İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, “Asgari’de Yaşayanlar” çalışmasına bir yenisini ekledi. Daha önce Eylül ayı geçimi açıklanan Çınar Ailesi, Eylül ayına göre, Aralık ayında nasıl geçindi?
Hazırlayanlar: Saniye Kesici, Coşkun Canıvar, Ahmet Çakır
Yeni bir yıla girdik. Ülkemizde iyiye giden tek bir şey yok. Siyasal iktidarın baskısı toplumun tüm kesimleri üzerinde artarak sürüyor. Bu baskı ülkenin doğusunda şiddetin en uç biçimleriyle uygulanıyor. Sıkıyönetim koşulları, sokağa çıkma yasakları, göç etmeye zorlama, eğitim ve çalışma özgürlüğünün yok edilmesi ve öldürülen insanlar…
Ülkenin doğusundaki savaş, ülkenin diğer yerlerinde adeta adı konulmamış bir şekilde ve başka biçimlerde yaşanıyor. Bu savaş “çalışırken öldürülmek” şekliyle gerçekleşen iş cinayetleridir. 2015 yılında en az 1730 emekçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Yeni yılın ilk saatlerinde İstanbul Ümraniye’de tuzlama çalışmasının hazırlığını yapan belediye işçilerinin içerisine dalan ve sürücüsünün alkollü olduğu belirlenen otomobil 3 işçi arkadaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Asgari ücret resmen 1300 TL oldu. Sermaye ve AKP hükümeti bir noktada uzlaştı. Ortaya çıkan maliyeti de sözde paylaştıklarını açıkladılar. Her iki tarafta kendi paylarına düşen maliyeti geniş halk kitlelerinin ve emekçilerin üzerine yüklemenin yollarını buldular. Minareyi çalmış ve kılıfını uydurmuşlardır. Elektiriğe yapılan yüzde 6,8 oranındaki zam gelecek olan diğer zamların habercisidir. Yine her türlü vergi ve harca gelen külliyatlı zamlar AKP iktidarının payına düşen tüm bu “ekstra” maliyeti telafi edecek düzeydedir. Sermaye için ise; ücretlerden alınan vergilere dair kimi muafiyetler, belli oranlarda yapılan işçi çıkarımları ve ürettikleri mal ve hizmetlere yapacakları zamlar üstlenmeleri gereken maliyeti emekçi kesimlerin sırtına yükleyecektir.
Geniş emekçi kitlelerin bu gidişata tavrı sürecin asıl belirleyicisi olacaktır. Emekçilerin örgütlü olarak seslerini ve taleplerini yükseltmeleri siyasal iktidarı durduracak en önemli güç olarak görünüyor. Bugün “1300 TL asgari ücret yetmez” diyebildiği kadar “Savaşa hayır, Barış istiyoruz” diyebildiği ölçüde sermayenin ve AKP iktidarının acımasız sömürü ve şiddet politikalarını durdurmak mümkün olacaktır. Yoksulluğun da en az savaş kadar, savaşında en az yoksulluk kadar, sermayenin ve siyasal iktidarın ayrılmaz sömürü ve baskı araçları olduğunu; emekçi kitleler ve onların örgütleri anlamalı ve politikalarını, davranışlarını buna göre belirlemeleri bir zorunluluk olarak önlerinde durmaktadır.
Asgaride yaşayanlar çalışmamızda üç emekçi ailesi var. Her ay birinin asgari yaşam tablosuna, onların veri ve anlattıklarına bakarak bir değerlendirme yapmaya çalışıyoruz. Bu ay, Eylül ayında tanıştığımız ÇINAR ailesinin verileriyle değerlendirmemizi yapacağız. Bakalım üç ay önceye göre nasıl bir durum ortaya çıkacak. Çınar ailesini hatırlayalım.
Çınar ailesi
Mehmet Çınar 37 yaşında. Evli 8, 11 ve 13 yaşlarında üç çocuğu var. Yaşlı ve engelli annesiyle birlikte 6 kişilik bir aileye sahip. İstanbul Pendik’te yaşıyor ve kirada oturuyor. 200 yataklı bir otelde arıza-bakım teknisyeni olarak çalışıyor. Aslen Amasya’lı. Eşi ev hanımı, üç çocuğu da ilköğretim seviyesinde okula gidiyor.
Son üç ay içerisinde yaşamlarında gerçekleşen temel değişim, sobalı bir evden doğalgazlı bir eve taşınmak olmuş. Mehmet işyerinde, işveren değişikliğinden dolayı sıkıntılar yaşandığını söylüyor ve bu belirsizlikten rahatsız olduğunu belirtiyor.
Şimdi bir de ÇINAR ailesinin aylık gelir tablosuna bakalım.
