HÜSEYİN ŞENOL yazdı: “Göçmen kökenli tüm devrimci, demokrat Türkiyeli adayların desteklenmesi gerekir. Politik arenada daha fazla göçmen olursa, bu durum Almanya demokrasisine de katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde, Türkiyeli olmasa da, halklarımızın savunucusu olacağına inandığımız, hangi milliyetten olursa olsun, tüm adayların yanında olmalıyız.”
HÜSEYİN ŞENOL
Federal Almanya Genel Seçimleri, önümüzdeki Pazar günü yapılacak. Seçimler öncesinde, SiyasiHaber’e yazdığım bu üçüncü ve son yazım.
İlk iki yazımda ağırlıklı olarak, büyük koalisyonla kurulan Federal Hükümetin iki ortağı Hristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU), Sosyal Demokrat Parti (SPD) üzerinde durmuş, diğer partilere ve Türkiyelilerin durumuna da biraz değinmiştim. Bu yazımda ‘sağ’ ve ‘sol’ Türkiyeli seçmene değineceğim.
Dünyanın en güçlü emperyalist ülkelerinden ve şu anda içlerinde en ‘istikrarlısı’ olarak görüneni, Avrupa’nın da tartışmasız ‘patronu’ Almanya için bu seçim birçok nedenden dolayı çok önemli. Sadece Almanya için değil, tüm dünya için etkileri büyük olacak bir seçim bu.
Almanya, önümüzdeki yıllarda, emperyalist bloklardan biri olan AB içinde gücünü daha da arttırarak, ABD ve diğer emperyalist ülkelere karşı pozisyonunu güçlendirmeye çalışacak. 24 Eylül Federal Almanya Genel Seçimlerinin sonucu bu nedenle de çok önemli…
Seçimlere Erdoğan bulaştı
Seçimlerin üç ana konusundan birinin ‘Erdoğan’ olacağını zaten belirtmiştik ve gerçekten de öyle oldu. Tayyip Erdoğan’ın “Seçimlerde Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin” şeklindeki çağrısı Almanya ve Türkiye’de çok tartışıldı. Erdoğan bu konuda bizzat SDP, CDU ve Yeşiller’in adını verdi ama, kurduğu cümle aslında geneldi ve tüm Alman partilerini boykota çağırıyordu. Çünkü onu destekleyen hiçbir parti yok ve saydıklarının dışındakiler, Türkiye’ye ve kendisine daha da sertti.
Sonra, ‘Türk partisi’ olarak da bilinen ve Erdoğan tarafından desteklendiğine kesin gözüyle bakılan, geçtiğimiz yıl kurulan AD-D (Alman Demokratlar Birliği) partisi işaret edildi. AD-D, astığı seçim afişlerinde, seçim otobüslerinde Erdoğan’ın sözlerini ve resmini kullanarak seçim propagandası yaptı.
Yani, çağrısı ‘Erdoğan’ın da dediği gibi’ tarzında. Sosyal medyada paylaştığı video da aynı içerikte. AD-D’nin açılımının da zaten, uzun yıllardır AKP’nin yurt dışı örgütlenmesi olan Avrupa Türk Demokratlar Birliği’ni (UETD) çağrıştırması da tesadüf değil.
Atıp tutan, çok güçlü olduklarını sürekli söyleyen bu partilerden BIG (Yenilik ve Adalet Partisi) bu seçimde havlu attı. 2010 yılında kurulan ve yine ‘Türk” partisi olarak anılan BIG Genel Başkanı Haluk Yıldız, bu seçime katılmama gerekçesini ‘herhangi bir etki yapabilme imkanlarının olmaması’ olarak açıkladı.
