 yaşlarında üç çocuğu var. Yaşlı ve engelli annesiyle birlikte 6 kişiden oluşan bir ailenin üyesi. Mehmet, 200 yataklı bir otelde “bakım-onarım teknisyeni” olarak çalışıyor. Pendik’te kiralık bir evde ikamet ediyor. Aslen Tekirdağ’lı. Eşi Serap ev kadını; çocuklar ilköğretim seviyesinde öğrenci.
Ailenin 2015 Eylül ayı toplam harcaması 3723 TL’dir. Yol parası içinde olmak üzere 1644 TL aylık ücreti olan ve fazla mesaisi izin olarak kullandırılan Mehmet Çınar ve ailesi nasıl olmuş da bu kadar harcama yapabilmiştir? Görüleceği üzere ailenin yaptığı harcamaların yüzde 90’ı zorunludur. Şimdi bir de gelir durumuna bakalım:
Bu noktada Çınar ailesi Eylül ayını 259 TL gelir-gider açığı ile tamamlayabilmiştir.
Akbulut Ailesi Ekim ayında nasıl geçindi?
Hüseyin Akbulut 44 yaşında, bir üniversite hastanesinde taşeron işçi olarak çalışıyor. Eşi Bahar 42 yaşında, özel bir şirkette yemek ve mutfak işlerine bakıyor. Lise son sınıfta ve ilköğretimde okuyan iki çocukları var. Aslen Sivas’lı olan aile Sultangazi’de ikamet ediyor.
Ailenin 2015 Ekim ayı toplam harcaması 3630 TL olarak gerçekleşmiş. Kendisi ve eşinin toplam 2290 TL geliri olan Akbulut ailesi bu kadar harcamayı nasıl yapmıştır? Burada da harcamaların yüzde 90’ı zorunludur. Şimdi gelir kısmına bakalım.
Bu noktada Akbulut ailesi, Ekim ayını 390 TL gelir-gider açığı ile tamamlayabilmiştir.
Bu verilere bakıldığında ortaya kısmi de olsa bazı sonuçlar çıkmıştır:
Şu an uygulanan 1000 TL asgari ücret tam bir komedidir. Zira asgari ücret bir işçinin her bir gün kendini yeniden üretebileceği bedensel ve zihinsel yenilenmeyi sağlayacak düzeyde olmalıdır. Buna işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yaşamlarını devam ettirebilmesi de dahildir.
2015’in Eylül ve Ekim aylarında elde edilen veriler, aşağıdaki tabloda da olduğu gibi asgari ücretin şu an olduğundan çok daha fazla olması gerektiğini göstermektedir.
* Aylık ücret, gelir ve gider aile üyeleri tarafından haneye giren nakdi değerleri göstermektedir.
1- Asgari ücret, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi düzeyler belirlenirken; ülkenin nüfus yapısı, devletin nüfus politikaları mutlaka göz önüne alınmalıdır. İdealize edilmiş 4 kişilik aile parametresi ülkemizi tam ifade etmemektedir. Çok çocuklu veya üst kuşaktan, akrabalardan bireylerin de içinde olduğu geniş aileler işçi sınıfının içinde önemli bir yer tutmaktadır.
Nitekim Çınar ailesinde çocuk sayısı 3 ve üst kuşaktan bir anne bulunmaktadır.
2- Akademik düzeyde tarif edilen açlık sınırı parametresinde açıklanan miktarlarla bulduğumuz miktarlar arasında negatif yönlü bir fark ortaya çıkmıştır. Gelirin düşük olması ve yoksul köy yaşantısı içinde yüzlerce yılda oluşan beslenme kültürü ve alışkanlıklarının “açlık sınırı” verisi olarak kabul edilmesi, mutfağa giren yiyecek ve alkolsüz içeceklerin belirlenen baremin altında kalmasına neden olmaktadır.
Bu noktada Türk-İş’in “Ekim 2015 Açlık ve Yoksulluk Sınırı”nı açıkladığı araştırma üzerinden bir karşılaştırma yapabiliriz. Araştırmaya referans olarak 4 kişilik bir aile grubu seçildiğinden, yine 4 kişilik bir aile olan Akbulut ailesi üzerinden yapılan örnek karşılaştırmayı aşağıdaki tabloda göstermek istiyoruz.
3- Açlık sınırı baz alınarak talep edilen asgari ücret gerçekçi değildir. Yoksulluk sınırı kalemlerinde yer alan kalemlerin büyük çoğunluğunun bir işçinin ve ailesinin geçimi için olmazsa olmaz koşulları içerdiği ortadadır. Barınma, ısınma, enerji, sağlık, eğitim, ulaşım, temizlik, giyim, eşya ve kültürel harcamalar zorunlu ve insani ihtiyaçlardır.
4- Çınar ve Akbulut aileleri ay sonunda gelirlerinin yüzde 5 ila yüzde 15’i arasında açık vermiştir. Bu açığı Çınar ailesi bankadaki bir miktar parasından, Akbulut ailesi ise kredi kartıyla kapattıklarını söylemişlerdir. Bu borçlanarak yaşamak anlamına gelmektedir.
5- Çınar ve Akbulut aileleri ek bir takım gelirleri olmasa maaşları ile geçinme şansına sahip değiller.
Akbulut ailesi 2 kişi çalışmasına rağmen köyle olan ekonomik bağı ve aile desteği ile geçinmektedir.
Çınar ailesi ise yaşlı ve engelli anne ve onun bakıcısı olarak maaşlandırılan Serap Çınar’ın aylığı ve yine köyden gelen yiyecek desteğiyle geçinebilmektedir. Mehmet Çınar’a sorulduğunda “Allah gecinden versin, anneme bir şey olsa, Tekirdağ’a geri dönmekten başka çarem yok” diye durumu en açık biçimde dile getirmektedir.
Seçimin sonuçlandığı, AKP’nin ülkenin ve doğallığında emekçilerin yarısının oyunu alarak tek başına tekrar iktidara geldiği bu günlerde, aslında 13 yıllık AKP iktidarınca derinleştirilmiş olan bu yoksulluk ve sömürü düzeninin sonuçlarını görmek açısından önemli veriler yukarıda bulunuyor.
Çınar ve Akbulut ailelerinin bireyleri oylarını kime verdi bilemeyiz. Ancak yoksulluğun, sömürünün, kul-köle edilmenin sistemli olarak sürdürüldüğü ve sürdürüleceği kesin…