Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu, 20 Ekim’de Siirt’te düzenlediği “Alimler, Analar, Pirler Buluşması” başlıklı çalıştayın sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, devletin inançlar üzerindeki hegemonya etkisini kırmak, Alevi ve Sünni inanç toplumları arasındaki ön yargıları aşmak, Sünni ve Alevi toplumunun dinamik yapılarıyla güçlü bağlar kurmak, ortak bir dil ve pratiğin oluşum zeminini yaratmak şeklindeki başlıklar etrafında tartışmaların yürütüldüğü hatırlatıldı. Bildiride, Siirt’in ardından ikinci toplantının Dêrsim’de yapılacağı belirtildi.
Yürütülen tartışmalarda öne çıkan değerlendirme ve önerilerin yer aldığı sonuç bildirgesinde, şu ifadelere yer verildi:
“* Yaşadığımız coğrafyada süregelen çatışmalı süreçler ve farklı güç odaklarının yürüttüğü hegemonya mücadelesi, bir arada yaşayan farklı halkları, inançları ve toplumsal yapıları kutuplaştırmakta ve birbirinden uzaklaştırmaktadır. Bu coğrafyada yaşayan bizler; baskı, katliam, yok sayılma, ötekileştirilme ve yoksullukla karşı karşıyayız. Halklarımız arasına nifak tohumları ekilmekte, çatışma kışkırtılmakta ve bu yolla egemenlerin asıl amacı gizlenmektedir.
* Halklarımızın, inançsal ve dinsel gruplarımızın ve farklı toplumsal kesimlerin dinamik yapılarının bu süreçte oynayacağı rol oldukça önemlidir. İnanç önderlerinin, bilge ve alimlerin bu konudaki her sözü, toplumsal barış, kardeşlik hukuku ve karşılıklı kabullerin sağlanmasında önemli etkiler yaratacaktır. Ayrıca kutuplaşmayı engellemede ve toplumsal sorunların çözümünde inanç önderlerinin önemli birer aktör olduğunu vurguluyor; omuzlarımızdaki tarihi sorumluluğun bilincinde olduğumuzu ifade ediyoruz.
* Bu bağlamda, toplantımızın amacı herhangi bir siyaset veya grubun görüşlerini hakim kılmak değildir. Gittikçe derinleşen sorunların çözümüne yönelik ortak bir zeminin oluşmasını sağlamak ve tarihsel sorumlulukların gereğini yerine getirmek hedefiyle hareket etmekteyiz.
Ortak mücadele vurgusu
* Devletin her alana olduğu gibi inanç/din alanına da müdahalesi sürmekte; tekçi bir yaklaşımla inançları denetim altına almaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla Sünni topluma müdahale edilirken, Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı aracılığıyla ise devletçe bugüne kadar reddedilen Alevi toplumu yeniden biçimlendirilmeye çalışılmaktadır. En son bu kurum aracılığıyla Dêrsim’de yapılan sempozyum dilimize, kültürümüze ve inancımıza yönelik bir asimilasyon ve saldırı projesi olarak değerlendirilmiştir. Nihayetinde bu kurumlar, toplumun değil devletin ve siyasal iktidarların ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulmuştur. Bu nedenle, inançların özgürlüğü ve tanınma hakkı ekseninde bu kurumların tahakkümüne son verilmelidir. Devlet, inançlardan amasız fakatsız elini çekmelidir.
* Yaşadığımız coğrafyada farklı etnik kökenlerden, dinsel ve inançsal yapılardan oluştuğumuzun; farklı bakış açılarının, yerel ve bölgesel özgünlüklerin olduğunun bilincindeyiz. Tüm bu farklılıklar, bizim açımızdan her daim saygıyı hak etmekte olup tartışma konusu dahi edilmemelidir. Birbirimize benzemek ya da kendi doğrularımızı kabul ettirmek zorunda değiliz. İhtiyacımız olan, birbirimizi tanımak ve anlamaktır. Bu nedenle, toplumumuzu farklılıklar üzerinden kutuplaştıran, çatıştıran ve ayrıştıran zihniyete karşı; inançlarımızı, kültürümüzü, dilimizi, kimliğimizi, geleneklerimizi ve yaşam tarzlarımızı yok sayan tekçi iktidar anlayışına karşı ortak mücadelenin zeminlerini oluşturmak görevimizdir.
Kürt sorunu
* Farklı inanç/dinsel yapı ve grupların temsilcileri olarak; Tarihsel süreç içerisinde birbirimize karşı oluşan ön yargıların kırılması ve kötü dilin düzeltilmesi için ortak çalışmalar yapılması, ortak bir dil ve pratiğin oluşabilmesi için vicdan ve ahlak temelli bir anlayışın inşa edilmesi, toplumsal sorunların çözümünde ortak bir dilin oluşturulması, ötekileştirme, yok sayma, kendine benzetme ve farklılıklara saygısızlık anlayışının her zeminde mahkum edilmesi, iktidarın, inançlarımızı kendi politik gündemlerine kurban etmesine karşı güçlü tutumlar sergilenmesi, inançlarımıza ve toplumumuza yönelik saldırı, şiddet, nefret söylemi ve her türlü aşağılama girişimlerine karşı ortak mücadele ve dayanışmanın güçlendirilmesi, kadına şiddet, doğanın talanı, hapishanelerdeki hak ihlalleri ve tecrit uygulamalarının son bulması, barış ikliminin tesis edilmesi, yoksulluğun ve sosyal sorunların giderilmesi için daha güçlü birlikteliklerin kurulması, Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümü için inanç önderleri olarak girişimlerde bulunulması konularında bir irade ortaya koyuyoruz.
* İktidarın tüm ayrıştırma çabalarına rağmen, inançlarımızı tartışma konusu yapmadan sevgiyle ve dostlukla bir arada olma imkânımız fazlasıyla vardır.”
Kaynak: Mezopotamya Ajanası