Yıldız, BIG Partisi olarak 2019 yılında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerine hazırlık yaptıklarını ifade ederek, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 180 bin civarında oy alan bir partinin milletvekili çıkarabildiğini açıklayarak, sanki kendilerinin bunu başarabilecekleri imasında bulundu. Yıldız, daha bu yılın başında “Siyasi duruşumuzla, bu toplumda birlikte, dayanışma, uyum ve barış içinde yaşanabileceğini ispatlamak istiyoruz. Eylül 2017’de yapılacak Almanya genel seçimlerinde iddialıyız” şeklinde konuşmuştu. Gelinen noktada, bu seçimlerde AD-D için koşturmak kaldı.
Evet AD-D bir AKP projesidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın (RTE) “Türkiye düşmanı partilere sakın ha oy vermeyiniz. Türkiye dostu olanlarla beraber olun. Küçük partiymiş falan buna da bakmayın, onlara oyunuzu verin, onları büyütelim” sözlerini AD-D, seçim afişlerinde kullandı; konuşmanın çevirisini yaptırarak video hazırlattı. Burada RTE tarafından telaffuz edilen “küçük parti” AD-D’dir.
Türkiyeli faşistler ve diğer gericiler
Daha önce eyalet seçimlerinde, BIG 17 bin 445 oy, ADD ise 13 bin 653 oy alabilmişti.
MHP’li olsun, AKP’li olsun, aktifleri AD-D’ye oy verecek, bu partinin katılmadığı yerlerde de oy kullanmaya gitmeyecek. Bundan önceki seçimlerde de, yerel veya genelde, Türkiyeli faşistler, gericiler zaten Almanya seçimlerine pek de ilgili olmadılar. Seçimler daha çok, sosyalist, devrimci, ilerici, demokratlar üzerinden yürüdü. ‘Sağ’ kesim ‘Sol’a oranla seçim faaliyetlerinde yoğun faaliyet yürütmedi. Ayrıca bir çelişki olduğunu sürekli vurguladığımız gibi; oy kullanan sağ seçmen, SPD’ye veya Yeşiller’e oy verdi. Yani Türkiye’de sağa oy veren seçmen, bilindiği gibi Almanya’da sola oy vermekte. Diğer bir deyişle ‘sağ, sağa oy vermiyor’.
Tekrar konumuzun özüne dönersek; Türkiyeli bilumum faşist, dinci ve gericiler seçimlere yine iştirak etmeyecek. Bu seçimlerde de, Alman-Türk bayraklı dernek ve camilerinden çıkmayacak. (On yıllardır burada yaşayan ve evlerinde tek bir Alman bayrağı bulunmayan, ‘Almanlardan nefret eden’ ikiyüzlü sağ kesimin, derneklerinde, özellikle Almanya bayrağı kullanması da başka bir yazının konusu olsun.)
Son günlerde TC destekli faşist provokasyonlar daha da artarak, seçim standlarına da yansıdı. Bir yerde Sol Parti standına saldırı düzenlenirken, diğer bir yerde mitingden dönen ve elinde HDK-A ve SYKP bayrakları olanlara linç girişiminde bulunuldu. Yine aynı gün, Köln’de bir parti standına ve etkinliğine saldıran faşistler, Ulm’da seçim panoları üzerine ‘RTE’ yazıp, üç hilal çizerek ortamı germeye çalıştılar. 6 bin civarında resmi muhbir ile ajanları ve gönüllü ak-faşistleriyle bu tür provokasyonları tüm Almanya’da yaptılar. Konsolosluk, ataşelik, bazı cami ve dernekler ile diğer yarı resmi kurumların da bu provokasyonların örgütlendiği yerler olduğu biliniyor. AKP’nin yurtdışı örgütlenmesi UETD, Osmanlı Ocakları, ülkücü dernekler gibi, bilumum faşist örgütlenmeler bu saldırıları örgütlüyor, aktif yer alıyorlar.
Çoğu Türkiyeli gerici ve az miktarda ‘sosyal demokrat’ Erdoğan’ı dinleyecek, seçime gitmeyecek. Ama dediğim gibi; zaten faşistler ve gericiler, seçimlere, son yıllarda az da olsa artış göstermekle birlikte, yoğun itibar göstermiyor.
