Demokratik Alevi Dernekleri Ankara’nın Tunceli Üniversitesi’nin kurmak istediği Alevilik Enstitüsü için YÖK e gönderdiği metni protesto eden bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında ‘Devletin Alevisi Olmayacağız’ vurgusu yapıldı.
Demokratik Alevi Dernekleri Ankara; Tunceli Üniversitesi’nin kurmak istediği Alevilik Enstitüsü için YÖK e gönderdiği metni protesto eden bir basın açıklaması yaptı. Dernek binasında gerçekleştirilen ve DAD Ankara Eş Başkanı Murat Işık tarafından okunan basın açıklamasında ‘Devletin Alevisi Olmayacağız’ vurgusu yapıldı.
Okunan basın açıklamasında, “Üniversitenin kurduğu “Alevilik Bektaşilik Araştırmaları Enstitüsü”nün ilk icraatı; devletin resmi tanımına uymayan Alevileri; milli stratejinin dışında hareket eden, yapılan her türlü inançsal çalışmayı da Devletin alevi politikasını ‘dejenere’ eden, ‘ideolojik’, ‘ülkeye karşıt’, ‘Türkiye dışı belli merkezlerin hazırladığı, birliği ve beraberliği tehdit eden düşünce ve girişim’ olarak tanımlamaktadır” ifadeleri yer aldı.
“Tunceli Üniversitesi bir bilim kurumu mu, yoksa Kültürel soykırım merkezi mi? Devlet gibi düşünmeyen Alevileri Milli, Milli olmayan olarak adlandırmak bir üniversitenin işi midir?” sorularının dile getirildiği açıklama “Tüm demokratik kamuoyunu AKP’nin Alevilere yönelik kültürel soykırım politikalarına karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz. Devletin Alevisi olmayacağız…” sözleriyle tamamlandı.
Açıklamanın tam metni şöyle:
Bir süredir alevi toplumunu derin endişelere ve tedirginliğe sevk eden gelişmelere tanıklık etmekteyiz.
Tunceli Üniversitesinin 4 Şubat 2016’da yaptığı Senato toplantısında, Üniversite bünyesinde “Alevilik Bektaşilik Araştırmaları Enstitüsü” kurma kararı alınmıştır.
Fakat Senatonun kabul ettiği ve YÖK’ e gönderilmek için hazırlandığı belirtilen metin tam anlamıyla skandallarla dolu.
Kurulan enstitü bilimsel araştırmalardan ziyade, ara rejim kurumu gibi davranarak, adeta resmi devlet ideolojisinin savunuculuğuna soyunmuştur.
Üniversitenin kurduğu “Alevilik Bektaşilik Araştırmaları Enstitüsü”nün ilk icraatı; devletin resmi tanımına uymayan Alevileri; milli stratejinin dışında hareket eden, yapılan her türlü inançsal çalışmayı da Devletin alevi politikasını ‘dejenere’ eden, ‘ideolojik’, ‘ülkeye karşıt’, ‘Türkiye dışı belli merkezlerin hazırladığı, birliği ve beraberliği tehdit eden düşünce ve girişim’ olarak tanımlamaktadır.
Bu nedenle Üniversite hazırladığı metninde, Aleviler ile ilgili yapılacak çalışmalar konusunda, “milli strateji” oluşturulmasını YÖK’e önermiştir.
Peki, üniversitenin önerdiği “milli strateji” nedir, bununla ne yapılmak istenmektedir?
Tunceli Üniversitesinin ‘Milli strateji’ olarak adlandırdığı kavramda; devletin resmi söylemi dışında hareket eden yani devlet Aleviliğini kabul etmeyen Alevilerin hizaya çekilmesini önermektedir.
Alevilerin asimile edilmesi için devletin stratejik davranması, kararlar alması gerektiğini belirtmektedir.
Buradan yetkililere soruyoruz. Tunceli Üniversitesi bir bilim kurumu mu, yoksa Kültürel soykırım merkezi mi?
Devlet gibi düşünmeyen Alevileri Milli, Milli olmayan olarak adlandırmak bir üniversitenin işi midir?
Demokratik Alevi Dernekleri olarak 30-31 Ocak 2016 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz ve Pirlerimizin buluştuğu, öğretimizin ve Yolumuzun sorunlarının tartışıldığı Çalıştay sonrası Tunceli Üniversitesinin yaptığı senato toplantısında Alevilerle ilgili ifade edilenler ibret vericidir.
Belirtmek isteriz ki Alevilik ve Aleviler bir güvenlik sorunu değildir. En başta bu ülkede yaşayan her kesin güvenlik sorunu Türk İslam sentezi denen tek tipçi, ırkçı zihniyetten, bu zihniyetin devlet aklına ve kurumlarına egemen kılınmasından kaynaklanmaktadır.
Bu ülkede yaşanan acılar, toplumsal gerilimler, Tunceli Üniversitesi tarafından deklare edilen metinde olduğu gibi “Alevilerin farklı siyasal kimliklere dahil olmasından” değil tarihsel, düşünsel, insani farklılıkların tek tipçi zihniyetle öğütülmek istenmesinden; iktidarın türlü biçimlerine tabi kılınarak araçsallaştırılmasından kaynaklanmıştır.
