SİYASİHABER’DEN – Diğer yazılar …
Nedir “kutsal”? O verili düzenin temel ideolojik motiflerinin bayraklaştırılmış halinden başka bir şey değildir. Göndere çekilir. Tapınılsın diye en yükseklerde tutulur. Dil uzatmak yasaklanır.
Sigmund Freud, Wundt’dan aktararak “tabuya insanlığın yazılmamış en eski kanunu” diyordu. Her dönem “kutsalları” oldu insanlığın. İlk tabu, “kandaşlar arası cinsel ilişki” yasağıydı. Bu tabunun hayat bulabilmesi için oğlanlar erken yaşta anasının evini bırakır, yaşıtı oğlanlarla birlikte ayrı bir kulübede yaşardı. Oğlan kız kardeşiyle rastlaşmaktan kaçınırdı. Bu sakınma buluğ çağıyla birlikte başlar ve bütün bir ömür boyunca sürerdi. Ana ile oğul arasındaki sakınma da yaşla birlikte artar ve gittikçe daha katı bir hal alırdı. Henüz doğurganlığın cinsel ilişki ile gerçekleştiğinin bilinmediği ilkel toplumda, “kandaşlar arası cinsel ilişki yasağı” ve bunun gerekli kıldığı sakınmalarla tür korunabildi. Kimsenin Mendel kanunlarından haberi yoktu ama ensest yasaktı. İdam cezası da ilk kez tabu vasıtasıyla hayat buldu: Bir kız kardeş ile cinsel birleşmenin cezası örneğin Yeni Britanya’nın Gazella Yarımadası’nda asılmak suretiyle ölümdü.
İlkellerin komünal yaşamında tabunun en küçük bir siyasal işlevi yoktu. Ama ne zaman ki sınıflar oluşmaya başladı, tabu da ideolojik-siyasal bir işlev kazandı. İlkellerde türün devamını sağlama işlevini görürken, sınıflı toplumla birlikte düzenin korunması işlevini görmeye başladı. Böylelikle tabu “yaşamsal” işlevinden sıyrıldı, ideolojik-siyasal bir özellik kazandı. Türün oluşumunu kaburga kemiği, çamur masallarında aramıyorsak, sosyal antropolojinin bize öğrettiği budur.
Kutsallara saygı meselesi artık kabak tadı vermeye başladı. Kargılarının ucuna “kutsallara saygı” flamasını geçirip Hollywood’a nazire yaparcasına çektikleri videolarda kafa kesen alçaklarla aynı dünyayı paylaşıyoruz. Charlie Hebdo çizer ve çalışanları da aynı “kutsallara saygı” flamasının altında katledildi.
İnsanlık kutsalları yıka yıka ilerledi. Öküzün boynuzunun tepesinde yükselen tepsi kutsaldı. Galileo parmağının ucuyla o tepsiyi deviriverdi. Ortaçağ Avrupa’sında, kadının sağaltım için bedene dokunması tabuydu. Bunun için eczacı kadınlar cadı diye yakıldı.
Feodalizmin kutsalı din, kapitalizmin kutsalı ulustur. Din feodalizmin, ulus kapitalizmin tutkalıdır. Tutkal gevşemesin diye din ve ulusla alakalı ne varsa hepsi kutsal ilan edilir. Kutsal feodalizmde feodal beylerin, kapitalizmde kapitalistlerin düzenini sürdürmek için kuşandıkları ideolojik zırhtan başka bir şey değildir.
Bu böyle diye her bir sosyalistin ilk işi kutsallara savaş açmaya mı girişmektir? Kuşkusuz hayır. Çünkü sosyalistler bilirler ki, kutsallar geniş yığınların zihninde köklü bir biçimde yer etmiştir. İşi gücü bırakıp kutsallara savaşa girişmek savaşı daha başlamadan kaybetmektir. Sosyalistler çok daha zorlu bir kavganın neferidir. Sömürü düzenini, kutsallarıyla birlikte toptan yıkacak koşulları sağlamak için işçi sınıfını eğitirler.
Her bir sosyalistin ilk işi kutsallara karşı savaş açmaya girişmek değildir ama sosyalist kutsallara savaş açma hakkını sonuna kadar savunur. Voltaire’nin dediği gibi: “senin gibi düşünmüyorum ama düşünceni özgürce söylemen için canımı bile veririm.”
Bu yüzden şimdi hepimiz “Charlie Hebdo”yuz, hepimiz “Cumhuriyet Gazetesi”yiz.
Siz bakmayın Davutoğlu’nun Fransa’daki cenaze merasimine katıldığında, Cumhuriyet Gazetesi’nin basıldığı matbaalara yapılan gece yarısı baskını Voltaire’e açılan savaştır. Sadece o da değildir, Fransa’ya, Avrupa’ya, “uygar dünyaya” verilen mesajdır. Siz milyonlarla sokaklara çıksanız bile biz bildiğimizi okuyacağız mesajıdır.
Ve…… bu Kürtlere yönelik savaş hazırlığının göstergesidir. Seçimlere kadar çözümü süründürüp, seçimin ertesinde Kürtlere azgınca saldırdıklarında sansürün daniskasını uygulamaya soyunduklarının işaret fişeğidir.