Referandum döneminde, Avrupa’nın AKP mitinglerine yasağa CHP karşı çıkmıştı. Yine CHP’nin, Avrupa’nın ambargo girişimlerine, AB’den dışlanmaya da karşı çıktığını hep birlikte gördük. Çok farklı bir coğrafya da olsa, CHP’nin AKP’ye Irak konusunda ne kadar yakın düşündüğü ve yaptıkları da ortada. Bunun etkisiyle bir grup ‘sosyal demokrat’ın Erdoğan’ı dinleyeceğini tahmin edebiliriz. Ama buna rağmen CHP çevresinin büyük çoğunluğu SPD’ye oy verecek.
Türkiyeli sol
EMEP’den Partizan’a, ESP’den SYKP’ye, HDK-A’ya, Kürt Özgürlük Hareketi’nden Alevi Hareketi çevresine ve yöre derneklerine kadar, devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever tüm kesimlerin, seçim tavır ve çalışmaları da farklılıklar arz ediyor. Bu çevre de seçim çalışması yürütüyor, çok yerde, işaret ettikleri partiden adayları da var.
Çoğunluğunu EMEP çevresinin oluşturduğu Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF), bu seçimlerde Sol Parti’yi (Die Linke) destekliyor, bu parti için aktif çalışıyor. Daha önceki yıllarda da, Sol Parti’yle ilk yoğun çalışmayı başlatan DİDF’ten çok sayıda aday, yerel ve genel mecliste yer aldı. Sevim Dağdelen sadece bir örnek.
Almanya’nın güçlü Türkiyeli göçmen/azınlık örgütlenmelerinden, çoğunluğunu Partizan çevresinin oluşturduğu Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu (ATİF) ve ESP çevresinin oluşturduğu Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu (AGİF), Almanya Marksist Leninist Partisi (MLPD) için oy çağrısında bulundu. Bu iki örgütlenmenin ve Almanya Demokratik Haklar Federasyonu’nun (ADHF) bir çok yerde MLPD’den Türkiyeli adayları var.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Almanya örgütlenmesi, sadece bir partiyi işaret etmeyerek, sosyalist yelpaze içerisinde yer alan Almanya Komünist Partisi (DKP), Sol Parti ve MLPD’de yer alan devrimci, demokrat, ilerici ve yurtsever adayların desteklenmesi çağrısında bulundu. SYKP, bu seçimler için tercihi yerellere bıraktığını açıkladı.
Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi (NAV-DEM) ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu da (AABF), adayları olan yerlerin dışında, seçmeni serbest bırakan seçim politikası izliyorlar. Her iki kurum da, seçim çalışmalarında seçmenlerine devrimci ve demokratlardan yana oy kullanılması çağrısında bulunuyor.
Halkların Demokratik Kongresi-Almanya (HDK-Almanya) da bu seçimde, seçmenlerini serbest bırakarak, belli bir partiyi işaret etmedi. HDK-Almanya’nın çok sayıdaki kurum ve birey bileşeni, farklı yerlerde, farklı partilerden aday gösterdiler. Hatta bazı bölgelerde, bir bileşen kurum bir partiden, diğer bir bileşen de farklı diğer bir partiden aday gösteriyor. HDK-Almanya bileşeni bireylerin de aday olduğu partiler mevcut.
