Arjantin proletaryası, Marx’ın “tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir” sözünü bir kez daha haklı çıkararak faşist Başkan Milei’nin ulusal sermaye ve IMF’in direktiflerini yerine getirmek için Temel Yasa (La Ley de Bases) düzenlemesine karşı 9 Mayıs’ta 24 saat tüm sektörlerin katılımıyla başarılı bir genel grev gerçekleştirdi. Greve, sanayi ve ulaşımın dışında, öğretmenler ve sağlık sektörü çalışanları da katıldı. Milei’nin eğitim ve sağlığın tümüyle özelleştirilmesi isteğine karşı bu iki sektör uzun zamandır zaten eylemliliğini sürdürüyordu. Mahalle meclislerine de ayrı bir parantez açmak gerekir çünkü onların örgütlü desteği de çok görünür oldu, emeklilerden gençliğe katılımı artırdılar. Eylem gününde neredeyse tüm mağazaların da kapalı olduğunu not etmek gerekir.
Genel greve gitmeden önce bu yasalar Temsilciler Meclisinden geçmişti fakat Arjantin Anayasası gereği bir meclisten geçmeyen yasa iptal ediliyor, yasa şimdi Senato’da görüşülmeye başlandı, bu grev Senatoya uyarı niteliğindeydi . Mecliste Milei’nin 38 vekili var fakat başta eski başkanlardan Macri’nin partisi olmak üzere tüm sağ partilerin desteği ile Temsilciler Meclisi 142 lehte, 106 aleyhte ve beş çekimser oyla devleti tasfiye edecek yeni yasa tasarısını onayladı. Peronistler ve sosyalistler aleyhte oy kullandılar.
Genel greve gitme kararı kolay alınmadı çünkü CGT(Genel Sendikalar Konfederasyonu) bürokrasisi ve Peronistler mücadelenin parlamentoda sürdürülmesini istedikleri, sokağı tehlikeli(!) buldukları için epey direndiler. DNU’ya (Acil Durum Kararnamesi) La Ley Omnibus (Torba Yasa)’nın tümüne karşı yapılan genel grevde ve yapılan tüm gösterilere karşı da benzer biçimde davrandılar, CGT yönetiminin de Peronistlerin elinde olduğunun altını çizelim. Bu sistemin bir parçası olan “sosyal demokrat” ekolün davranışları her yerde aynı aslında, henüz on gün önce İstanbul 1 Mayıs’ında DİSK ve KESK yöneticileri ile CHP yönetiminin Taksim’i zorlamak bir yana, Saraçhane’de bile bir kürsü kurmayıp işçiyi alanda bırakıp kaçtığını unutmadık.
Temel Yasa ve Mali Paket’in getirdikleri/götürdükleri
Senato’nun tartıştığı iki yasa tasarısı, Milei hükümetinin siyasi önerisini net olarak görmemize olanak tanıyor: yoksul bir toplumdan elde edilen geliri, zenginliğin yoğunlaştığı ekonomik sektörlere aktaran bir plan. Bu, toplumsal eşitsizliği çok daha derinleştiren bir yasal reformdur, bir yanda yerli ve yabancı büyük şirketlere ciddi fayda sağlarken, diğer yanda geliri Peso’ya bağımlı olanlara, özellikle de çalışan ve emekli nüfusa çok fazla zarar veriyor.
Her iki proje birbirini tamamlıyor. Vergi reformu, ülkedeki en zengin yüzde 10’luk kesime yönelik kişisel mülkiyet vergisini azaltıyor ve kara para aklama konusunda zayıf prosedürlere olanak tanıyor. Bu arada, zaten maaşların erimesi, gıda ve ön ödemelerdeki artıştan etkilenen orta kesimler için gelir vergisini yeniden tesis ederek, her 10 kişiden 8’inin emekli olmasını sağlayan emeklilik moratoryumunu iptal etmekte ve çok düşük gelirli işçilerin fatura kesmesini, sosyal güvenlik primi ödemesini ve bir sosyal güvenlik sisteminin kapsamına girmesini mümkün kılan tek vergiyi ortadan kaldırmaktadır. İkincisi, La Bases’de, herhangi bir kontrol olmaksızın işgücünün dışarıdan temin edilmesini teşvik etmekte ve Arjantin’de mal ve hizmetlerin üretim süreçlerini yönetenlerin her türlü sorumluluğunu ortadan kaldırmaktadır.
Milei’nin projesi, “bir yıl süreyle idari, ekonomik, mali ve enerji konularında olağanüstü hal” ilanının ardından Yürütme Organına yasama heyetlerinin gönderilmesini talep ediyor. Yasanın önceki versiyonuna göre yetkilerinin azalmasına rağmen Yürütme, kararnameyle yönetme yetkisine sahip olmaya devam ediyor. AKP iktidarının “Acil Durum Yasası” ile halkın varlıklarına yıllardır el koyduğunu bildiğimizden Milei’nin yapmaya çalıştığını anlamak kolay oluyor.
