SEÇTİKLERİMİZ- Av. Mustafa Şahin’in Antalya Kent Yazıları’nda yer alan yazısı: “Kentin aktif yeşil alanları içinde 3. sırada yer alan Akdeniz Kent Parkı, Türel yönetimin özelleştirdiği ve ticarileştirdiği son kamusal alanlarımızdan biri olarak kayıtlara geçti.”
Kente karşı işlenen suçlarda birinciliği kimseye kaptırmamaya kararlı görünen Türel yönetimi, geçtiğimiz ay yeni bir hamlesini daha açıkladı. Böylece kentin aktif yeşil alanları içinde 3. sırada yer alan Akdeniz Kent Parkı, Türel yönetimin özelleştirdiği ve ticarileştirdiği son kamusal alanlarımızdan biri olarak kayıtlara geçti.
1. Kısmında 1990 yılların sonlarından itibaren AKM, Cam Piramit, açık sergi alanları, 2. Kısımda ise 1998/2001 yılları arasında “Migros”, 2002-2004 yılları arasında “Minicity”, 2010-2011 yılları arasında “Güneş Ev” ve 2011-2012 yılları arasında “Akvaryum” yapılaşmalarının yer aldığı kentin parkı adeta bir panayır alanına çevrilmek isteniyor.
Kamu malı deniz….
Öncelikle belirtilmeliyiz ki bu bölge korunması gereken su kaynaklarıyla, arkeolojik özellikleriyle, jeolojik yapısıyla ve bitki dokusu itibariyle önemli bir konuma sahiptir. İç kısımlarında yer alan falezleri, küçük vadi ve kanyonu, düzlükler ve çöküntü alanlarıyla mutlaka görülmeye ve gezilmeye değer doğal ve tarihi güzelliklere sahiptir.
Burada yer alan kanyon biçimli ‘’vadi’’ 1991 yılında doğal yapısı ve bitki dokusunun zenginliği nedeniyle Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca “Doğal Sit Alanı”, yine aynı vadi içerisinde korunması gerekli kültür varlığı özelliği tespit edilen kalıntılar ise “Kültür Varlığı” olarak tescil edilmiştir.
Bu tescil kararını veren kurul, 2011 yılında kanyon olarak anılan vadiyi hem “Doğal Sit” hem de “Arkeolojik Sit Alanı” olarak ayrı ayrı sınırlarını belirleyerek korunmasına karar vermiştir.
Akdeniz Kent Parkı Alanında, “Antik Yol” (Kaya Yolu) Antalya Koruma Kurulu’nca 2012 yılında alınan “Arkeolojik Sit Alanı” kararı ile sınırları da belirlenerek kent planına işlenmiştir. Antik yol, doğal kayaya oyularak yapılmış olup tek atlı araba genişliğindedir. Yol boyunca tekerleğin demir çemberinin taşlar üzerinde yaptığı teker izleri görülmektedir. Aynı teknikle yapılmış benzer yollara Güzeloba Diktaşlarda, Kaleiçi Hadrianos Kapısında ve Döşemealtında rastlanılmaktadır.
Kısacası alan çok değerlidir. Konum olarak Konyaaltı sahiline bitişik, denizi, yeşili, tarihi değerleri ile bütün bir kentin vazgeçilemez bir ortak alanıdır. Dileyen herkesin Akdeniz Üniversitesi tarafından başlayarak denize kadar hiçbir engelleme ile karşılaşmadan elini kolunu sallaya sallaya serbestçe dolaşabileceği, kafasını dinleyip, zamanını değerlendirebileceği, doğal güzelliklerini, tarihi kalıntılarını yakından gözlemleyebileceği, sonra sahile inip, güneşlenip, denize girebileceği bir derinliğe ve özelliklere sahiptir…
Doğal olarak hepimizin beklentisi de kent parkı olarak plana işlenen bu alanda, bu işlevlerine uygun düzenlemeler yapılmasıdır… Ama ne yazık ki “kamu malı deniz yemeyen ne olsun… ” düsturunun kanatları altında, bu yiyiciliğin angajmanlarıyla kendilerini var eden yöneticilerimiz baş yapıtlarını hep böylesi alanlarda ortaya koymaktadırlar.
Örneğin Akdeniz Kent Parkına dikilen ” 5 M Migros” bunlardan birisidir.
Subaşı Yönetimi, kent planında “botanik bahçesi” kullanım kararı olan bu alanda E=0,10 yoğunluklu tesislere alış veriş merkezi fonksiyonunu da ekleyerek, su kaynaklarının üzerinde 25 yıllığına yap işlet devret ile MİGROS AVM yapılaşmasına karar vermiştir.