Doğrudan bir partiyi işaret etmeyen SYKP ve Sol Parti’yi destekleyen DİDF, yoğun bir çalışma yürüterek, başta onlarca yıldır burada yaşayan, vatandaş ol(a)mayan göçmen ve azınlıklar için”Herkese seçim hakkı” başta olmak üzere, “Herkese çifte vatandaşlık”, “Faşist parti ve örgütlenmeler yasaklansın” gibi seçim ortamına da denk gelen anlamlı istemleri dile getiriyorlar. Bu iki kurumun dışında da, bazı yerellerde bu faaliyeti yürüten kurumlar mevcut. Bu istemleri dillendiren kuruluş ve girişimler, enformasyon standları, bildiri, afiş, sembolik seçim sandıkları kurma gibi çalışmalarla, bu faaliyetleri için kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Türkiyeli seçmen ve adaylar
Federal Seçim Kurulu, Türkiye kökenli yaklaşık 720 bin Almanya vatandaşının oy hakkı bulunduğunu açıkladı. Bu da toplam seçmen sayısının yüzde 1’inden biraz fazlasına tekabül ediyor.
Seçimde farklı partilerden 92 Türkiyeli aday yarışıyor. Ben bu adayların 16-17 kadarının parlamentoya gireceğini tahmin ediyorum.
En fazla Türkiye kökenli adayı 17 isimle Sol Parti gösterdi. Onu 16 adayla SPD, 13 adayla MLPD ve 11 adayla Yeşiller izliyor. Türklerin kurduğu Alman Demokratlar Birliği (AD-D) partisinin aday sayısı ise 15.
Şu an Federal Meclis’te bulunan milletvekillerinden 11’i Türkiye kökenli.
Göçmen gruplarında kamuoyu araştırmalarında uzmanlaşan Data4U enstitüsünün 2013 Federal Meclis seçimleri sonrasında yaptığı temsili ankete göre, Türk kökenli seçmenlerin yüzde 64’ü oylarını SPD’ye verdi. İkinci sırayı yüzde 12’lik oy oranıyla Yeşiller ve onun ardından Sol Parti alırken, Başbakan Angela Merkel’in partisi Hıristiyan Demokrat Birlik’e (CDU) oy verenlerin oranı sadece yüzde 7 oldu.
Oy kullanma sistemi
Almanya’da seçimlerde seçmenin iki oyu var. Bunlardan ilki şehirdeki direkt adaya, ikincisi de genel olarak partiye veriliyor. Birinci oyunu direkt yereldeki adaya veren seçmen, ikinci oyunu aynı partiye vermek zorunda değil. Yani, ilk oyu Stuttgart’taki MLPD’li adaya veren seçmen, ikinci oyunu Sol Parti’ye verebiliyor. Seçmen isterse sadece birinci veya ikinci oyunu kullanma hakkına da sahip.
Seçime gidin!
24 Eylül’de Federal Almanya Genel Seçimlerinde, Türkiyelilere, ‘sandığa’ giderek oy kullanmaları AKP’nin tüm imkanlarıyla ‘itibarsızlaştırmaya’ ve ‘Türkiye düşmanı’ olarak göstermeye çalıştığı demokrat ve sosyalist partilere oy verme çağrısında bulunuyorum.
Türkiyeliler seçime ne kadar fazla katılım sağlarsa, önümüzdeki dönemde de o derecede ciddiye alınacak, göçmen ve azınlık olmaktan kaynaklanan sorunlarına da daha fazla eğilinecektir.
Göçmen kökenli tüm devrimci, demokrat, ilerici Türkiyeli adayların desteklenmesi gerekir. Politik arenada daha fazla göçmen olursa, bu durum Almanya demokrasisine de büyük katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde, Türkiyeli olmasa da, halklarımızın savunucusu olacağına inandığımız, hangi milliyetten olursa olsun, tüm adayların yanında olmalıyız.
Katılımımız ne kadar çok olursa ve üstüne üstlük bir de çok sayıda göçmeni parlamentoya taşırsak, bu aynı zamanda Alman ırkçılarına, faşistlerine atılmış büyük bir şamar olacaktır. Bu şamar Erdoğan ve bilumum faşistlerine de gelecek elbette.
Azınlığız ama, oylarımızla çoğunluğu etkileyecek güçteyiz…