Ozan TÜRKÖZ yazdı: Bob Marley, ömrü boyunca Afrika halklarının savunucusu bir devrimci sanatçı olarak yaşadı. 11 Mayıs 1981 yılında, otuz altı yaşında hayatını kaybetti. Ölmeden önceki son sözleri “Para hayatı satın alamaz” oldu.
Jamaika. Küba’nın hemen altında küçücük bir ada ülkesi. 1945 yılında nüfusu henüz 1.3 milyon kişiyken aralarına Bob katıldı. Geri kalanlar ilerleyen yıllarda onun yapacaklarından habersizdi. Hatta birkaçı dışında kimse tanımıyordu.
Beyaz bir İngiliz olan babasını çok az gördü, on yaşına geldiğinde de ölüm haberini almıştı. On iki yaşında ilk müzik çalışmalarına başladı. Yaşadıkları tepede, küçük bir köyde akraba ve arkadaşlarından oluşan müzisyenler arasında. Medeniyetten uzak, geceleri sadece ay ve yıldızların aydınlattığı gecelerde, kendi yaptıkları enstrümanlarla müzik yapıp dans ederlerdi.
12 yaşında annesiyle birlikte Kingston/Trenchtown’a taşındı. İleride burayı şöyle tarif edecekti:
“Trenchtown’da genç bir adam olarak hayatta kalmak kolaydı. Dikkat etmeniz gereken tek şey polisti. Çünkü polis sizi yakalayabilir, tutuklayabilir, hapse gönderebilirdi. Nedeni Trenchtown’da yaşamak.”
Jamaika’da halk büyük yoksulluk içinde yaşarken, sosyalist hareket güçleniyor ve adım adım iktidara yaklaşıyordu. Öyle ki, seçimler kapitalizm ve sosyalizm arasında bir seçime dönüşecekti. Kapitalist hareketin taraftarları silahlı saldırılara başlamış ve çatışmalar sokaklarda sıradan olaylar haline gelmişti. Ve Bob, on beş yaşına geldiğinde burada hayat boyu dost olacağı ve The Wailers grubunda da uzun yıllar birlikte çalacağı, madenci Alvin Petterson (Seeco) ile tanışacaktı. Alvin, Bob’dan on beş yaş büyüktü ve müzikal çalışmalarında onu her zaman destekliyordu. 1962 yılında 4 şarkı kaydetti ve böylece profesyonel müzik hayatına da başlamış oldu. İlk şarkıları basit aşk şarkılarıydı fakat Bob yoksulluğu ve halkının yaşadığı zulmü gördü, müziğini buna bir isyan olarak kurmuştu.
Bob, Rastafarya dinine bağlanmış ve bu dinin öğretilerini yaşam biçimi haline getirmişti. Ölene kadar vücut bütünlüğünün bozulmaması için saçlarını kesmeyip, dreadlock yapıyor, alkol zararlı olduğu için tüketmiyor, günlük hayatın büyük kısmında esrar içiyor, et yemiyordu.
Regee Rastafarya’nın müziğiydi. Rastafarya renkleri siyah, sarı, yeşil ve kırmızıdır. Siyah, siyah insanları ve kırmızı da onların dökülen kanını temsil eder. Rastafarya siyahların Afrikalı kimliğini öne çıkartır. Fakir insanların dinidir.
1970’lerin başında artık bütün dünya tarafından tanınıyordu, ritmini kalp atışından alan bu müzik Jamaika’dan çıkıp her yere yayılmıştı. Ülkenin politik kutupları onu kendi yanlarına çekmek istiyordu ancak o devrimci bir sanatçı olmayı ve yoksulluğa, polis şiddetine, devlet terörüne, mafyaya, silahlanan çocuklara, eşitsizliğe, köleliğe, savaşa, ırkçılığa olan isyanını şarkılarıyla dile getirmeyi ve bütün dünyaya duyurmaya devam etmeyi seçti.
Kendisine yapılan bir suikast girişiminin ardından ülkeyi terk etti ve dünyayı dolaşıp konserler vererek şarkılarını her yere götürdü. Yaşam tarzından ödün vermeden hep Rasta kültürüne uygun olarak yaşamaya çalıştı. Bir röportajında kendisine yöneltilen “Evli misiniz?” sorusuna “Hayır. Batılı yaşam tarzına alışamıyorum” diye cevap vermişti.
Bob Marley, ömrü boyunca Afrika halklarının savunucusu bir devrimci olarak yaşadı. Bu uğurda verdiği mücadeleler sadece müzikle kalmayıp, okullar yaptıracak, gençleri spora teşvik etmek için çalışmalar yürütecek, 1978 yılında da Birleşmiş Milletler Barış Madalyası’nı alacaktı. Ayak başparmağında başlayan bir kanser, vücut bütünlüğünün bozulmaması için kesilmesini reddedince bütün vücuduna yayıldı ve 11 Mayıs 1981 yılında, otuz altı yaşında hayatını kaybetti. Ölmeden önceki son sözleri “Para hayatı satın alamaz” oldu.
Yıldönümünde Bob Marley’i “Get up stand up” şarkısıyla analım. Ayağa kalk, dik dur, haklarını savun!