Bu karar Mahkemece iptal edilmiştir ancak 1. Türel Yönetimi, Migros Alış-Veriş Merkezini de kapsayacak şekilde ‘‘Fuar Alanı İçerisindeki Mevcut Yapılar Ekonomik Ömürlerini Dolduruncaya Kadar Varlıklarını Devam Ettirecektir.‘’ açıklamasını kent planına, plan notu olarak işlemiştir.
Şimdi 2.Türel yönetimi, yeni bir operasyonla bu alana yeniden el atmıştır.
Yöntem hep aynı…
Akdeniz Atatürk Kültür, Sanat, Eğlence ve Yaşam Parkı adıyla, hepimize ait olan kent parkımız, botanik bahçesi yapılmak üzere kendilerine emanet edilen bu ortak alanımız, geçtiğimiz ay içinde 30 yıllığına irtifak hakkıyla Kabataş Gayrimenkul Yatırım A.Ş ve Rönesans Gayrimenkul Yatırım A.Ş ortaklığına ihale edilmiştir.
B. Şehir Belediyesi bu alandan yıllık 3.250.000,00 TL ve hasılattan %2 pay alacaktır. İhale duyurusunda şu anda atıl durumda bulunan bu bölgenin canlanacağı, buluşma noktası olacağı belirtilmektedir…
Bilindiği gibi Türel yönetimi aynı yöntemi Konyaaltı sahil projesi kapsamında Beach Parkta da uygulamıştı. Atıl bırakılan daha sonra da yıkılıp heba edilen kamusal yapılara benzer bir şekilde bu kez de Akdeniz Kent Parkının piyasaya sürüldüğüne tanıklık etmekteyiz.
Önceki yönetimler zamanında faal olan yapıların kullanılmayarak metruk hale getirilmesi, kamusal değerlerimizin çöpe atılarak yeniden ve yeni bir yatırım alanı olarak belirlenmesi belli ki tercih edilen yöntemlerden biri haline gelmiştir.
Kamusal alanlar, kent parkları ticarileştirilmemelidir
Şurası açık ki 2020 model bir kent yaratmanın yolu, kamusal alanların, hele hele planında botanik bahçesi olarak işlenmiş alanların beton ve çelik yığınlarıyla donatarak ticarileştirilmesiyle, dar ve sabit gelirli yurttaşları bu alanlardan uzaklaştıracak yatırımlarla gerçekleştirilemez…
Dünya kenti, marka kent adı altında atılan her adımın, kentin bir şirket gibi yönetilmekte olduğunu gözler önüne sermiş olmalıdır… Örneğin Mini City de yer alan yapılar, dünya mimarlık kamuoyunun önemli ödüllerinden olan, “dünyaca ünlü ender eserler kategorisine” seçilmiştir. Ama gelin görün ki Türel Yönetimi, konseptine uygun görmemesi nedeniyle bu değerler harap edilmiştir.
Taze para için kenti pazarlamakta sınır tanımayan, parayı bastıran firmalara kamusal alanlarımıza el koyma imkanları sağlayan; bu özelleştirmeci ve piyasacı zihniyetin yasal olmayan, hukuka aykırı işlemlerini onaylayan meclis üyelerinin ve onlarla birlikte kamusal değerlere verilen zararları takipsiz bırakan muhalefet partilerinin aynı suça ortaklık ettiklerinden kuşku duyulmamalıdır…
Bu gelişmelere duyarsız kalan sivil toplum örgütlerinin ve meslek odalarının mesleki mevzuatlarında yer alan kamusal hizmet tanımlamalarıyla ne kadar uyumlu olduklarını sorgulamaları da ertelenemez bir durum olsa gerek…
El konulan kamusal alanların niteliklerinin, tahsis edildiği kullanım amaçlarının değiştirilmesinden, ticarileştirilmesinden hukuki, siyasi, etik, bilimsel hiçbir kaygı taşınmaması, geldiğimiz yeri göstermektedir.
Yeter ki paraya çevrilebilecek bir hamle gelsin, ilgili yönetim kademelerinde yer alan kurul çoğunluklarının emirlere amade duruşlarından, çıkar çevreleri ne kadar gururlansalar azdır.
Hukuka aykırı işlemler ….
*Bilinmelidir ki Türel Yönetimi bu proje için bu alanın kent planında 6 kez değişiklik yapmıştır.
*Kent parkı alanında yaklaşık kapalı alanı 50.000 m2 lik yeni tesislerin yapılacak olması, esas konunun çekim merkezi yaratmaktan daha çok, döndürülecek para meselesi ile ilgili olduğunu göstermektedir…
*Üstelik aynı nitelikte yapılaşmalar için 100 metre ötede Konyaaltı sahili projesi inşaatları devam ederken kent parkının bu denli tarumar edilmek istenmesi anlaşılabilir bir yaklaşım değildir.
