ADİL OKAY yazdı: “AKP devleti diktasını korku üzerine inşa etmeye devam edecek. Ölülerin üzerine basarak. Çocuk ölülerinin. Asker ölülerinin. Gerilla ölülerinin. Ve bu böyle devam edecek. Biz sustuğumuz sürece.”
ADİL OKAY
Türk ordusu Afrin’e girecekmiş. ABD ve Rusya da AKP Hükümetine rica ediyormuş girmesin diye…
ABD, Rusya… İki emperyalist devlet. Al birini vur ötekine. AKP Devleti de onlara özeniyor. Suriye’den bize ait olmayan toprak parçası çalma umutları devam ediyor.
Irak savaşı başladığında da Özal’ın vardı böyle hayalleri. “Bir verir üç alırız” diye. Yani bunun tercümesi: “Emekçi çocuklarını, onların olmayan bir savaşta kaybetmek önemli değildir…”
Öyle ya… Onların çocukları askere gitmez.
Günay Aslan güzel bir makale yazmış konu hakkında. Bir bölümünü alıntılıyorum:
“Kaç gündür kin ve nefret kustuğunuz Afrin’in Kilis’in doğal uzantısı bir şehir olduğunu bilmiyor musunuz? Kobani dediğiniz yer Suruç’a bir taş atımı mesafede değil mi? Nusaybin’de hapşıran biri için Kamışlo’dan ‘çok yaşa’ sesi yükselmez mi? Bu şehirler arasındaki coğrafi bütünlük görmezden gelinebilir mi? Dünya kurulduğundan bu yana bu böyle değil mi! Siz bunu tel örgütlerin ya da beton bariyerlerin değiştireceğini mi sanıyorsunuz? Ayrıca sizin tarihten haberiniz var mı? Buraları 100 yıl önce emperyalizm bölmedi mi? Onların böldüğü bu yerleşim yerlerinin birleşmesi bir hak ve ayrıca bir kader değil mi? Siz bunun önüne niçin ve kimin adına geçmek istiyorsunuz?”
(günayaslan.com)
Ben de 2016’da yazdığım bir makaleden alıntı yapıp katkı sunayım Günay Aslan’a. Sanki bu gün, “Afrin’e saldırı girişimi” hakkında yazılmış gibi:
“Oysa olay çok açık.
ABD – Rusya iki emperyalist ülke, “tavşana kaç tazıya tut” demekte.
“Kazan- kazan” politikası yani onlar için. Arada AB devletleri de ellerini ovuşturmada.
Her durumda kazanan kapitalist imparatorluklar olacak.
Silah tüccarları olacak.
Ezilen halklar kaybedecek.
Oysa biliyoruz ki:
Yeni Osmanlıcılık hayallerinin nafile denemeleridir bunlar.”
Bakınız bu günden itibaren yeniden gündem değişecek, darbe, OHAL, IŞİD, PYD, Suriye, savaş derken yeni yeni “Kanun Hükmünde Kararnameler” apar topar geçecek.
Tutuklamalar, hapishanelerde işkence vakaları, FETÖ operasyonları adı altında kurunun yanında yakılan ‘yaş’lar, temsili demokraside bile olmaması gereken %10 seçim barajı, YÖK ve diğerleri “şimdi sırası değil” diye konuşulmayacak…
Tabiatı katleden HES’ler, fabrika atıkları, iş cinayetleri, mültecilerin statüsüzlüğü konuşulmayacak.
Kazanan yine sermaye sınıfı olacak.
AKP devleti diktasını korku üzerine inşa etmeye devam edecek.
Ölülerin üzerine basarak.
Çocuk ölülerinin.
Asker ölülerinin.
Gerilla ölülerinin.
Ve bu böyle devam edecek.
Biz sustuğumuz sürece.