Mustafa Durmuş yazdı: Fatura, tarihte hep olduğu gibi, bir kez daha işçilere çıkartıldı ve işsiz bırakıldılar.
Yeni yılda yüzlerce imalat sanayi işçisi işsiz kaldı. Arçelik’in Çerkezköy’deki kurutma makinelerinin üretildiği kurutma ve motor fabrikasında çalışmakta olan 500’ü sözleşmeli 150’si kadrolu olmak üzere 650 işçinin işine son verildi.
Böyle bir toplu işten çıkartma haberi beklendiği gibi ne ana akım görsel medyada (TV), ne de yazılı basında yer almadı. Sadece bir- iki emek haberleri konusunda duyarlı gazetede ve sosyal medyada yer bulabildi. Haberden bir gün sonra Arçelik firması yaptığı açıklamada çıkartılan işçi sayısının 281 ve bunların tamamının sözleşmeli işçiler olduğunu duyursa da, bu yeni yılda yüzlerce emekçinin işsiz, ailelerinin aşsız kaldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Dövizin lira karşısında hızla değer kazandığı, dolayısıyla üretim birim maliyetlerinin hızla arttığı, üretimin düştüğü böyle ekonomik kriz koşullarında bu sonucun normal, beklenen bir sonuç olduğu ileri sürülebilir.
Kaldı ki uluslar arası araştırmalar da (1) 2016 yılının üçüncü çeyreğinde, beklenenin aksine, Türkiye’deki imalat sanayi üretim endeksinin (PMI) düştüğünü gösteriyor. Bu gelişme üstelik 28 ülkeden oluşan endeksin yükseldiği bir dönemde oldu ve Türkiye, Brezilya ve Malezya’nın ardından endeksi 50’nin çok altına düşen üçüncü ülke konumuna geriledi.
Bu durumu daha da kötüleştirecek bir biçimde Türkiye yine imalat sanayinde ithalat girdi maliyetlerinin en fazla arttığı ülke oldu. Bu kez birinci sırayı kimseye kaptırmamıştı.
Hem ekonomi bilimi hem de hayat bizlere kapitalist işletmelerin kâr elde etmek için faaliyette bulundukları gerçeğini öğretti. Bu nedenle bir firma zararda ise uzun vadede ayakta kalamıyor.
Yani endeksin iki verisini bir arada yorumlarsak, ikincisinden başlayarak; ithalat girdi maliyeti hızla yükseldi, bu da üretimin yavaşlamasına neden oldu. Buna yol açan temel faktörün liranın dolar karşısında yüzde 18’e yakın değer kaybetmesi olduğu kabul ediliyor.
Böylece başta enerji ve hammadde maliyetleri olmak üzere ithalat girdi maliyetleri hızlıca arttı. İhracat pazarlarında yaşanan kayıplar da buna eklenince üretimdeki azalma kaçınılmaz oldu.
Bu nedenle de sermaye gibi düşündüğümüzde ya da sermayenin dilinden konuştuğumuzda , “patronlar, istemeden de olsa, maliyetleri düşürmek için bazı işçileri çıkartmak zorundaydı” biçiminde sonuçlar çıkarabiliriz.
Oysa hem işçi ücretleri döviz cinsinden ödenmediği, hem de asgari ücret ve ortalama ücret aslında açlık sınırı civarında kaldığı için, üretim girdi maliyetlerini artıran faktör işçilerin ücretleri değil. Üstelik döviz kurunun bu kadar değerlenmesine yol açan politikaları uygulayan da ya da şirketleri inanılmaz bir dış kredi kullanımına iten kararları alanlar da işçiler değil. Buna rağmen fatura, tarihte hep olduğu gibi, bir kez daha işçilere çıkartıldı ve işsiz bırakıldılar.
Şirket bilançoları olayı aydınlatabilir
Olaya biraz daha yakından bakıp, her bir firmanın mali durumunu analiz ettiğimizde gerçeği yakalama şansımız olabilir. Yani ülke imalat sanayi üretiminin ve ihracatının bütünü için geçerli olabilecek bazı gerekçeler firma bazında geçerli olmayabilir.
Bu çözümlemeyi yapabilmek için döviz kurlarındaki yükselişin imalatçı şirketlerin kârlılık durumlarını nasıl etkilediğine bakmak gerekiyor. Bunu da yeni yılın başında Türkiye’de faaliyet gösteren bir ulusal banka yapmış (2).
Önce kur artışının olumsuz etkilediği büyük şirketlerden başlayalım. Bu analize göre, 30 Eylül 2016 itibariyle dövizin lira karşısında değer kazanması nedeniyle, Türk Hava Yolları A.O.’nun kârı yaklaşık 2,1 milyar lira; Türk Telekom’u kârı 1,3 milyar lira; Anadolu Efes’in kârı 348 milyon lira ve Türkcell’in kârı 255 milyon lira azalmış.
Buna karşılık silah üreticisi Aselsan’ın kârı 162 milyon lira(ilk sırada) ; ENKA Holding’in kârı 114 milyon lira artmış. Ve yazımızın konusunu oluşturan toplu işçi çıkartılmasının yaşandığı Koç Grubu üyesi Arçelik 18 milyon liralık kâr artışı ile kârını artıran firmalar arasında 10.sırada yerini almış.
Yılın son çeyreğinde (4.çeyrek) durum nasıl gelişmiş? Aynı analizde yılın bu son çeyreğine ilişkin tahminler de yapılmış. Böylece şirketlerin net döviz pozisyonlarının değişmediği ve örneğin doların yüzde 17,5’luk, avro’nun yüzde 10,4’lük bir değer artışını sürdürmesi halinde kur farkı gelir ve giderleri üzerinden yapılan tahmine göre; Türk Telekom zarar eden firmaların başını çekerken (1,7 milyar lira); Aselsan 227 milyon lira ile en kârlı kuruluş olacak. Arçelik ise kârını bu çeyrekte 22 milyon liraya çıkartacak.
Böylece ülkedeki ekonomik kriz durumunun bundan böyle de toplu işçi çıkartmalarının asıl nedeni olabileceği gerçeğini göz ardı etmeksizin, böyle dönemlerde kriz fırsatçılığı yapılabildiğinin ve bundan böyle de yapılabileceğinin altını çizmek gerekiyor.
Sermaye 2017 yılının ciddi ekonomik risklere gebe olduğunun farkında. Bu tür riskleri savuşturabilmek için ilk aklına getirdiği şey küçülerek maliyetleri düşürmek. Bunun için toplu işçi çıkartmaktan kaçınmıyor.
Ayrıca bu yıl hayatın işlerini koruyabilen işçiler için de çok zorlaşacağını, daha pahalı hale geleceğini öngördüklerinden, onların haklı ekonomik taleplerini bastırmak, onları işlerini koruyabildiklerine şükreder duruma getirmek için de krizi iyi bir fırsat olarak görüyor.
——————-
(1) “Global Manufacturing Ends 2016 With Fastest Growth In Nearly 3 Years”, http://seekingalpha.com, 4 Ocak 2017.
(2) Vakıf Yatırım, Döviz Kurlarındaki Değişimin Halka Açık Şirketlere Etkisi, 3 Ocak 2017.