*Konyaaltı trafiğinin asgariye düşürülmesi için sahil karayolunun tek şeridi kapatılırken, kent parkının deniz tarafında yeni bir ÇARŞI/AVM yapılarak trafik yoğunluğuna yeni katkılar sunmak, kentin cazibesi için değil özel çıkarlar için hareket edildiğinin başka bir göstergesidir.
*Bu alanda “Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğine” aykırı olarak inşaat yoğunluğu artırılması ve Hastane alanının emsali düşürülerek ihale edilen alana aktarılması, usule uygun bir işlem gibi yapılmasında da hiçbir sakınca görülmemiştir. (**)
*Bu alanda yer alan TRT ye ait resmi kurum alanı ticaret ve turizm alanı olarak değiştirilmekle TRT tarafından satışına, ya da yapılaşmasına olanak tanınmıştır. Öngörülmeyen yoğunluklara neden olunacağı gibi, bu alanda ilk kamulaştırma kararları ve Belediyece TRT ye yapılan tahsis ve satış işlemlerine aykırı işlem tesis edilmiş olması da yöneticilerimiz için önem arz etmemiştir.
*Üstelik bütün bu uygulamalar 5 M MİGROS Meclis kararlarını ve yapı ruhsatını iptal eden İdare Mahkemesi gerekçeli kararlarında yer alan aykırılıklarla aynı niteliktedir.
Böylesi uygulamalara karşı Mahkemece verilmiş iptal kararları olmasına karşın tekrar uygulanmak istenmesi, benzer şekillerde plan değişikliği yapılması açıkça görevin kötüye kullanılması halidir. Neden olunan kamu zararının kişisel sorumluluğunu gerektiren, bile bile yargı kararlarına aykırı davranıldığı anlamına gelmektedir.
*1980 Planında “Botanik Bahçesi” kullanım kararı bulunan daha sonra adları değiştirilmiş bile olsa, şu anda ihalesi yapılan ve Vaziyet Planındaki getirilen ticari kullanımlarına bağlı olarak, Belediyenin alan bütününde 1980’ li yıllarda yaptığı kamulaştırmanın, amacı dışında değiştirilmesi nedeniyle hukuki sorumluluk doğuran işlemler söz konusudur. O nedenle farklı koşullar söz konusu değilse muhatap mülkiyet sahiplerinin başvurması halinde, kamulaştırma amacı dışında kullanımı nedeniyle Belediyeden tazminat talep etme hakları doğmaktadır.
*Bu alanın ilk kara lekesi olan 5 M Migros AVM yapısı, ekonomik ömrü tamamlanıncaya dek kullanılmasına yönelik olarak Plana kütlesi işlenmiş ise de, yeni yapılan İhaleye konu Vaziyet Planında bu AVM yapısının yok sayılarak Plana işlenmemesi, yerine gölet ve restoran kullanımlarının getirilmiş olması da tarafların her hangi bir anlaşma süreci içinde olup olmadıkları hakkında resmi bir açıklama yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
*Kabaca yapılan hesaplamaya göre kamu kaynağından harcanan ve mevcut durumları ile kullanılabilir durumda olan Park alanı üzerindeki varlıkların maddi değeri yaklaşık 50.000.000 TL;
2023 yılında Migros AVM yapısının Belediye’ ye devri ile birlikte sahip olunacak değer yaklaşık 150.000.000 TL, bu süre boyunca AVM den edinilen 6 Yıllık kira bedeli 60.000.000 TL olmak üzere yaklaşık toplamda 210.000.000. TL. kamuya ait değerin bu yeni ihale ile üzerinin çizildiği görülmektedir.
Diğer bir deyişle vaziyet planına ve hali hazır açıklamalara göre Türel yönetimi kamuya ait bu değerleri sokağa attığını ilan etmiş olmaktadır.
*Bunun yanında bu yeni ihalede öngörülen AVM nedeniyle daha önce MİGROS A.Ş ile imzalanan sözleşmede belediyenin verdiği taahhüde bağlı olarak yüklü tutarda tazminat yükümlülüğü doğma ihtimali bulunmaktadır.
*Ve nihayet botanik park/ yeşil alan olarak değerlendirilmesi gereken bu alanın ticarileştirilmesinden dolayı, bir yandan doğal ve arkeolojik sit özelliklerini koruma koşulları ortadan kaldırılmakta, diğer yandan ‘kamuya açık alan’ kullanım niteliği hepten yok edilmiş olmaktadır. Bu alanın bir köşesinde asılı duran “Kentli hakları bildirgesi” de, trajik bir şekilde bu panayır projesinin temelleri altında kalacaktır…
Akdeniz Kent Parkında yaşanan usulsüzlükler, hukuksuzluklar göstermiştir ki kamu kaynakları, kamusal değerler ve kentsel haklarımız sorumsuzca tüketilmektedir.