Emeklilik moratoryumu
Hükümet, emeklilik düzeyinde moratoryum olarak bilinen kanununun yürürlükten kaldırılmasını hedefliyor. Kanun, 30 yıllık katkı payına ulaşamayan kişilerin kalan yıllarını taksitli ödeme yöntemiyle tamamlayarak emekli olabilmelerine olanak sağlıyor. Bu kanun, farklı ekonomik krizler sonucunda kayıtlı istihdama giren ve ayrılan kayıt dışı işçiler, çoğunluğu evlerde çalışan işçiler (yüzde 90’ı kadınlar) gibi kayıt dışı çalışanlar ve bakım işlerini yapan evlerde çalışan kadınlar ve ev kadınları için emekliliğe erişim olanağı sağlıyor.
Bu yasanın çıktığı dönemde yani 2023 yılı başında 1 milyona yakın kişinin emekliye ayrılmasına olanak sağlayacağı tahmin ediliyordu. Ekim ayı itibarıyla 350 bin kişi işlemlerine başladı, bunların yüzde 90’ından fazlası bakım işi yapanlar yani kadınlardır.
Yasanın yürürlükten kaldırılması halinde, emekli olma şartlarını taşımayanlar yalnızca asgari emekliliğin yüzde 80’i olan Evrensel Yaşlı Emeklilik Maaşı’ndan (PUAM) yararlanabilecek. Bu emeklilikle asgari emekli maaşı alanlar yoksulluk sınırının çok altında. Proje, gelecekteki emeklilerin çoğunluğunun daha da az kazanmasına neden olacak. Ayrıca 60 ile 65 yaş arasındaki kadınlar arasında da bir boşluk var, çünkü moratoryumun kaldırılması halinde 60 yaşını dolduranlar emekli olamayacak ve PUAM’a erişim için beş yıl beklemek zorunda kalacaklar. Bu durumda olan 300 bine yakın kadın var.
Moratoryum Yasası, feminist hareketin de yıllarca süren mücadelesi ile çıkarıldı. Arjantin’de bir milyondan fazla kadın özel evlerde işçi olarak çalışıyor. Bunların yüzde 25’i düzenli hale getirildi. Ayrıca, emeklilik yaşındaki her 10 kadından yalnızca 1’i ve 10 erkekten 3’ü 30 yıllık katkı payına sahip yani halkın büyük bir çoğunluğu kayıtsız çalışıyor
Bu yılın Ocak ayında anlaşmanın yedinci gözden geçirmesinin ardından yayınlanan ülke raporunda da görüldüğü gibi, moratoryumun sona ermesi IMF ile yapılan anlaşmanın bir parçasıdır. Uygulamada, IMF’nin talebi üzerine bu politikaya son verilmesinin, düşük gelirli sektörlerde ve çoğunluğu kayıt dışı ekonomide olan kadınlar açısından çok ciddi sonuçları vardır.
Vergi tedbirleri ve varlıkların düzenlenmesi
Vergi reformu projesi daha azalan oranlı bir vergi yapısı, yani en az gelire sahip olanın daha fazla en fazla gelire sahip olanların daha az ödediği bir vergi yapısı öneriyor ve 620 bin kişiye ulaşan sosyal tek vergiyi ortadan kaldırarak işçileri cezalandırıyor.
Tasarı, artan oranlı vergi olan kişisel mülkiyet vergisi oranlarını büyük ölçüde düşürerek nüfusun yalnızca en zengin yüzde 1’ine fayda sağlıyor. Sadece oranları düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda vergilendirilmeyen asgari tutarı dört katına çıkarıyor, böylece büyük varlıkları olan birçok kişi bu vergiyi ödemeyecek. Bu rejimin destekçileri “mali istikrarın” tadını çıkaracaklar: 2038 yılına kadar emlak vergilerinde herhangi bir artış olmayacak.
Proje aynı zamanda sermayenin/kara paranın “aklanmasını”, yani bankacılık sistemine girmesini de öneriyor (çok tanıdık, AKP yıllardır bu politikayı uyguluyor). Arjantin tarihindeki en cömert vergi affı ile sisteme giren 100 bin dolara kadar olan fonlar faiz ödemeyecek. Bu miktarın üzerindeki rakamlar için oran yüzde 5 ila yüzde 15 arasında artan oranlı olacaktır. Paralarını “aklayanlar”; varlıklar, krediler ve mülklerle bağlantılı veya bunlardan kaynaklanan yükümlülüklere uyulmaması anlamına gelebilecek “vergi, kambiyo, gümrük suçları ve idari ihlaller” nedeniyle soruşturulmamak gibi faydalara sahip olacaklar.
Bu tedbirler yasadışı ekonomilerden para dolaşımını kolaylaştırıyor ve bu anlamda suç örgütlerinin çoğalmasına olanak sağlayan bir platform olarak sunuluyor. Bölgedeki uyuşturucu ticareti gibi suç örgütlerinin daha da büyüyüp zenginleşeceği kesin. Özetle, önerdikleri vergi reformu, daha fazla katılım kapasitesine sahip olanların daha az ödeme yapmasına ve yardım almasına neden olurken, işçiler üzerindeki vergi yükünün de artmasına ve en büyük vergi yükünün orta ve alt sektörlere yani KOBİ ve esnafa binmesine neden olacaktır.
