AHMET SAYMADİ – Diğer Yazıları
AKP’nin tek başına hükümet kuracak sayıyı yakalayamadığı, barajı bile aşamaz dedikleri HDP’nin seçim barajını yıkıp geçtiği 7 Haziran seçimlerinin üzerinden sadece 3 ay geçti. Sarayın saltanatı, AKP’nin rant ve talan düzenini tek başına sürdürmesi için 1 Kasım’da memleketçe tekrar sandığa gideceğiz.
Bu seçim AKP açısından bir ölüm kalım seçimi, bir varlık yokluk seçimi. Dolaysısıyla varlarını yoklarını seferber etmiş durumdalar. AKP, 7 Haziran’da mecliste 258 sandalye kazandı. AKP/Erdoğan, 258’in hiç değişmeden AKP’de sabit kaldığını hesaplıyor, hükümet kurmak için eksiğinin sadece 18 sandalye olduğunu düşünüyor ve bütün hesabını 276’yı yakalamak üzere yapıyor. Erdoğan için Başkanlık artık rüya, tek hedefleri tek başlarına iktidar olabilmek.
Dün itibariyle siyasi partiler 1 Kasım genel seçimleri için milletvekili aday listelerini açıkladılar. AKP, 7 Haziran’da gösterdiği 312 ismi korurken 238 ismi değiştirdi. Yanlış anlamayın sakın, ana sloganı ‘‘istikrar’’ olan bir partinin geldiği durum bu! Demek ki 3 ay önce güvenmedikleri 238 kişiyi ya da siyasi ömrü 3 ay olan 238 kişiyi ülkeyi yönetmek için aday göstermişler. Bu seçimde tek başlarına iktidar olabilmek için, sadece kağıt üzerindeki ilkelerini bile yerle bir ettiler. AKP’nin milletvekili listeleri üzerinde il il çalıştığı da görülüyor. Urfa’da valiyken belediye başkanı yapılan Celalettin Güvenç’in istifa etmesi, Diyarbakır’da Galip Ensarioğlu’nun ilk sıraya konulması, çözüm sürecinde katkısı olduğu iddia edilen Beşir Atalay’ın Van’dan aday gösterilmesi en belirgin göstergeler. AKP’liler milletvekilliklerinin az farkla kaybedildiği ya da az farkla kazanıldığı yerlere özel çaba sarf etmişler. 7 Haziran seçimlerinde 3 dönem kuralı sebebiyle aday gösterilmeyen partinin eski isimlerini de sahaya sürdüler.
AKP’nin 7 Haziranda aday gösterdiği, Türkiye siyasetinde ve AKP tabanında hiçbir ağırlığı olmayan, söyledikleri ve yaptıklarıyla sol-sosyalist cenah tarafından itibarsızlaştırılan Muhsin Kızılkaya, Savcı Sayan, Uğur Işılak, Hüseyin Yayman, Abdurrahim Boynukalın liste dışı kaldı. Yetmez ama evetçi Osman Can ve Mehmet Uçum da liste dışı. AKP’nin kamuoyunda ve kendi tabanında tartışma yaratacak isimleri göstermekten kaçındığı görülüyor.
AKP diğer yandan da ittifak ve kendi tabanına yakın partilerin tabanını kapma peşinde. Hüda-Par seçimlere katılmayacak, toplam 9 ilde 65 bin oy AKP’ye kayacak. AKP, Demokrat Parti’yi ise satın alma peşinde. Saadet Partisi’nin tabanını ise ittifak görüşmeleriyle, ‘‘Aramızda politik bir sorun yok sadece milletvekili sayısında anlaşamadık’’ noktasına getirdi.
Hem Erdoğan’ın hem de AKP’liler bu seçimde muhafazakar tabana, ‘‘Eğer bize oy vermezseniz, 13 yıldaki bütün kazanımlarınız elden gidecek. Bunlar camileri yakan, din düşmanı partiler. Biz gidersek CHP – HDP gelir, kadınların başını zorla açar. İmam Hatipleri kapatır. Bizim en kötümüz bile, bunların en iyisinde daha Müslüman, bunalrın dinle alakası yok’’ mesajı verecek. AKP’lilerin ellerinde kalan hiçbir şey yok, tek tutundukları şey din bezirganlığı.
MHP’nin 7 Haziran seçimlerinin ardından başlattığı ‘‘HDP ile asla yan yana gelmeme’’ politikasının gerçek sebebi de ortaya çıktı. Devletin güvenlik bürokrasisinden bilgi alan MHP, AKP’nin savaş konseptini devreye sokacağını öğrendiği için, bütün kitlesini HDP karşısında konsolide etmeye, çelikleştirmeye devam etti. MHP’nin bu tavrı, AKP’nin, önce savaş konseptini devreye sokup, ardından da güvenliği ben sağlıyorum algısı yaratarak MHP tabanından oy kapma planını boşa düşürdü. MHP, ‘‘Bunlar çözüm diye PKK’nin silah yığmasına göz yumdular’’ söylemini ustalıkla kullandı. Böylelikle AKP’nin savaş planı üzerinden MHP’den oy kapma hevesi de kursağında kaldı. AKP’ye, kala kala Devlet Bahçeli’nin ‘‘Ocakdışı’’ ilan ettiği Tuğrul Türkeş kaldı. MHP, HDP’ye karşı uzlaşmaz tutumu sebebiyle, AKP’ye oy kaptırmayacaktır. Ancak kimi konularda AKP’ye verdiği destek sebebiyle, MHP’den iki puan kadar bir oy kitlesi CHP’ye kayacaktır.