Hiç kuşku yok ki kendi dertlerimize derman bulabilmemizin öncelikli yolu, hepimize ait bu kamusal alanları hep birlikte savunmaktan, çıkar çevrelerine terk etmemekten geçiyor…
Belki o zaman ne yerel yönetimlerde ne de merkezi yönetimlerde bu denli hukuksuzluklara, fütursuzluklara meydan vermemiş olacağız.
Akdeniz Kent Parkına dokunma…
Nitekim , ülkemizde hukuksuzluğun “esas hal” aldığı bir dönemden geçmekteyiz.
696 sayılı KHK ile bu durum daha da belirginleşmiştir. Belli ki muhalif duruşların özgürlük alanlarına sürdürülen müdahaleler artık yeterli görülmemektedir
Adil yargılanma koşullarına getirilen daha da kısıtlayıcı düzenlemeler;
Savcılık ve kolluk güçlerine yargıç kararını devre dışı bırakan yeni yetkiler tanınması;
Zorunlu müdafi olmaksızın yargılamaların tamamlanabilecek olması ve delillerin değerlendirilmesine getirilen kısıtlamalar ile yargılama merasimleri daha da formalite düzeyine çekilmiştir.
Böylece son KHK düzenlemeleri ile bütün bir toplum giderek daha da güvencesizleştirilmiştir. Taşaron işçilere ölümü gösterip sıtmaya razı edilmek istenmesi ise devlet eliyle hak gaspından başka bir anlam taşımamaktadır.
Tutuklu ve hükümlülere cezaevi çıkışlarında getirilen tek tip kıyafet zorunluluğu ve 15 temmuz girişimi, terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemleri bastırmak niyetiyle hareket eden kişilere tanınan hukuki sorumsuzluklar toplumu güvencesizleştirme düzenlemelerinin üzerine tüy dikmiştir.
Belli ki içine çekilmek istendiğimiz kaotik bir ortamdan medet umulmaktadır. Bu nedenle olsa gerek resmi ve gayri resmi güçlerin muhalif avındaki dayanışmasını teşvik eden düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Gerçi bu hukuksuzlukları uygulayanların da, bunlardan yararlananların da hukuki sorumlulukları ortadan kalkmayacaktır ancak “hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır ne masat” denildiği gibi siyasi irade ve ona bağlı yerel yönetimlerin durumları tam da bu merkezdedir…
Bütün yurttaşların hukuksal güvencelerinin teminatı olabilecek merkezi veya yerel yönetim anlayışlarından söz etmek artık mümkün görülmemektedir.
Toplumun ortak çıkarları ve geleceği için değil, bağımlılık içinde olduğu çıkar çevrelerine yaslanarak kendi hesabına çalışan, toplumun zenginlik kaynaklarını har vurup harman savuran bu baskın irade ülkemizi de, yaşam alanlarımızı da her geçen gün daha fazla heba etmektedir.
Son çıkarılan KHK düzenlemeleri ve geçtiğimiz ay ihalesi yapılan AKDENİZ KENT PARKI uygulamaları emin ellerde olmadığımızın son kanıtlarıdır…
Artık insanca yaşama hakkımız, yaşam alanlarımız, kamusal değerlerimiz üzerinde kendi kendimizin sesi olabilmeliyiz. Geleceğimizi, kardeşlik duyguları içinde bir arada yaşama irademizi hep birlikte ortaya koymalıyız…
Aksi takdirde “hesap bilmeyen kasap…” deyişi gibi elimizde hiçbir değer kalmayacak. Birbirimizin yüzlerine bakamayacak kadar hepimiz, bütün bu kötülüklerin işlenmesinde pay sahibi olacağız.
** Alanın önceki E=0.10 olan inşaat emsali, yeni yapı koşullarını( inşaat yoğunluklarını) E= 0.20 ve E=0.80 olarak belirlemiştir. Büyükşehir mülkiyetindeki alana komşu bulunan E=0.80 emsalli Hastane Alanı’ nın emsalinin 0.20 ye düşürülerek, bu alanın inşaat emsalinin E=0.60 lık kısmının yeni yatırım alanına aktarılmıştır.
** ‘‘Antalya 1. İdare Mahkemesinin 2003/1414 Esas, 2004/1235 Kararı ile yine aynı mahkemece 2008/1345 Esas, 2008/1518 Kararları