İstihdam ve işçiler
Proje, emeğin korunmasına ilişkin Arjantin anayasası ilkelerine aykırı olarak, hakların azaltılması ve işçilerin sosyal korunmasının azaltılması pahasına işgücü piyasasını daha esnek hale getiriyor. Ayrıca, kayıt yükümlülüğüne uymayan işverenin maliyetinin düşürülmesini sağlayarak, kayıtlı istihdamı azaltacaktır. Aynı zamanda yeni bir figürü de tanıtıyor; bağımlılık ilişkisi olmadan tek gelirli çalışan ve aynı zamanda beş kişiyi işe alan “bağımsız işçi” figürü. Bir şirketin taşeronluk yapması durumunda artık işveren olarak kabul edilmeyecek. Bu, işçilerin çalışma hayatlarını daha da istikrarsız hale getirecek, daha fazla personel değişimine maruz kalacak, onları kimin işe aldığı konusunda belirsizlik yaratacak ve iş dolandırıcılığı vakalarına yol açacak ve daha da önemlisi işçiyi kayıtlı sistemin dışına itecek. Taşeron sisteminin işçiye verdiği zararları yıllardır deneyimleyen ülkemiz yasalarından bile geri bir durum.
Öte yandan işyerinde toplu eylemlerin düzenlenmesi, tartışılması ve bunlara katılım, işten çıkarma veya kesinti gibi yaptırımlara yol açabilecek, işçilerin sendikal eylemi veya faaliyeti nedeniyle ayrımcı bir işten çıkarma meydana gelirse, yasa tasarısı, federal ayrımcılık karşıtı yasa ve içtihatların öngördüğü şekilde yeniden işe alma yükümlülüğünü ortadan kaldırıyor. En iyi durumda, ağırlaştırılmış tazminat alma hakkına sahip olacaklar. Sendikal eylem ve/veya faaliyet nedeniyle ayrımcı işten çıkarmalara karşı koruma kaldırılıyor. Özel sektör için kayıtlı istihdamın sözde teşviki, iş ilişkilerinin düzenlenmesi söz konusu olduğunda işverenler için birçok fayda anlamına geliyor. Bu, cezai işlemlerin, para cezalarının, yaptırımların, işverenlerin iş yaptırımlarıyla kaydedilmesinin, katkı paylarının ödenmemesi nedeniyle borçların affedilmesinin ortadan kaldırılmasını mümkün kılacak ve işverenin baskın yapması durumunda idari veya adli olarak talep edilen borçları da içerebilecek.
Sosyo-Kentsel Entegrasyon Fonu
Temsilciler Meclisi, Yürütme Organının “kamu güven fonlarını değiştirme, dönüştürme, birleştirme, feshetme veya tasfiye etme” yetkisine sahip olduğuna oy verdi. Güven fonları, stratejik kamu programlarının bütçesinin istikrar kazanmasını sağlıyor, ayrıca acil durumlar için kaynak yaratmayı sağlıyor. Geliştirme bursları veya orman yangınları gibi acil durumlarda fonlar yaratarak koruma sağlanması bu araç aracılığıyla finanse edilen programlardan bazılarıdır.
Sosyo-Kentsel Entegrasyon Fonu (FISU) 2019 yılında oluşturuldu. FISU, ülke çapındaki 6.467 popüler mahallenin koşullarını iyileştirmek için bayındırlık çalışmalarını finanse eden bir araç. İnsanların içme suyu içebilmesi, sele maruz kalan bölgelerde yaşayabilmeleri için hizmetlere erişiminin artırılmasına hizmet ediyor. Bu Güven Fonu, Ülke Vergisi tarafından toplananın belirli bir yüzdesinden finanse edilmektedir. Yılın başında Yürütme, Ülke Vergisinden FISU’ya tahsis edilen tutarı yüzde 30’dan yüzde 1’e düşürerek bu politikanın finansmanını neredeyse tamamen kesti. Hükümete vakıf fonlarını ortadan kaldırma yetkisi vermek, acil bir sosyal ihtiyacı çözmeyi amaçlayan az miktardaki konut politikasını tamamen ortadan kaldırmak için ona tam yetki vermek anlamına geliyor. Güven Fonu’nun önemini daha iyi kavramak için belirtmek gerekir ki; Arjantin’de, 31 milyon insanın temel sanitasyon koşulları, 48 milyon kişinin de ev içinde suya erişimi yok.
Son olarak, Arjantin’de INDEX (bizdeki TÜİK) verilerine göre yüzde 238 enflasyon var ve enflasyonda dünya lideri. Bunun yükünü çeken, açlık ve yoksullukla boğuşan; işçiler, işsizler, emekliler, kadınlar dün genel grevi de örgütleyenler, başarılı olmasını sağlayanlardı. Umarım, sahip oldukları hakları ile bile açlık sınırının çok altında yaşayan ve aylardır sokakları, bulvarları dolduran milyonlarca insanın mücadelesi başarılı olur, tasarı Senatodan geçmez ve faşist Başkan Milei ve işbirlikçilerine bir ders olur.