Çınar ailesi 2015 Aralık ayını 299 TL gelir-gider açığıyla tamamlamıştır.
Şimdi de Çınar Ailesi’nin Eylül 2015-Aralık 2015 aylarındaki gider ve gelir durumlarını sırasıyla karşılaştıralım.
Ortaya Çıkan Sonuçları Kısaca Değerlendirirsek;
1- Çınar ailesinin Aralık ve Eylül ayları gelir-gider durumları karşılaştırıldığında borçlanarak yaşama ve yoksullaşmanın devam ettiği aşağıdaki tabloda da görülmektedir:
2- Çınar ailesi ev değiştirmiştir. 15 yıldır ilk defa doğalgazlı ve kaloriferli bir evde oturacaklar. Bunun maliyeti ayda 150 TL olmuştur.
3- Kira, sabit faturalar, giyim, sağlık harcamaları, alkol-sigara ve kültür-eğlence gibi 6 kalemde harcamalarında az ya da çok artış olmuştur. Gıda-içecek, yol parası, eğitim harcamaları, temizlik maddeleri, ev eşyası, ısınma (odun-kömür, tüp) gibi 6 kalemde ise harcamalarında az ya da çok azalma olmuştur.
4- Burada “açlık sınırı belirleyeni” olarak alınan gıda ve alkolsüz içecek kalemi Eylül 2015’e göre 37 TL azalmıştır. Ancak kendi içinde tutarlı görünmektedir. Bir kez daha ülkemizde ki beslenme kültürünün gelire göre nasıl şekillendiğini gözlemek gerekir.
Çınar ailesinin açlık durumu Türk-İş’in verilerine göre incelendiğinde de önemli ve ayrıca değerlendirilmesi gereken bir durumdur. Aşağıdaki tabloda da görüleceği üzere Çınar ailesi Eylül ayında 214 TL, Aralık ayında ise 275 TL açlık sınırı farkı ile 2015 yılını sonlandırmıştır.
5- Gelir durumunda ise 170 TL’lik bir azalma söz konusudur. Eylül 2015’de memleketten gelen yiyeceklerin parasal değeri olarak eve giren 170 TL bu kaybın nedenidir.
6- Eylül 2015’e göre giderlerde yüzde 3,22 oranında, gelirlerde ise yüzde 4,89 oranında bir azalma ortaya çıkmıştır. Bunun sonucu olarak Eylül ayında 259 TL olan gelir-gider açığı Aralık ayında 299 TL olmuştur.
7- Asgari ücretin 1300 TL’ye çıkmasının ÇINAR ailesi üzerinde bir etkisi olacakmış gibi gözükmüyor. Ancak asgari ücretin yüzde 30 artmış olması işçi sınıfı için olumlu bir gelişmedir. Bu artış AKP iktidarının bir lütfu değil, geniş yoksul halk kitlelerinin hoşnutsuzluğunun ve yaşadığı geçim sıkıntısının; seçimler olduğu için bile olsa, AKP iktidarı üzerinde yarattığı baskının sonucudur.
8- Asgari ücret mücadelesi, ülkedeki diğer tüm demokratik taleplerle birlikte anlam kazanmaktadır. Savaşa karşı barış, baskıya karşı özgürlük, açlığa karşı tokluk, yoksulluğa karşı adalet. Asgari ücret mücadelesi temelde insanca asgari bir yaşam mücadelesidir.
Mehmet Çınar’la yaptığımız sohbette şunları dile getiriyor; “Asgari ücretin artışının bize yansıması olur mu? Bilmiyorum. Zaten işte kalma şansımızda yok gibi. Suriyeli zenginler oteli satın aldılar. Yoksul Suriyelileri kaçak olarak çalıştırmaya başladılar. Ne olur sonu bilemiyorum. Ama fatura bize çıkar”. Böylece Suriye’deki savaşın bir başka yönünü anlatıyor bizlere. Mülteciler sorunu. Mültecinin zenginine işadamı, yoksuluna kaçak işçi deniyor. Mehmet devam ediyor anlatmaya “ülkemizde savaş istemiyoruz. Kimsenin aç açıkta, işsiz güçsüz kalmasını istemiyoruz. Evini, köyünü terk etmesini istemiyoruz. Ben de üç tane var, kimsenin çoluğunun çocuğunun aç uyumasını, anasız babasız büyümesini istemiyoruz”. Ve ekliyor Mehmet “ilk defa soba yakma, tüp değiştirme, evin orası sıcak burası soğuk derdinden kurtulduk. Başka şeylerden biraz kıstık ama olsun. En çokta bizim hanım sevindi” . Ne diyelim Mehmet arkadaş. Çok ama çok haklısın…