CHP’de listelerin büyük çoğunluğunun ön seçimle, kalanların kontenjanla belirlenmesi sebebiyle listeler hemen hemen aynı kaldı. CHP, 7 Hazirandan bu yana hem uzlaşmacı ve kapsayıcı tavrı hem de AKP karşısındaki en büyük blok olması sebebiyle uzun zamandır elde edemediği bir başarıyı yakalayacaktır. Yüzde 28’i yakalayacaktır. Geçen seçimlerde ‘‘HDP’ye sadece barajı aşması için oy veren’’ CHP seçmeni de CHP’ye geri dönecek olursa yüzde 28 oranı daha da yükselebilir.
AKP’nin asker cenazelerindeki tutumu, AKP tabanından yüzde iki kadar bir kitleyi de MHP’ye kaydıracaktır. Hasılı, 7 Haziran’da AKP’ye oy veren kitleden MHP’ye kaymalar, 7 Haziran’da MHP’ye oy veren kitleden ise CHP’ye kaymalar olacaktır. Seçim sonucunun yüzde 38 AKP, yüzde 28 CHP, yüzde 17 MHP, yüzde 14 HDP olması muhtemel gibi.
HDP’nin listeleri de hemen hemen aynı kaldı. En önemli gelişme Ankara 2. Bölge’den, Gezi Direnişi’nde katledilen Ethem Sarısülük’ün abisi Mustafa Sarısülük’ün aday gösterilmesi. Katil Ahmet Şahbaz’ın tahliye edildiği bir dönemde böyle bir adaylık daha da anlamlı. Bir diğer önemli aday ise Hatay’dan Servet Kavukoğlu, AKP’nin savaş politikasına karşı Edirne’den Hatay’a kadar tek başına bisiklet süren, ‘‘Barış’a pedal’’ diyen Kavukoğlu, HDP’nin Hatay’da temsil eksikliğini kapatıp meclise girecektir.
HDP’de bakanlık teklifini kabul etmeyen Levent Tüzel’in tekrar aday gösterilmemesi ise doğru bir tutum olmadı. Levent Tüzel bakanlık tartışmaları sebebiyle tartışmalı bulunuyorsa şayet, EMEP’ten başka bir isim meclise taşınabilirdi. HDP’nin merkez yönetimiyle fikir ayrılığı yaşayan, usul hatası yapan birilerini ya da siyasetleri bu kadar açıktan cezalandırmış gibi görünmek, ittifak siyaseti açısından yapıcı bir tavır değil. HDP yönetimi, aldığı kimi kararlarda HDP bir organik partiymiş gibi davransa da gerçeklik böyle değil. HDP bileşenleri olan, kurullarını mutabakat yöntemiyle oluşturan bir parti. Dolayısıyla, bileşenler, önceden HDP’nin ilgili kurullarına bilgi vermek kaydıyla, kendi kararlarını alabilir. Sosyalist harekete bu denli emek veren insanlara ve siyasetlere dönük bu denli yıpratıcı kararların alınması doğru olmadığı gibi, uzun vadede güven zedeleyici oluyor ve tamiri zor yaralar açıyor. Burada bırakalım, çünkü tartışmanın başka boyutlarını mecburen 1 Kasım sonrasına ertelemek zorundayız.
Hasılı ister erken seçim diyelim ister tekrar seçim, seçimin sonucu şimdiden belli. AKP karşısında yer alan bütün güçler daha da güçlenecek. AKP 258’i sandalyeyi 276 yapayım derken daha da geri bir noktaya düşecek. Ve muhtemelen bütünlüklü olarak girdiği son seçim olacak. Demirtaş’ın bir konuşmasında da belirttiği ‘‘CHP ve HDP’nin içinde yer aldığı barış ve demokrasi bloku’’ kazanacak. Umarım yüzde 40 bandını geçer ve yüzde 45’lere dayanır. Bu hepimizin geleceği için büyük umut. Ve gerçekleşmemesi için hiçbir gerekçe yok.
Sadece daha gür bir sesle söyleyeceğiz, ‘‘Bu savaş sarayın saltanatının, AKP’nin rant ve talan düzeninin sürmesi için Erdoğan tarafından başlatıldı. Biz bu savaşı durduracağız. İhtiyacımız olan barışı, huzuru ve refahı kendimiz sağlayacağız. Saraylara savaş, barakalarla barış’’ İstedikleri kadar sansür uygulasınlar, kara propaganda yapsınlar, sonları yakın, yıkılacaklar.