SEÇTİKLERİMİZ – Figen YÜKSEKDAĞ ETHA için yazdı: “İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması adeta siyasi ideolojik muharebeye dönüştürüldü…”
Uzun zamandır İstanbul Sözleşmesi üzerinden kopan fırtına, erkek egemen düzenle kadın kurtuluş hareketi arasındaki mücadelenin geldiği kopuş evresine işaret ediyor. Her iki tarafta doğal sınırlarına gelip dayandı ve ancak koparak kendine yol açabilir. İktidar cephesi bunun farkındalığı ile hareket ediyor. Bu nedenle çoğu kesim, özellikle de kadın hareketleri İstanbul Sözleşmesi etrafında kopan fırtına dinse, gündem soğumaya bırakılsa bile konunun kapanmayacağını biliyor. Zira mesele bir yanı ile gerçekten de “fıtrat” meselesi. Kadını köleleştirme, mutlak tahakküm altına alma isteği dinci, gerici, faşist iktidarın karakterinde var. O da böyle var olmuş, yapısal kimliğini böyle yaratmış. Ama kendi ideolojik siyasal yaratılışının gereğini sergilerken hesaba katmadığı bir şey var. Kadınlar artık “ilahi yaradılış” masallarıyla yönetilen bir kitle değil. İktidar partisinin tabanı da dahil olmak üzere milyonlarca kadın, doğuştan dövülmesi makbul, ikinci ya da dördüncü eş- “cariye” olması meşru, analık ve itaatkarlık performanslarına göre ölçülen varlıklar olmayı reddediyor. Gittikçe gericileşen iktidar ve onun oluşturduğu sosyal-siyasal yapılanmanın kendini her açıdan çağın karanlık dehlizlerinde hapsetme peşinde olduğunu biliyor.
‘İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması adeta siyasi ideolojik muharebeye dönüştürüldü’
Allah yarattı demeden kadına işkence eden, katleden erkekliği koruyup kollayan bir iktidarın hak arayan, esaret sınırlarını çiğneyen kadınlara “Allah sizi haklarda eşit ve özgür yaratmadı” diye özetlenebilecek bir zihniyetle yaklaşması da gittikçe çoğalan bir öfkeye yol açıyor. Kadınlara yönelik ağır cins kırımı, baskı ve saldırılar yükselirken bir yandan da baskı ve saldırı altındakilerin yapısal ve kökten bir değişim için içinde olduğunu görmek gerekir. Kopuşu zorunlu, sancıyı ve gerilimi kuvvetli kılan da bu zaten. Benzer şekilde erkek egemen iktidar cenahı da kadınlarla ve toplumun en az yarısı ile şiddetli bir gerilim ve çatışma halinde. Elbette bu çatışmaya yol açan yine iktidarın kendisi. Kadın kitleleri sayesinde elde ettiği varlığını yine onlar üzerinde kurduğu baskı ve gasp hareketiyle sürdürebileceği fikri onu daha agresif ve fütursuz yapıyor. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nin hedef alınması adeta siyasi ideolojik muharebeye dönüştürüldü.
…Figen Yüksekdağ’ın ETHA’daki yazısının tamamı için TIKLAYIN