Kaldı ki geçmişten günümüze bu coğrafyada yaşayan halklar ve inançlar ne çektilerse bu tekçi anlayıştan çektiler.
Tunceli üniversitesi Alevi değerlerinin arkasına sığınarak, Alevilik çalışması adı altında Aleviliğin içini boşaltılmaya çalışmaktadır.
Yine Alevi asimilasyonu her hangi bir dış mihraktan değil, her devirde, iktidarı ellerinde tutanlar tarafından gerçekleştirilmiş, hala da gerçekleştirilmektedir.
Bu ülke, 78 milyonun ortak vatanıdır.
Ülkedeki her inanç ve etnik topluluk bu ülkenin sahibidir ve gerçeğidir. Yabancı olan, dış mihraklardan beslenen bu “tek tipçi” zihniyettir.
Tunceli Üniversitesi de bu zihniyetin temsilcisidir. Üniversitenin İdeoloji değil bilim üretmesi, Hakka ve vicdana tabi olması hepimiz için en hayırlısıdır.
Bu gün başta Dersim olmak üzere, Alevilerin doğası, inanç merkezleri, yaşam alanları yok edilip, yerine tekçi zihniyet geçirilmek istenmektedir.
Esas neden de Alevi toplumunun eritilmesine ve asimilasyonuna dayanmaktadır.
Unutulmasın ki, doksanlarda evlerimizi, başımıza yıkan dış güçler değildi, bizzat bu devletin Türk İslam sentezine dayanan aklıydı.
Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Sivas, Çorum ve daha nice kıyımlar bu politikaların neticesinde gerçekleştirilmiştir. Yine Cumhuriyet tarihi boyunca Devletin “milli stratjileri sayesinde Alevi Ocakları kapatılmış işlemez hale getirilmiş, taliplerin Ocaklarla olan bağı kesilerek, asimilasyon derinleştirilmiştir.
Doğal olarak devletin milli stratejileri neyi söylerse söylesin, toplumsal örgütlülüğümüzün bel kemiği olan Ocaklarımıza, tarihsel yaşam alanlarımıza, dilimize sahip çıkma hakkımız vardır ve toplumsal varlığımızı korumanın tek yoludur.
Pirlerimizi, ocaklar ve dergâhlarımızı “milli strateji” ve “milli sorumluluk” kavramlarına hapsederek tekleştirip, AKP iktidarının söylemlerine uydurmak Aleviliğe yapılmış en büyük hakaret olarak görüyoruz.
Alevilik “Kal u Bela’dan” başlayıp 18 bin âlemden bu yana Dersim dağlarına kurulan ocaklara kadar gelen yoldur. Bu yolun adı da “RaaHaq – Riya Haq”, yani Hak Yolu’dur, Hakikat Yolu’dur.
Bu yol Pir, talibin Hak’la Hak olduğu yoldur. Bütün din, inanç, kültürü de bu yol üzerine kuruludur. Tarihe bakışı, felsefesi de böyledir.
Bu yol; Nemrud, Firavun, Muaviye’ye, Yezid’den, Yavuz’a ve günümüz Hızır Paşalarının zulmüne direnen ve Hakla Hak olan Dersim Ocaklarının aşk-ı hakikat- yoludur.
Dersim Üniversitesine naçizane tavsiyemiz, Dersimi, Dersim Aleviliğini tanımak, anlamak istiyorlarsa, Naşit Hakkı Uluğ ve Hasan Reşit Tankut, Şükrü Kaya, Mahmut Esat Bozkurt’u değil, Dersimin Kadim ocaklarını ve bir bütün Alevi pirlerini yol erenlerini anlamaya çalışsınlar.
Özetle Tunceli üniversitesi senatosunun aldığı kararları, siyasal iktidarın politikalarından azade düşünmüyoruz.
Ortadoğu da mezhepçi politikaların batağına batan AKP şimdi de Alevi toplumuna yönelik yeni planlar tertiplemektedir.
Bir yandan Rızasız ve edep erkâna uymadan Cem evlerimize girenler, diğer taraftan da günlerce cem evlerimizi kuşatma altında tutmaktadırlar.
Öte yandan da Alevilerin İbadethanesi olan Cem evlerini tanımayıp, irfan evi olarak adlandıran AKP, alevi dedelerini maaşa bağlayarak devlet Aleviliği yaratmak istenmektedir.
Cizre ve Silopi örneklerinin yaşandığı bir dönemde böylesi bir çalışmanın üniversite tarafından yapılması ve yapacağı işleri “milli bir stratejinin gereği” olarak adlandırıp Alevileri hedef haline getirilmesi bizi derin endişelere sevk etmektedir.
Tüm demokratik kamuoyunu AKP’nin Alevilere yönelik kültürel soykırım politikalarına karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Devletin Alevisi olmayacağız…